|   | 
  • Nurettin Bilgen

    KURTUBA’DAN LiZBON’A

    Selamların en güzeliyle selamlıyorum sizleri kıymetli dostlarım… Yeni yılınızı tekrar tüm dua ve hayır dileklerimle kutluyorum.

     

    Kurtuba ve Sevilla’ya Veda Vakti

     

    Geçtiğimiz yılın son ayında İspanya’da Madrid, Toledo, Grnata ve Kurtuba’ya yaptığımız çok hoş gezinin son günü KURTUBA’da  Roger Garaudy’nin eşi Selma Garaudy tarafından işletilen Kültür kafe ve kütüphanesinde, çiçeklerle bezenmiş avluda, fıskiyeli havuzun başında otantik masa ve sandalyelerde oturup keyifle yudumladığımız çaylar ve meyve sularının yanında tatlılardan da yedik. Ardından Alman Kadın Yazar Sigrid Hunke’nin “Avrupa üzerine Doğan İslâm Güneşi” adlı eserinde genişçe anlatılan ve Emevi İslam Kültür Merkezi olan “Kordoba”nın geniş caddelerinde bir süre yürüdük, ardından çok büyük botanik parkına ulaştık, burada muhteşem palmiye ağaçları yanında çok sayıda tropikal bitki bulunan geniş ve yeşil alanlarda gezinirken çok güzel sesleriyle güzel ötüş serenatları sunan ve renkli tüyleri olan kuşlar, uzun süre bu güzel hâlleri ile bize eşlik etti. Burada Parkın bir köşesinde Kamelya gibi bir masada oturup, Sevilla’ya doğru yola çıkmadan önce aperatif bir şeyler atıştırıp karnımızı doyurduk. Ardından İspanya’nın güneybatısında yer alan, çok güzel doğal güzellikleri ve tarihi mekânları bulunan Sevilla şehrine doğru yola çıktık. Ancak Sevilla’ya vardığımızda hava kararmış ve akşam olmuştu. Aracımızdan henüz inmeden Sevilla’da kısa bir şehir turu attık. Sevilla Endülüs Özerk Bölgesi’nin en büyük şehridir. Toplam nüfusu 1.800.000 kişi kadardır. Madrid’e uzaklığı 550 km. kadardır. Guadalquivir nehrinin doğu yakasında kurulmuştur, tarihte ve günümüzde nehirde limanı olan şehirlerden biridir. Alcazar Sarayı, Sevilla Katedrali ve Giralda Çan Kulesi, Macerana Bazilikası, Triana, Flamenko Müzesi Sevilla’da ilk göze çarpan ve gezilmesi gereken tarihi mekânlardır. Bu hafta yeni ve güzel bir ülkeye geçiyoruz: Portekiz!  

     

    PORTEKİZ’DE LİZBON’A MERHABA!

     

    Akşam ile yatsı vakti arasında aracımızla Sevilla’yı turlayıp Portekiz’e doğru yola çıktık. Batıya doğru epeyce gittikten sonra Huelva şehri yakınından batıya doru geçince Guadiana ırmağının doğal sınır oluşturduğu Portekiz sınırına geldik. Buradaki çok kısa süren bir gümrük kontrol işleminin ardından Lizbon’a gitmek üzere Portekiz’e geçtik.

     

    Tarih’te coğrafi keşiflere öncülük ederek tarihi olaylara yön veren, sömürge faaliyetleri ile farklı kıtalara da etki eden Portekiz, günümüzde de çok önemli bir jeopolitiğe sahiptir. Ülkemiz ve İspanya gibi ırk ve kültürlerin harman olduğu bir sosyo-kültürel zenginliğe sahiptir. Demokrasiyi doğru işleterek bu özelliğini birçok alanda avantaja çevirmiştir.

     

    İber Yarımadası’nda yer alan ve dikdörtgen şeklindeki yüzölçümü ile İspanya’nın ardından gelir. Kuzeyde ve doğuda İspanya, batıda ve güneyde Atlas Okyanusu ile çevrilidir. Atlas Okyanusu’ndaki Maderiya ve Asor Adaları da Portekiz’indir. Başkenti Lizbon olup iki diğer önemli şehri Porto ve Amadora’dır. Lizbon ile Porto arasında yer alan “Fatima ise Katolik Hristiyanların Roma’dan sonraki en büyük ve önemli merkezidir. Başkent Lizbon’un nüfusu 510.000 kadar, Ülke nüfusu ise 10.750.000 kişi kadardır. Nüfusun çoğunluğu Hristiyan olup 35.bin kişi kadar da Müslüman nüfusa sahiptir. Ülke kuzey güney yönünde 579 km uzunluğa, doğu batı yönünde ise 225 km maksimum genişliğe sahiptir. Portekiz’in tarihi İspanya tarihi ile benzerlik gösterir. Miladi 711 yılından sonra burası da İspanya ile birlikte İslam egemenliğine geçmiştir. 1245-1279 yılları arasında hükümdarlık yapan III. Alfons Devri’nde Müslümanlar güneye doğru çekilmeye zorlanmış olup Portekiz Krallığı bugünkü sınırlara ulaşmıştır.

