|   | 
  • Cevahir Kadri

    Eylül, Ayrılık ve Umut

    Her yolculuk kalplerde bir iz bırakır biliyorsun. Ayrılıklarda hüzün, vuslatta sevinç vardır. Seven kalpler için ayrılık bir yarım kalıştır aynı zamanda. Sevenler, sevgileriyle bir bütünlük oluşturur; bu sevgi yumağı sevgi demeti, sevgi buketi olarak da isimlendirilebilir. 
     
    İsim önemlidir, ama nitelik, vasıf daha da önemlidir. İsim tek başına hiçbir şey, ama öz nitelikleriyle varlığın tanınmasına vesilen olan isim o zaman çok şey ifade eder. Senin varlığın, benim için; benim varlığım da senin için bir anlam ifade eder; en azından ben öyle değerlendiriyorum. Seven, sevdiğinin yoluna varlığını ortaya koyduğu zaman asıl var olduğunu, dolayısıyla da varlığını ortaya koymuş olur.
     
    Varlık, var olduğunu bildiği oranda asıl varlığını ortaya koyabiliyor demektir. Bir de var oluşundaki hakikati arama işine koyulabilmesi lazım. Üstad Necip Fazıl’ın ifadesiyle “Ben neyim ve bu hâl neyin nesi/Yetiş ey sonsuz varlık muhasebesi” diyerek içinde bulunduğu hâlin ne keyfiyette bir şey olduğunu, evvelini, hâlini, ahirini varlığın bilmeye çalışması, bilmesi ve kendisini sürekli bir muhasebe ve murakabe içerisinde tutması gerekmektedir.
     
    Biliyor musun varlığını ve varlığının kıymetini? Var olmak bir kıymettir; var olduğunu bilmek bambaşka bir kıymettir. Bu varlığı sana ikram eden Yüce Yaratıcı’yı bilmek ise kıymetler üstü kıymettir. Senin, bütün hücrelerinle bu kıymetleri idrak ettiğine inanıyorum.
    ***
    Çok farklı duygularla donanmış bir şekilde yeni bir döneme girdin. Yeni bir yolculuğa çıktığını daha önce söylemiştim. Bu yeni dönemde ve yolculuğunda ben yoktum. Beni, benim hâlimi biliyorsun, sen de senin hâlini. Lakin senin hâlini bana, benim hâlimi sana kim anlatacak, söyler misin, kim? Sen orada, ben burada? Esasen en iyi anlatıcı nedir bilir misin, bunu sana söyleyeyim mi? Hâldir hâl! Hâl, seni en iyi anlatandır; bütün işleri kıvamına erdirendir. Hani derler ya hâl ile hâllolmadık hiçbir şey yoktur diye. Hâlimizi hâlden anlayanlara, en önemlisi de Yüce Yaratıcıya “Ey, herkesin hâllerini değiştiren Allahım! Bize iyi hâller ihsân eyle!” diyerek arz edersek hallerimizde asıl o zaman iyileşme başlar. Öyle değil mi?
     
    Girdiğin mekânlarda yalnızdın, bahçelerde tek başına dolaşıyordun. Belki beni aradın, belki aramadın bilmiyorum. Ama ben seni uzaktan uzaktan seyre daldım. Daldıkça yüreğim ezildi, içim burkuldu. Sensiz olmak, bir boşlukta yürümek gibi bir şey. Boşlukta nasıl yürünür bilir misin? Boşluğa düşmeyen ne bilsin boşlukta yürümeyi? Elinde rengârenk kalemler görmüştüm, kalemlerle ne yazmıştın defterine o gün? Yeni yeni şeyler de öğrenmişsindir artık! Her hâl, insana yeni yeni şeyler öğretir. Ben de çok şey öğrendim biliyor musun? Sensizliği öğrendim; sensizliği öğrenmek nedir biliyor musun? Sensizlik, seni öğrenmektir esasen. Senin varlığını, senin kıymetini… 
     
    Ben sensizliği yaşadım iliklerime kadar. Ve sırılsıklam oldum ayrılık bulutlarından yağan hüzünlerle. Seslendim zirvelere çıkıp bir baştanbaşa. Yâre bir selam, bir kelam ulaştırmak istedim. Zamana, arza, semaya açıldım yâre halimi arz edeyim istedim. Ama yârim benden uzak, ben yârimden uzaktayım. Hâlimi dağlara, taşlara, bağlara, ovalara açmak, kurt kuşla söyleşmek istedim; ola ki onlar halimi yâre haber verirler diye..  
     
