|   | 
  • Cevahir Kadri

    İstiklâl Marşı'mızın Söyledikleri 2

    İstiklâl Marşı’mızın anlam ve önemini Bilge İstiklâl Dede’mizin anlatımlarıyla bizlere, alperen İstikbal gencine vermeye geçen hafta başlamıştık. Yazımıza kaldığımız yerden, Bilge İstiklâl Dede’mizin anlatımlarıyla devam ediyoruz. Okumuş olanların hatırlayacağı üzere ilk altı kıtanın anlam ve önemine geçen hafta değinmiştik.
    *
    Bilge İstiklâl Dede’mizin üzerinde, asırları aşan yılların yaşanmışlığı, türlü türlü olayların içinden geçirmişliğin verdiği bir olgunluk vardı. Bir genç olarak onun söyleyeceklerini, söylediklerini hiç kaçırmak niyetinde değildim. O bilge kişiliği ve üslubu ile gözlerini yüzüme, gözlerime dikerek “Şimdi senin vazifelerini anlatacağım. Bak, iyi dinle!” diyerek meseleye daha bir dikkatle yoğunlaşmam gerektiğini hatırlattı.

    Vazifelerine dikkat et

    Sözlerinden başka vazifelerimin de olduğunu anladım ve bunların ne olduğunu, büyük bir merakla sordum. Bilge İstiklâl Dede’m bu kez bakışlarını kalbime ve gözlerime dikerek şöyle dedi: “Evladım, işte o altından da değerli şu cennet topraklar için kimler kendini ve daha neleri feda etmemiş ki? Söyleyeyim; hem bak geçmişe, olanları hatırla! Canlarını bizim için feda ederek bu dünyadan vazgeçmiş şühedayı; Çanakkale’yi, Balkanları, Kuzey Afrika’yı, Mısır’ı, Yemen’i, Arabistan’ı, Mekke’yi, Medine’yi, Irak’ı, Kerkük’ü Musul’u, Şam’ı, Kafkasları, Karadeniz’i ve kuzeyini, doğusunu unutma! Hep yâd et oraları, oralardaki şühedayı. Bak, her bir karışı şehitlerin kanlarıyla sulanmış bu toprağı sıkıversen her yandan şehitlerin naaşları fışkıracak. Şehitler vahasıdır bu topraklar, şehitler çözü değil. Mevlâna’nın düşüncesi bağlamında, sağ ayağın mahiyetindeki değerlerinle bu topraklarda sabit kalarak sol ayağınla dünyayı dolaş. Can, canan ve bütün varımızı alsın ama bu kadim topraklardan bizi asla uzak etmesin. (Âmin)” diyerek ettiği dualarına, ben de yürekten “Âmin!” dedim.

    Gazi Paşa’nın “Hitabesi”

    Bilge İstiklâl Dede’m, geçmiş ve gelecek zamanlarda geçerli olacak sözlerine şöyle devam etti: “Hem bu topraklarda bazı zaman canınızı sıkan, istemediğiniz yöneticiler gelebilir. Bunlarla ilgili uyarılarını Gazi Paşa da “Hitabe”sinde sizlere anlatmıştı. Onu da hatırla!” dedikten sonra “Böyle zamanlarda, nelerden vazgeçerek şehitlerin vazgeçilmez olan bu vatana sahip çıktıklarını, bu uğurda nelerden feragat ettiklerini unutma ve daima hatırında tut onları! Vatanında sana hayat hakkı tanımayan, hakkına hukukuna, düşüncene tecavüz eden zalimleri, zulümkârları da hatırla ve asla onlar gibi olma.

    Vatan, özgür bir şekilde insanca ve güven içerisinde yaşama yeridir. Bu dünya, hepimiz için geçici olarak konakladığımız bir kervansaraydır. Ama böyle olmayıp bu, kimilerine saray kimilerine zindan; kimilerine vaha kimilerine çöl oluyorsa sana hayatını zindan ve çöl edenleri de unutma!

