Halk arasında Kızılırmak Türküsü diye bilinen şiirinde Dadaloğlu, yaşanan bir trajediyi şu yanık mısralarla dile getirir:
“Köprüden geçerken köprü yıkıldı
Üç yüz atlı birden suya döküldü
Nice yiğitlerin boynu büküldü
Kızıl Irmak n'ettin allı gelini
Gerdanı ak gümüş benli gelini”
Eskiden bir yerden başka bir yere giderken ulaşım at, eşek sırtında veyahut kağnılarla yapılabiliyordu. Şimdiki gibi toplu ulaşım vasıtaları söz konusu hiç değildi. Bu sebeple bazı yerlerde devletin imkânlarıyla güzel köprüler inşa edilmiş olsa da bu her yerde mümkün olmadığından dereler, ırmaklar üzerine halkın kısıtlı imkanları ile kurulan köprülerin zaman içerisinde yıpranması, neticesinde yıkılması yahut normalden fazla ağırlık binmesi sonucu bu ağırlığı kaldırmayıp köprünün çökmesi vb. sebepler dolayısıyla tarihte birçok acılı olaylar yaşanmış, bunlar da ozanlarımızın dilinde türkü olarak yakılarak dile getirilmiştir. Türküler, çoğunluğu itibariyle halkın çektiği sıkıntılarını, yaşadığı acıları, trajedileri, dramları dile getirir. Bundan dolayı türkü yazma veya söyleme fiilleri yerine türkü yakmak deyimi kullanılır.
***
İbni Haldun’a göre devletler de canlılar gibi belli bir ömre sahiptir. Kurulur, yükselir, geriler ve yıkılırlar. Daha önceki yazılarımızda da değindik; sistemleri ayakta tutan insanlardır. Şartların, çağın, insanların algılama biçimlerinin değişmesi sebebiyle kurulu sistem, toplumun ihtiyaçlarını karşılayamaz olur. Böylelikle, sistemin değiştirilmesi, yeni bir sistemin kurulması ihtiyaç hâlinde ortaya çıkar. Ama sistemi değiştirmenin, yeni bir sistem getirmenin de elbette bir yolu yöntemi olmalıdır, vardır da.
Millî Eğitim Bakanlığının bu sene uygulanacak TEOG’da sorulması düşünülen açık uçlu soru tiplerini yayınladığı şu günlerde, Cumhurbaşkanının bir televizyon kanalında TEOG sisteminin kaldırılması gerektiğini söylemesi, değişimin üstten geldiğini ortaya koymaktadır. Bakanlık da ister istemez birkaç gün sonra bu yıl TEOG’un uygulanmayacağını, yerine getirilecek yeni sistemle ilgili olarak bir ay sonra gerekli duyuruların yapılacağını açıklamak durumunda kalmıştır.
İnsana yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırımdır. Bu gerçek herkes tarafından söylenir ama bunu hayata geçiren çok azdır. Çocuklarımızın geleceğine ciddî anlamda etki edecek bir sistemin alelacele gündeme getirilerek değiştirilmesi, yenisinin de çok da tartışılmadan uygulamaya konulacak olması nesillerin heba olmasından başka bir işe yaramayacaktır. Daha önce de birçok sistem getirilmiş, uygulanmış. Hepsinden vazgeçilmiş. O sistemlerin öncesinde birçok kademede tartışılmasından sonra uygulamaya geçilmiş olması bile sadre şifa olamamışken hiç tartışılmadan yeni bir sisteme geçilmesi, ister istemez birçok sıkıntıları da beraberinde getirecektir.
Yeni köprü yapılmadan eski köprü, eskimiş diye yıkılır mı? Üzerinizdeki elbise yıpranmış olabilir. Yenisini almadan, eski elbisenizi atıp sokağa çıkabilir misiniz yenisini almak için?
Okullar arasında kalite farkı olduğu, okumaya hevesli, iyi öğrencilerin de iyi okullara gitmek istemesi, kaliteli okulların da iyi, başarılı olabilecek öğrencileri almak istemesi var olduğu müddetçe sınav, dolayısıyla eleme sistemi mutlaka var olacaktır. Önemli olan bunu en adil biçimde gerçekleştirebilmektir. Her ne denirse densin merkezi yerleştirme esasına dayanan sistemlerin diğerlerine göre zararı az, faydası daha çoktur.
Niçin bu tartışmalara girildiği konusuna girecek, bunlar üzerinde duracak değilim. Farklı şeyler elbette söylenebilir. Ama bizi asıl ilgilendiren, çocuklarımızın muhatap edileceği yeni sistemin nasıl bir özelliğe sahip olacağı hususudur. Her şeyde olduğu gibi “gelen gideni aratacaksa” eskinin devam etmesi daha doğru bir karar olacaktır.
Tartışmanın eğitim öğretimin başlamasından sonra yapılması her bakımdan yanlıştır. Sistem illa ki değişecekse bunun okulların kapanacağı günlerde duyurulması gerekirdi. Çünkü, başta Bakanlık olmak üzere yayıncılar, okullar, veliler, öğrenciler bu kadar geniş bir kitle planlarını TEOG’un bu sene de uygulanacağı üzerine yapmıştı. Şimdi birden bundan vazgeçilmesi belki milyarları bulan bir emeğin çöpe atılması, öğrencilerin emeklerinin boşa gitmesi, hayallerin suya düşmesi demek.
Bir toplumun en önemli varlığı, iyi derecede eğitilmiş insan kitlesidir. Eğitim öğretimde bir türlü çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkamıyorsak bunun başlıca sebeplerinden biri de sistemi sık sık değiştiriyor olmamızdır. A olmadı B olsun, o da olmadı C olsun. C hiçbir zaman faydalı değildi zaten o zaman D’yi hayata geçirelim. D de bizim insanımıza uygun bir sistem değildi zaten ondan da vazgeçiyoruz. Şimdi daha bizden bir sistem üzerinde çalışıyoruz, vs. vs… İyi de, olan gençlerimize, çocuklarımıza, yarınlarımıza oluyor; milletimiz, ülkemiz kaybediyor.
Her zaman yeni bir sistem üzerinde yürüyeceğimize sistemi iyi düşünüp tartışalım, eksiğini gediğini iyi araştırıp analiz edelim; uygulayalım, aksaklıkları gidermeye çalışalım.
Yeni yol yapalım diye arazinin her tarafını şantiyeye çevirirsek ekecek, yeni ürünler yetiştirecek alan bulamayız. Açtığımız yolun en güzel şekilde olması yönünde iyileştirici adımlar atalım. Enerjimizi, birikimimizi buna harcayalım.
Sistemler hiç mi değiştirilmemeli? Hayır, böyle bir şeyi kimse savunmaz. Yapılması gereken, sistemi baştan sağlam bir şekilde kurmak, bunun için de aceleye getirmeden etraflıca o sistemi tartışıp gençlerimiz için en iyisine karar vermektir.
Köprüyü baştan sağlam yapalım ki nesillerimiz sistemsizlik ırmağında boğulup gitmesinler.