     

    Vakit akşamdan gece yarısına ulaştığında Tajo nehrinin Atlas Okyanusu ağzında oluşturduğu en büyük haliç üzerinde inşa edilen 11 km. uzunluğu ile çok uzun ve muhteşem bir asma köprü olan 25 Nisan Köprüsü (Ponte 25 De April) üzerinden Lizbon’a ulaştık. Gecenin karanlığı sayısız denecek şehir ve köprü ışıklarının suya yansıması ile âdeta canlı bir yakamozu andırıyordu. Mevsim yaz olmasına karşın hava oldukça serindi. Çünkü bizdeki meltem rüzgârı burada alize olarak okyanustan karalara esip serinlik taşıyordu.

     

    Yolun bitmesine karşın heyecan ve merakımız doruktaydı. Ancak bir hayli de yorulmuştuk, bu nedenle hemen Lizbon’un bir miktar kuzeyinde, merkezi yerde Oasis’te önceden ayırttığımız oteldeki yerlerimize geçip dinlenmeye çekildik.

     

    Ertesi gün, sabah kahvaltıdan sonra burada o yılki uluslararası SecureALL- Herkes İçin Güvenlik proje toplantımızı yapacaktık. Bu projeye eğitimci olarak katılıyordum. Türkiye ile birlikte 11 ortağı olan projeyi AB finanse ediyordu. Bazı dostlarımız gezi maliyetini ve kaynak teminini merak ediyorlar ve soruyorlar, genelde AB projeleri, TUBİTAK projeleri ve Erasmus programı olarak gezilere katıldım. Bunun dışında ailecek yaptığımız umre seyahatlerim ve Kafkasya gezimiz de var.

     

    Tomy ve Çaydanlık

     

    Ertesi sabah, kongre ve konferans salonu olarak kullanılan salonda toplandık. 11 ülkeden proje ortakları sorumlularının tamamı gelmişti. Salon görevlisi bizi, salonun ortasındaki üzerini temiz bir örtü ile hazırlayıp üzerine kuruyemiş bisküvi ve çikolataları da yerleştirdiği masaya davet etti. Biz de selamlaşıp oturduk. Ardından tek tek tanıştık. Gelenler, önceki yıllarda tanıştıklarımızdı. Çok kısa süre sohbet edip kongre başkanımız toplantıyı açtı. Bir yıl içinde bu proje için herkes kendi ülkesinde neler yapmıştı bunun raporunu sunacaktı. Biz de Türkiye olarak Trafik haftasında ilköğretim kurumlarında resim, karikatür ve slogan yarışmaları düzenledik, Pamukkale Üniversitesi, Denizli Valiliği, Denizli Büyükşehir Belediyesi, Denizli İl Trafik Müdürlüğü iş birliği ile trafik kazalarına karşı alınacak tedbirlerle ilgili yaygın eğitim faaliyetlerimiz, deprem, yangın sel vb. felaketlerle ilgili Türk Kızılay’ı ile yaptığımız eğitim çalışmalarını rapor olarak sunduk. Bu sırada İngiltere’den gelen Tommy sık sık peçete alıp sesli olarak sümkürüyordu. Bunda bir sorun yoktu çünkü insani bir durumdu. Hiç kimse aldırmamıştı ama az sonra görevli bayanın hazırladığı çaydanlıkta su kaynayınca Tommy gibi hırıltılı bir sesle buhar çıkarmaya devam edince herkes önce birbirine sonra da Tommy’e bakıp kahkaha ile gülmeye başladılar!  “Tommy look you started it- Tommy bak bunu siz başlattınız!” diye takıldık. O da “Yes sorry- evet özür dilerim.” dedi ve gülüştük.

     

    O günkü toplantımız, bir hayli uzun sürdü ve akşama doğru bitti.  Ardından ertesi gün tekrar buluşmak üzere ayrıldık ve Lizbon merkezde yer alan caddelerde bir süre yürüdük. Ardın’dan da çok katlı AVM’lere gidip hediyelik bir şeyler baktık ve alışveriş yaptık.

     

    Belem semtinde Belem Tower ve çevresinde doyumsuz bir gezi de yaptık. Tajo Nehri kıyısında rengarenk boyalı evleri seyrettik.  

     

    Sevgili dostlar, önümüzdeki hafta, Lizbon’da Cintra, Cascais bölgelerini gezip oradan Fatima ve Porto’ya gideceğiz. Vaktimiz olursa jeopolitik yazılarımızı seyahat yazılarımızdan ayırıp haftada iki yazı yazmaya çalışacağım. Selam ve sevgilerimle sağlık ve mutluluk diliyorum.

    ***

    “Aşk utanma ve çekinmenin olduğu yerde vardır.”

    MONTEİGNE

     

    Nurettin Bilgen

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.