Bir ferman buyurur Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277’de;“Türk'üz, öyleyse Türkçe konuşmamız gerekir.”diyerek. Ve devam eder fermanı, “Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk Dilinden başka dil kullanmaya.” şeklinde. Bu fermanla devlet işlerinde zaman zaman Farsça eğilimi gösteren durum Türk dilinin lehine evrilmiş ve devlet yazışmalarında ve yönetiminde dil birliği sağlanmıştır.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in bu önemli tavrının hatırası olarak hem Karamanoğlu Mehmet Bey’i hem de aynı yüzyılda yaşamış olan Yunus Emre’nin Türkçemize katkısı sebebiyle hatırasını yâd etme adına 13 Mayıs, ülkemizde Türk Dil Bayramı olarak kutlanır.
Hem Karamanoğlu Mehmet Bey’i hem de büzük ozan, sözün sultanı Yunus Emre’yi rahmet, minnet ve dualarımla yâd ediyorum. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.
Dil deyince neler hatırlanmaz ki? Dilin anlam dünyası bende çok geniştir;katman katmandır; hem yatay hem de dikey olmak üzere anlam dünyası genişledikçe genişler.
Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan sözlükler daha önce www.tdk.gov.tr sayfasından erişilebiliyordu. Şimdi hem o siteden hem de ayrı bir web sitesinden, www.sozluk.gov.tr adresinden kullanıcıların istifadesine sunulmuştur. Biz de bu vesile ile “dil” kelimesine bu sözlüklere ne gibi bir karşılık verilmiş diye araştırdık. Ortaya şöyle bir sonuç çıktı: Dil kelimesi dört ayrı kategoride anlam dünyasına sahiptir. Bu demektir ki dört ayrı gerçek anlamı vardır bu kelimenin.
Dil kelimesinin bir grup anlamı daha çok organ, alet edavat yani maddi işlevselliğe yöneliktir. “Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı” olarak açıklanan organ anlamı bunların ilkidir.
İkinci olarak dil,“birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri” anlamıyla karşımıza çıkar. Terazi dili ifadesi bunlardandır.
Üçüncü olarak dil, bir yemek çeşididir ki buna “büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili” örnek olarak gösterilebilir.
Dördüncü olarak dil, “Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası” anlamıyla karşımızda çıkar.
Beşinci olarak dil, denizcilik alanında bir anlam katmanıyla “makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek” şeklindeemrimize amadedir. Makara dili bun anlamı örnekleyen kullanımlardandır.
Altıncı olarak da dil, müzik alanında sazlarla ilgili olarak “bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak” anlamıyla arzı endam eder.
Dil kelimesinin ikinci grup anlamı daha çok konuşma, iletişim yani lisan anlamı etrafında örgülenmiştir: “İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban.” İnsanlar dilin bu anlamıyla sosyolojik bakımdan da gruplandırılırlar; Türkler, Japonlar, Çinliler, Araplar, İbraniler, vb.
İkinci anlamıyla dil, “Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi”dir ki “Halk dilinde ay çiçeğinin adı günaşığıdır.” cümlesi buna en güzel örnektir.
Dilin bir başka anlamı da kelimelerin mesleklere göre anlam kazanması, kelimelerin mesleklerin dünyası içerisinde anlam kazanmasıdır: hukuk dili, tıp dili gibi, buna literatür demek de uygundur.
“Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı” olarak bir başka anlam dünyasıyla karşımıza çıkar dil. Burada dil; duygunun ve düşüncenin muhatabımıza iletmede bir şifre mahiyetindedir. Yazı dili, müzik dili bu tip kullanımlardandır:"Hiçbir zaman onların arasına katılabilecek bir dil bulamadım." (Reha Mağden)
Dili kelimesinin üçüncü grup anlamı da gönül, yürek anlamına gelir. Bu anlamıyla kelimenin kökü Farsçadır. Şeyh Galip’in şu dizelerinde bu anlamdadır dil: “Ey dil ey dil niye bû rütbede pür-gamsın sen/Gerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sen” yani “Ey gönül, ey gönül! Neden bu makamda gam dolusun sen/Gerçi virane isen de tılsımlı bir definesin sen.” Dil kelimesi bu anlamıyla “deryadil, ehlidil, safdil, suzidil” gibi birleşik kelimeleri oluşturur.
Dil kelimesinin dördüncü grup anlamı tarihtir ki “Düşmanın durumunu öğrenmek için sorguya çekilmek üzere baskınla yakalanan esir”anlamıyla kullanılır. “İki yarar kalite küffar yakasına dil almağa gönderilir.” (Kâtip Çelebi)
***
Dil kelimesinin bu ve buna bağlı olarak buraya alamayacağımız belki de birkaç yazıyı aşan bir kullanım alanı vardır.
Bu anlam gruplarıyla oluşturulan deyim ve mecazlı söyleyişleri de hesaba katarsa dil kelimesinin dilimizde ne kadar da geniş bir anlam dünyasının var olduğunu görebilir, anlayabiliriz.
Bir de huzur dili vardır; insan orada gerçekten arayıp da bir türlü bulamadığı huzura erer. Gönül huzuru, iç huzur dediğimiz bu hâl, insana sürekli olarak yaşama sevincini aşılar. Bu dil sahipleri insana ferahlık verir. Bu dil sahibi kimselerin çevremizde bulunması bizim bu dünya hayatımızı da şenlendirir.
Huzursuzluk dili vardır ki insanın o dili hiç konuşası gelmez, o dille karşılaşmak bile istemez. Böyle bir dile sahip kimselerin toplumda var olması, onların seslerinin çok gür çıkması esasen topluma da zararlıdır.
Nefret dili vardır bir de; insanları ayrıştıran, ötekileştiren, meleği şeytan şeytanı melekleştiren bir dil. Bu dil, toplum için en tehlikeli olanlarındandır. Bir arada huzur ve barış içerisinde yaşamak istiyorsak bu nefret dilini aramızdan çekip çıkarmamız lazım. Hepimizin huzuru için şarttır bu!
Sevgi dili de vardır insanın, insanı insanca anlatan; hatta hayvanları insanlık mertebesinde bir duygu atmosferine taşıyan bir dil. Nice yırtıcı bildiğimiz hayvanların sevgi dili sayesinde insanlarla insanlardan daha samimi ve vefalı davrandıklarını görürsünüz. Yıllar yıllar sonra bile hayvanlar bu sevgi dilini taşıyan insanı asla unutmazlar.
Bir de hâl dili vardır ki insanın özüyle sözünün bir olmasını sessiz sessiz haykırışıdır o. Gözleri kapalı, kalpleri mühürlü, kulakları sağır olanlar bu dilden anlamazlar, bu dille anlaşamazlar. Hâl dili, en etkili dillerdendir.
Şu fani dünyada, cennet numunesi olarak yaratılan şu arzda, yeryüzünde yaşayan insanlar olarak huzur içerisinde bir ömür sürmek istiyorsak sevgi dilini kullanalım. Sevgi dilini yaygınlaştıramazsak bu dünya bize cehennem kesilir. Dünya cennetini dünya cehennemine çeviririz de ne huzur kalır ne de tatlı bir hayat!..
Dilimizi en güzel şekilde tatlı tatlı kullanalım da perişanlıktan kurtulalım. En önemlisi hal dilini sevgi diliyle birleştirelim. Bak o zaman ne güzellikler yaşayacağız, ne güzellikler! Hem dilimiz hem gönlümüz hem de halimiz bayram eder işte o zaman!