    Bir türküdür dilime dolandı, sürekli tekrar ediyorum, sabah akşam dilden düşürülmeyen bir vird gibi,  bir Musa Eroğlu türküsü bu. Hâlimin dağınıklığından, perişanlığından sevgilinin haberi olmasın, olmasın ki bu hâlim onu da perişan eder. Yârimin perişan olması beni daha da perişan eder. Bu perişan halimi bir tek Rabbim bilsin. Rabbim gizli ve açık her şeyi bilir, her şeyden haberdardır zaten. O’nun bilmesi, bilmeler için bana yeterlidir diyerek seslenmek istedim seher yeline: “Seher yeli bizim ele gidersen/Nazlı yâre küstüğümü söyleme söyleme/Ne hallara düştüğümü sorarsa/O yar beni sorarsa/Bağrıma taş bastığımı söyleme/Ona söyleme yâre söyleme”
     
    Ayrılık yok mu ah bu ayrılık, insanı hüzünlere gark ediyor. Aklını başından alıp sema boşluğuna atıyor insanı. Ne bu dünyada oluyor ne bu dünyanın da ötesinde. Trenler alıp başını gidiyorlar simsiyah dumanlarını arkada bırakarak. Yaşanmışlıklar biraz da simsiyah dumandır, bazen de kar beyaz bulut. Her bir bulut bir umuttur gökten gelecek bereketin habercisi. Bak, bir de sen bak ne hâldeyim, işte ibret aynasından seyreyle bakalım. Alvarlı Efe gibi “Seyreyle güzel kudret-i Mevla neler eyler/Allah’a sığın Adl-i Taala neler eyler” söyle de çık dağlara, yollara, ovalara..  O zaman bak da gör hâlimi. Gör de söyleme, ne olur. Ne olur anla beni, bak; “Ağrılar baş tutar ahuzârdayım/Mansur gibi çekilmişim dardayım dardayım/Gezer dolaşırım da bilmem nerdeyim nerdeyim/Deli deli de gezdiğimi söyleme/Ona söyleme söyleme söyleme” İşte, Mansur gibi dara çekilmiş, Mecnun misali çöllere düşmüş, Ferhat gibi dağlara vurmuşum kendimi.. Umutsuz bir bekleyiş içinde geleceğe bakıyorum. 
     
    Esasen hepten umutsuz da değilim; çünkü Allah’ın rahmetinden ona inanmışlar asla ümidini kesmez. Ama sevgiliye kavuşma ümidi konusunda bir küçük ışık alabilsem ah küçük bir ışık… Çevreme bakıyorum herkes umut veriyor ama asıl umut vermesi gereken yârdan ne haber? “Belki bir gün çıkar gelir diyorlar/Gönül muradını da alır diyorlar/Seven sevdiğini bulur diyorlar/Umudumu kestiğimi söyleme söyleme”
     
    Gittin, gidişinle perişan ettin. Her ne kadar gidenler dönmez deseler de döneceğini bilmek istedim hep. Olaylar, zaman, çağ, dağ, bayır, ağaç, kurt kuş bana şunu söylesin istedim hep: “Şâd ol deli gönül müjdeler olsun/Benim yârim gelecekmiş bu gece/Kesilsin gurbanlar yansın şem’alar/Külli malım talan olsun bu gece”
     
    Elbette bu perişan gönlüm bir gün şad olacak, bunu biliyorum. Seven sevdiğine kavuşacak, hak yerini bulacak, canlar cananına erecek. Biliyorum.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.