    Her şey fani, bugün var yarın yok. Sevinç de uzun ömürlü değildir keder de. Sen güzel işlerin yapılmasına odaklan, diğerleri de dikkatinden uzak kalmasın! Onların yaptıkları kötülükler, senin bu vatana bakışını değiştirmesin, bu topraklardan asla soğutmasın seni.” diye ikaz etmeyi de unutmadı. Ayrıca, daima birlik ve beraberlik içerisinde olmamız gerektiğini öğütledi. Birlikte kazanılan bu vatan üzerinde herkesin özgürce ve güven içerisinde yaşaması gerektiğini hatırlattı.

    İfadelerinde dua yer alınca sözlerinin tamamlanmış olabileceğini düşünmüştüm. O biraz da heybetli duruşu ve mehabetli sesiyle dedi ki “Daha vazifenin hepsini söylemedim. Söylemeye devam ediyorum. İyi dinle, kulaklarını dört aç. Sadece kulaklarını mı? Aklını, kalbini, zihnini de…” dedi.

    ‘Ezan-ı Muhammedî’

    Daha sonra, gözlerini yukarılara, ellerini semaya açmış bir hâlde, dua sözlerine devam etti: “Ey Allah’ım, bütün ruh-u canımla Senden, Sana inanan kullarının Seni anarak ibadet ettiği şu mabetlerime yabancıların, namahremlerin eli değmesin, değdirme! Senin varlığını ve birliğini, Senin adınla birlikte ‘Habibim’ dediğin Rasülü’nün adını dünyanın dört bir tarafına ilan eden ezanları minarelerden hiçbir zaman dinmesin, dindirme! Bu ezanlar ki dinin varlığına şahitlik eder, kıyamete dek onlar okunmaya devam etsin. Senden ruhumun dileği budur Allah’ım.” diye içten bir dua etti, ben de aynı içtenlikle bu dualara “Âmin!” dedim.

    Memnuniyet dolu gözlerle bakışını, yüzünü tekrar bana çevirerek “Evladım, Allah’a dayan, varlık sebebin, seni sen yapan ahlak, iman, karakter, adalet, millî şuur, hakimiyet gibi değerlere sımsıkı bağlı ol. Bütün bunların göstergesi, şiarı, onları görünür kılan mabetlerimiz daima açık olsun! Özgür, emniyet ve güven içerisinde ibadetlerimizi yapabilelim. Yahya Kemal üstadımın Ezan-ı Muhammedî şiirinde “Gök¸ nûra garkolur¸ nice yüzbin minareden/ Şehbâl açınca rûh-ı revân-ı Muhammedî” dediği gibi, ezanlar okununca göklere, âleme nurlar dolar. Gönderde özgürce dalgalanan bayrağımız altında minarelerimizden o hakkaniyetli ses, ezanlarımız daima şehbal açsın semalara yurdun dört bir tarafından. Bu hâl kıyamete kadar devam etsin.” dedi.

    Değerleri yaşa ve yaşat!

    Daha sonra bir şeyleri ikaz eden bir tonda bu kez “Devam etmesine etsin de burada bir hususu söylemeden geçemeyeceğim: Herkes, hepiniz benliğinizi manevi unsurlarla diri tutmaya çalışmalısınız. Ferden ferda, bütün fertler büsbütün böyle yapmazsa ebediyete kadar devam etmesini istediğimiz bu hâlin ömrü de gitgide kısalır. Yaşanmayan her değer, kültürel ve manevi ömrümüze atılmış birer çentikten başka bir şey değildir.” dedi. Bu sözlerin meselenin can damarını teşkil ettiğini düşündüm. Anladım ki o özellikler bizde olmazsa millet olarak bizler de olmayacaktık, olamazdık da!

    Bilge İstiklâl Dede’min ruhu biraz sakinleşmiş gibiydi. O samimane ve halisane sözlerinin etkisini ruhumda çok açık bir şekilde hissediyordum. Diyecekleri, anlatacakları henüz bitmiş değildi. Ruh hâletinden bunu sezebiliyordum. Hatta sezmiştim diyebilirim. Sonra yüzünü bana doğru çevirdi ve dedi ki “İşte evladım, bu dualarım kabul edildikten sonra yani mabetlerim özgür bir şekilde rahat rahat ibadet edilebilir hâle geldikten sonra, işte o zaman, derin bir vecd ve huşu içerisinde Allah’a secde edebilirim. Hayatta olmasam da şehit olarak başıma belki dikili bir taşımla yaparım bunu. O taş olsa da olmasa da… ama olsa iyi olur. Ben de bilinmesini isterim bu vatan ve bu mukaddes değerler için canımı feda ettiğimin… Şehitler âlemine doğru yol alırken berzahta vücudumdaki yaralarımdan kanlarım bir sel gibi akmaya başlar. Biz şehitler olarak naaşlarımız yerden kalkarak başımız Arşı âlâya değecek şekilde yükselir.” dedi. Sözlerine ara vermeden “Çünkü Allah, ‘Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.’ (Kur’an, 2/154) buyurmaktadır.” dedi.

