Birbirine yakınlık duyanlar, ekseri birbirine yakın bir zaman diliminde bu dünyadan ayrılıyorlar. Çevremize baktığımızda bilhassa aile bazında bu tür olaylara rastlamışsınızdır. Ben kendi çevremden biliyorum. Belki dikkatim buna da yoğunlaştığı için haberlerde de bu yönde çok vak’a okudum, seyrettim/dinledim.
Müzik dünyamızın bilhassa 20. yüzyılın son çeyreğinde adını zirveye yazdıran iki büyük usta olan Barış Manço ve Cem Karaca, başta müzikseverler olmak üzere insanımızın kalbinde yaşamaktadır. Geçen hafta rahmetli Barış Abi’mizi yazımıza konuk etmiştik. Bu dünyadan ayrılışlarında -yılları bir kenara koyacak olursak- gün itibariyle aralarında sadece sekiz günlük bir fark bulunan, “sözün ve sazın ustası” Cem Karaca,bugünkü yazımın konuğu; bu yazımda Cem Karaca şarkıları üzerine düşüncelerimi paylaşacağım.
Bir konunun ele alınışında yöntem olarak eserden yazara mı yoksa yazardan esere mi gitmek lazım? Doğrusu tartışılabilecek bir durum. Eskiler bunu esasen şöyle ifade ederlerdi: “Eserden müessir”e mi yoksa “müessirden eser”e mi gitmek lazım? Bunun hangisinin doğru olduğu, esasen ele alınan konuya göre de değişir diyerek meseleyi noktalayalım.
Meseleyi biraz kronolojik olarak ele aldığımızda yazarın hayatının eserlerin ortaya konuş sırasını da verdiğinden onları daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Bundan dolayı Cem Karaca’nın müzik serüvenini içerisinde şarkılarını ele almış olacağız.
Muhtar Cem Karaca, usta şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın, “Desem Ki” adlı şiirinde
“Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.”dile getirdiği bir vakitte nisan ayında, nisanın beşinde dünya gelir. Onun müzikle tanışması annesi Toto Karaca’nın teyzesi Rosa’nın, Cem’e piyano notalarını ve nağmelerini öğretmesi ile olur. Ardından 14 yaşındayken söylediği JohnnyGuitar adlı şarkıyı söylemesi annesinin dikkatini çeker veannesi, oğlunu bu alana yönlendirir.
İlk profesyonel çalışmalarını müzik hayatının ilk dönemlerinde Rock n Roll tarzında sürdüren Cem Karaca, 1963 yılına doğru arkadaşlarıyla birlikte kurduğu “Dinamitle” grubu ile sahne alır. Kısa bir süre sonra dağılan bu grubu, “Bekledikleriniz” takip eder. Daha sonra bir ara tiyatro ile de ilgilenen Karaca, müzikten kopmak istemez ve 1964 yılında “Cem Karaca – Jaguarlar” grubunu kurar. Ardında Apaşlar grubuna katılır. Apaşlar,1967 – 1969 yılları arasında, Hürriyet gazetesinin düzenlediği altın mikrofon yarışmasında ikinci olarak büyük bir başarıya imza atar. Bu gruptan sonra Cem Karaca “Kardaşlar” grubunu kurar. Kardaşlar, Dadaloğlu şarkısıyla büyük başarıya imza atar. Bundan sonra Moğollar grubu ile çalışmaya devam eden Karaca, grubun dağılması üzerine Dervişan grubunu kurar. İlk stüdyo çalışması olan “Yoksulluk Kader Olamaz” albümünü Dervişan grubu ile çıkaran Cem Karaca bu eseriyle de büyük başarıya imza atar.Edirdahan grubuyla yaptığı çalışmalarının ardından Almanya’ya gidip 1987 yılına kadar sürgün hayatı yaşamak zorunda kalır.
Hayatı ve eserleri hakkında yararlandığımız http://www.cemkaraca.com adlı web sitesinden aldığımız bilgiler ışığında yazımıza devam edelim. Gurbet acısı herkesi olduğu gibi Cem Karaca’yı da derinden etkiler. Acı, insanı en çok olgunlaştırandır derler. O da en iyi albümünü bu dönemde Almancaolarak çıkarır.
