Bir yaz sabahı çekip gitmiştin, beni ve beni sevenleri geride bırakarak vehüzün denizlerine salarak. Uzaklara bakıp bakıp ağlayışıma, kirpiklerimin uçlarından yağan sağanakları görmezden gelerek. Erciyes zirvesi mehabetiyle sarındığım sevgini bir bir saçarak etrafa, beni sensiz bırakarak gitmiştin. Gittin, kapkara kesilmiş, âdeta zindan olmuştu dünyam.
Bilememiştim senin böyle vefasız davranacağını, hiç aklıma düşmüş de değildi sensiz kalacağım bir gün. Aradan altı ay geçti; ne mektup ne bir selam ne de bir haber… yok şimdi bende seni hatırlatacak bir şey. Her sabah, yollarını gözlüyorum; her sabah senden bir haber gelir umuduyla bakınıyorum etrafıma… Ve her sabah dilimde dolaşan şu dizeler hâlimi ne de güzel anlatır:
“Ne zaman bir tıkırtı duysam heyecanlanırım,
Atışları artar kalbimin, gayri duramam.
Bana doğru koşup gelen sen sanırım,
Bir derin uykuya dalmışsam hemen uyanırım,
Ne zaman ki bir tıkırtıduyarım, heyecanlanırım.”
Seven sevdiğine kavuşmak ister, ayrı durur mu seven kalpler birbirinden. “Ya tahammül ya sefer” deyip bekler elbette yollarını bilinçli bir duruşla. Vakit geçmek nedir bilmez;bak o geçmek nedir bilmeyen vakitlere katlana katlana altı ayı doldurmuşum. Ne zaman biriktirmişim bunca ayı, ne zaman? Derler ya eskiler: “Sayılı günler tez geçer.” diye. Ama bilirim bu günler de sayılı ama sayısı ne kadar,var mı bunu bilen? Varsa bilen beri gelsin ve söylesin. Söylesin de her gün vurula vurula incelen yüreğime bir yük binmesindaha!..
Ve yine her sabah kalktığımda dilimde o yürekleri burkan, içli türkünün dizeleriden:
Şafak söktü yine sunam uyanmaz
Hasret çeken gönül derde dayanmaz
Çağırırım sunam sesim duyulmaz
Uyan sunam uyan derin uykudan…
Gecelerin karanlığı gündüzün aydınlığına inat hep aydınlık büyütür; gündüzler de hep karanlık. Bundan dolayıdır ki şafak sökerken beklentilerimizin gerçekleşmesi için dilimiz duada, gözlerimiz yolda, kulağımız o muştulardan muştu edalı sesindedir. Çağırıp çağırıp da uyandıramadığımız sunalarımız, leylalarımız bizi dertlerden derde salar. O leyla ki dillere destan, o leyla ki gidişiyle beni kasıp kavuran. İşte o Leyla bir başkadır, hani derler ya “Rabbim seni özenip de yaratmıştır.” diye. Böyle demek ne derece doğrudur bilmem ama, işte öyle bir başka candır o. Ben mızrabımı gönül sazımın tellerine, gidişine el sallayamadığım parmaklarımla dokunurken kulaklarda yankılanan
“Leyla bir özge candır
Kara gözlü ceylandır
Doyulmaz hüsn-ü andır
Kanılmaz bir içim su
Leyla, Leyla ah Leyla” nağmelerinin harmanlandığı bu sözler, içimde kaynayan magmaların dışavurumunun küçük bir misali gibidir.
