|   | 
  • Cevahir Kadri

    Bizim Güzelliklerimiz

    Bizim güzelliklerimiz vardı, kaynağı ahir zamana gönderilen Evrensel Mesaj olan. Evren’in Sahibi’nin yine Evren’i anlamamız için “bizim anlayabileceğimiz bir dil” ile bize seslendiği “ayet”lerden ve o Güzeller Güzeli’nin (sallallahu aleyhi vesellem) ölü ruhlara hayat nefheden sözlerinden beslenen. Şimdi onlar nerede? Nerede o güzelliklerimiz ki onlar insan olarak, mümin olarak bizi birbirimize yaklaştırırdı. Yaklaştırırdı da dünya nimetleri bile bize tatlı gelirdi o ortamda o zamanlar.

     

    Bizim güzelliklerimiz vardı; küçüklerin küçüklüğünü, büyüklerin büyüklüğünü bildiği; küçüklerin büyükleri saygıyla dinlediği, büyüklerin de küçüklere sevgi ve merhametle, anlayışla karşıladığı… Güzelliklerimiz en dar zamanlarımızda bile göz aydınlığı, gönül ferahlığı olurdu cümlemize. Biz o güzelliklerimizle biz olurduk.

     

    Bizim güzelliklerimiz vardı, hep güzelliklere yelken açmak, güzeli anlatmak, güzelliklerden bahsetmek, güzelliklere güzelce açılımlar yapmak düşüncesi ve eylemleriyle hemhal olduğumuz… Hani şair Nesimî’nin “Gülden terazi tutarlar/Gülü gül ile tartarlar/Gül alır gül satarlar/Çarşı pazarı güldür gül” dediği güzelliklerin yaşandığı zaman dilimleriyle çepeçevre kuşatılmış… Şimdi onlar nerede?

     

    Bizim güzelliklerimiz vardı, günde beş defa evrensel çağrının davetine icabet ederek Huzur’una yöneldiğimiz, orada derin bir huşu içerisinde el pençe Huzur’da durduğumuz… Rabbimizin her an bizi gördüğünün idrakinde olarak “ihsan şuuru”na erdiğimiz ve öyle hareket ettiğimiz. Yan yana ve bir elif gibi dimdik ve bir olduğumuz, yüreklerimizde ve zihinlerimizde “birr” duygu ve düşüncesi taşıyarak, “Hep birlikte Allah’ın İpi’ne sımsıkı sarılın ve asla ayrılığa düşmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın ki, siz bölük pörçük birbirinize düşman idiniz; derken Allah kalblerinizi birleştirdi de, O’nun nimeti sayesinde kardeş oluverdiniz. Bir ateş çukurunun tam kenarında bulunuyordunuz, fakat Allah sizi oraya düşmekten kurtardı. Allah, âyetlerini size böylece açıklıyor ki, (her hususta) doğruya ulaşıp onda sabitkadem olasınız.” İlahî ikazların gereğini yaparak saf saf dizildiğimiz namazlarımız vardı. Şimdi onlar nerede?

     

    Bizim güzelliklerimiz vardı, dağ başlarında Hüda-yı nabit olarak yetişen lale ve sümbüllerin, kır çiçeklerinin o en tabii rayihasını ciğerlerimize çekerek beslenip büyüdüğümüz. Dağ başlarında alabildiğine özgür ve alabildiğine tertemiz hava soluklanan apak ciğerlerimiz vardı ve biz onlarla sağlıklı ve zinde nesillerden oluşan bir toplum idik. Şimdi o sağlıklarımız, o zindeliklerimiz, o nesillerimiz nerede?

     

    Bizim güzelliklerimiz vardı, bizi biz yapan değerlerle beslenip büyüdüğümüz. Merhum Erdem Bayazıt’ın “Şehrin Ölümü’nde de yâd ettiği o güzelliklerimiz vardı, şimdi onlar nerede?

    Bizim ellerimiz vardı şimdi onlar nerede

    Kadife gibi okşardık çocuk yüzlerini şimdi onlar nerede

    Şehirde evler olurdu sıcak odaları olurdu evlerin

    Sığınacak yatakları olurdu bu bizim yatağımız derdik

    Bayram günleri donanırdık su gibi yumuşardı

    yüreklerimiz

    Camilere dolardık tüm olmaya ererdik

    Biz vardık şimdi o biz nerede.”

     

    Bizim güzelliklerimiz vardı, bayramları namazdan sonra halka halka bayramlaştığımız, öyle gösteri olsun diye değil içten içe, yürekten yüreğe yol bulan bir samimiyet teline vurulan ezgilerle donattığımız. İçi dışı bir olan, göründüğü gibi olup, olduğu gibi görünen bir hâlin türkülerinde nağmelenen. Şimdi o güzelliklerimiz nerede?

     

    Bizim güzelliklerimiz vardı, vatan, millet, din, iman, ezan, Kur’an denince her şeyi bir kenara koyup bir ve beraber olarak yola çıktığımız. Ne maddi menfaat, ne dünya sevgisi, ne de makam mansıp derdi ve tasası… Hiç ama hiçbir bahane olmadan kalplerimizin bir olarak güm güm diye çarptığı. Sözün sultanlarından Üstat Mehmet Akif’in ifadelerinde kelimelerle edebî bir abide olarak karşımızda duran “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; /Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” Duygu, düşünce ve anlayışı ile hareket ettiğimiz o değerler şimdi nerede, o nesiller nerede şimdi?

     

    Bizim güzelliklerimiz vardı, yemyeşil bahçeler kuran, pencerelerinde bin bir renk ve kokuda çiçeklerle süslü ve rengarenk çiçekler süslenmiş bağ ve bostanlarda yetişen meyvelerle beslenip büyüdüğümüz… Asırların şahidi zeytinlerimiz, çınarlarımız vardı serin gölgelerinde mazinin ve hâlin türlü güzelliklerini yâd ettiğimiz ve dağ başlarında kokulu ardıçların kaba gölgesinde serinlediğimiz. “Kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz." hadisi şerifi ve aynı şekilde İki Cihan Serveri’nin (sallalhu aleyhi vesellem) övgüsüne mazhar olmuş, Konstantiniyye’nin İslambol olmasına vesile olan, âdaletli hükümdar Fatih Sultan Mehmet Han’ın “Ormanlarımdan bir yaş dal kesenin başını keserim.” sözüyle beslenen yemyeşil bir dünyamız, güzelliklerimiz vardı, şimdi onlar nerede?

     

    Sözün özü, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayata güzellikler penceresinden bakar ve güzelliklerin hâkim olmasını ister. Yaşadığı olumsuzlukları bile güzelliklere giden bir yol olarak değerlendirir ve onları sabırla karşılar. Bilir ki “Allah, sabredenlerle beraberdir.” ve öyle bildiği için de kaybedenlerden değil, hep kazananlardan olur. 

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.