1985'te Karaca, arkadaşı Mehmet Barı aracılığıyla Başbakan Turgut Özal ile görüşerek, ülkeye geri dönme isteğini bildirir. Münih'e gelen Özal ile konuştu. Özal'ın olumlu yanıt vermesi ile hukukî işlemler başlatılır. Yıl sonunda, vatandaşlıktan çıkarılmasına sebep olan davadan beraat eder. 1987'de de hakkında verilen gıyabi tutuklama kararı kaldırılır. 29 Haziran 1987'de Cem Karaca, Türkiye'ye döner.
Yurda döndükten sonra 1990 ve 1992 yıllarında Yiyin Efendiler ve Nerede Kalmıştık albümleriyle müzik hayatını sürdürdü. 1997 yılında Ağır Roman’ın film müziği “Resimdeki Gözyaşları” ile yeniden dikkatleri üzerine çekmeyi başarır. 1999 yılında “Bindik Bir Alamete…” albümünü çıkaran Cem Karaca, Kahpe Bizans filmi için 3 parça kaydedip filmde de küçük bir rol alır. Hayattayken çıkardığı son albüm olma özelliğini taşıyan bu çalışmasında,söz ve müziği kendisine ait olan “Allah Yâr” isimli eseri ile herkesin gönlünde taht kurar. 2000’li yıllarda şiir çalışmaları ve Barış Manço’nun grubu Kurtalan Ekspres ile sahne alan Cem Karaca, 8 Şubat 2004 tarihinde, solunum ve kalp yetmezliği nedeniyle müziğe ve hayata gözlerini yumarak bu fani âleme veda ederek “Allah Yâr” diye diye tekrar ettiği “Dost”uyla buluşur.
Eserlerin bazılarını isim olarak sıraladığımızda Tamirci Çırağı, Ceviz Ağacı, Allah Yâr, Kerkük Zindanı, Bindik Bir Alamete, Sevda Kuşun Kanadında, Herkes Gibisin, Hasret, Namus Belası, Raptiye Rap Rap, Kara Sevda, Dadaloğlu, Hep Kahır, Bence Artık Sende Herkes Gibisin, Üryan Geldim, Yiyin Efendiler, İstanbul'u Dinliyorum, Beni Siz Delirttiniz, Islak Islak, Terketmedi Sevdan Beni, Neredesin, Bedava Yaşıyoruz, Obur Dünya, Sen De Başını Alıp Gitmeen çok hatırlanan eserleri arasında yer almıştır diyebiliriz. Bilhassa Allah Yâr adlı bestesi geniş bir dinleyici kitlesine hitap etmesi söz ve müzik uyumu bakımından oldukça takdir gören çalışmalarındandır.
Vefat yıldönümünde bir kere daha hatırlayıp dikkatlere sunmaya çalıştığımız müzik üstadıCem Karaca’nın“Bindik Bir Alamete”ve“Allah Yâr”adlı eserlerinden bazı dizeleri sizlerle paylaşmak istedim. İşte o dizeler….
“Bindik Bi Alamete GedeyozGıyamete (2x)/Amanieyynn.. /Yol dediğin yol gibi /Ulaşmalı bir yere
Biz dön baba dönelim /Geliyoz aynı yere /Bu döngü kısır döngü /Başı varda sonu yok /Dönüyomdönemiyom/Sonunda bir cıgış yok /Amanieyynn... /Bindik Bi Alamete GedeyozGıyamete (2x) …”
Ve “Allah Yâr”
“Dervişanız hak dost deriz/Dervişanızdervişan/Allah yâr yâr/Bu can emanet bu bedene/
Sonunda sararlar kefene/Allah yâr yâr/Yol bir akıl bir/Bak da görebil/Sev korkma sakın/Rab sana yakın
Allah yâr yâr/Üç var yedi var/Oniki var kırk var/Altı bin altıyüzaltmışaltı inen var/Allah yâr yâr!”
Allah taksiratını af, mekânını cennet eylesin.