O kara gözlü ceylanla yaşanan güzel anlar unutulabilir mi? Güzellik dillere destan, gönüller ona vurgun, o yoksa gönüller kurtulamaz yastan. O bir içim su, taze bir güzellik, doyulmaz bengisu muhabbet çeşmesi… Hep istemez miyiz şöyle yürekten, içimizden gele gele söylemeyi? Hep hayallerde olmasa, gerçek olsa bu dilekler bu sözler, ah, keşke!.. Davudî bir sesim olsa, avazımın çıktığı kadar kırlarda bayırlarda, kuşa kurda seslensem de şöyle paylaşsam içimden geçenleri… Ve o Davudî sesimle
“Sabahın Seherinde Ötüyor Kuşlar
Balınan Yoğrulmuş O Sırma Saçlar
Kudretten Çekilmiş Karadır Kaşlar
İşte Bu Gönlümün Cananı Geldi”diyebilsem, ah diyebilsem. İşte o zaman muhabbet mülkünde aşk panayırlarının vazgeçilmez hanendelerinden olur, dertli gönüllere neşe, mutluluk şarabını sunardım bir saki edasıyla…
Ayrılık derdiyle harap olmasın hiçbir gönül. Hiç ummadığımız bir anda, yollarını gözlediklerimiz, çıkagelsin ansızın. Beklentilerimiz bir bir gerçekleşiversin. Hayatımıza hayat katan, içimizi içten içe yaz sıcaklarında serinleten o bakışlarla tekrar karşılaşalım. O balla yoğrulmuş sırma saçlı, kudretten çekilmiş, doğal bakımlı kaşlarla müzeyyen o sevgiliyle tekrar karşılaşmak, hayatımıza tekrar hayat katmaz mı? Hayat, esasen sevilenlerle birlikte daha güzel değil mi? Zaten Zekai Tunca da o ipek sesiyle gönüllerimizi titretirken bunu söylüyor değil mi?
“Bahar çiçek çiçek gelince güzel
Hayat sevilince sevince güzel
Arılar bal petek verince güzel
Hayat sevilince sevince güzel”
Onun bengisu etkisi gösteren sözlerine ne kadar da muhtacım bir bilseniz, ah ne kadar da muhtacız.. Zaman hep kendi seyrinde akıp gidiyor, lakin dertlilere geçmek nedir bilmeden, mutlu ve muştulu hayat sürenlere durmak nedir bilmeden. Zaman öyle ya da böyle geçip gidiyor; bize düşen hayatta karşılaştıklarımızla bilinçli bir sabırla istenmeyen hususların üstesinden gelmek. Bu bir sınav; bu sınavı bilinçli yaşayanlar, davranışlarına bilinçle yön verenler kazanacaktır elbet.
Ah bir başkasının sözüne uyarak, aldanarak giden sevgili, ne zaman döneceksin? Sen gittin gideli her şey dert oldu içimde. Değer miydi el sözüne bakarak seni seveni ve sevenlerini üzmeye, değer miydi? Mecnun ve Kerem misali ceylanlara, kuşlara, dağlara, taşlara, yere ve göğe ses veriyorum. Sesim duyuluyor mu, sesimi duyan oluyor mu onu da bilmem ama ben, hep seni arıyorum, döneceğin ümidiyle yaşıyorum. Ama şu feryadımı da duymanı istiyorum, dinle de şu sözlerimi, insafa gel!
Bunca Diyar Gezdim Gözlerin İçin,
Niye Küstün Bana El Sözü İçin.
Dilerim Allah'tan Sızlasın İçin,
Uyan Suna'm Uyan Derin Uykudan.
“Kudretten çekilmiş kaşlar”ının gölgelik ettiği ceylan gözlerin için söyle; neden küsüp gittin, neden? Daha önce de sormuştum bu soruyu ama cevap alamamıştım. Çok mu zor bir soruydu, cevaplayıp da gidebilirdin oysaki? Dilerim Allah’tan ki bizi ayıranlar, elbette sevenleri ayıranların vebalini de üstlenmiş olarak Büyük Huzur’a çıksınlar; çıkacaklar da.Orada gereken ne ise zaten yapılacaktır. Herkesin hak ettiği karşılığı misli misline alacağını biliyor olmam sabır taşımın dayanıklılığını artırıyor zaten. Öyle olmasa çoktan çatlayıp perme perişan olurdum.
Ey sevgili, kavuşmamız mahşere kalmadan, yarın çok geç olmadan, gam yükünden git gide yorulan kalpleri daha fazla incitmeden gel! Gel ki yine eski günlerimize dönelim, bir ve beraber olarak hayatımıza kaldığımız yerden devam edelim. Ayrılığımızdan sevinç duyanları değil; beraberliğimizle mutluluk derleyenleri sevindirelim; onların sevinciyle mest ü mahmur olarak yaşayıp şu fani dünyamızı da küçük cennetlere çevirelim. Bu seninle çok zor değil, inan, seninle çok zor değil. Yeter ki gel artık. Bekletme, seni seveni, seni sevenin sevdiklerini…Bekletme!
Unutma ki gelişin, mutluluk ve huzur muştusu bekleyen gönüllere de şifa çeşmesi olacaktır; ne olur, daha bekletme!