    Hatırda tutulması gereken

    Bunun üzerine ben de için için “Ülkede mabetlerin özgür olarak açık oluşu temin olunduktan sonra cemaat hâlinde ibadete geçilebilir ancak. İzmir’in işgalinden dört saat sonra Denizli’de cihat fetvasını veren Müftü Ahmet Hulusi Efendi’yi, yine Maraş’ın işgaline direnen Sütçü İmam’ı hatırla.  Bu vatan toprağının üstünde hayat süren her fert bu toprağın asıl sahipleri şühedanın varisleriyiz hepimiz.” diye düşünmekten kendimi alamadım.

    Bilge İstiklâl Dede’miz sözlerine “Alınlarımız nasır bağlayıncaya, ayaklarımız yoruluncaya kadar kıyam-rükû- secdelerimizle Rabbülâlemin olan Allah’a halisane kulluğumuzu yerine getirmenin vaktidir. Her nimetin şükrü kendi cinsindendir. Özgür ve bağımsız ortamı bize armağan eden, bu nimetlerle donatan Allah’a bin şükür ile bin secde etmeli değil miyiz? Çünkü Allah, “Ant olsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve ant olsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz benim azabım pek şiddetlidir.” buyurmuştu, onu da hatırla. Ayrıca yaralı bir gazi olarak ayağa kalktığım bu hâlimle bu günleri gördüm ya, bin şükür Rabbe.  Varsın vücudumu çepeçevre saran yaralarımdan kanlar boşansın, ne önemi var ki? Bu ahval üzere, ruhumu Rahman’a teslim ederken derin bir sürur ile ona karşı vazifeyi bihakkın yerine getirmiş olmanın gönül huzuru ile bütün şehit ve gazi arkadaşlarımın ruhları ile Arş’a, Allah’ın katına ulaşır ve bundan mutlulukların, huzurun en güzelini yaşarım.” devam etti.

    Dalgalan Sen Ay Yıldızlı Al Bayrağım

    İstiklâl Marşı’mızın kıtalarındaki anlam katmanlarını anlatmaya devam eden İstiklâl Bilge Dede’m, karşı tepede devasa bir göndere çekilmiş bulunan çok büyük ebatlı Ay Yıldızlı Al Bayrağımıza işaret ederek konuşmaya başladı bu kez. Konuşmasında derin bir iç huzur, bir memnuniyet ve insana güven veren bir ruh vardı. Hissediyordum ben bunu. O, ruhlara huzur ve güven veren sözlerine devamla “Özünde İslam’ın beş şartını temsil eden yıldız ve bizzat İslam’ı temsil eden hilalinle ey hilal, ey Ay Yıldızlı Al Bayrak, sen de şafaklardaki ışık haleleri, rüzgâr karşısında harekete geçen dizi dizi bulutlar gibi dalgalan, hem özgür bir şekilde hem de güvenle… Bu özgür ve bağımsızlığınla artık uğruna feda edilen canlar, dökülen kanlar sana helâl olsun. Zaten bunun için feda edilmişti canlar, bunun için dökülmüştü o kanlar.” diye bir hakkı teslim ettikten sonra bir konuda ikaz etmeyi de unutmadı.

    Bütün bu sözler, o özgürlüğümüzün ve bağımsızlığımızın sembolü hilalin gölgesinde ebediyen hür ve bağımsız olarak yaşamak isteyen Türk milletine, bu vatan toprakları üzerinde yaşayan halka idi. Peki neydi o sözler derseniz, onu isterseniz İstiklâl Bilge Dede’min kendi ifadelerinden dinleyelim. Son sözü gibiydi, şöyle dedi:

    “Ey aziz millet, özgürlüğün ve bağımsızlığın sembolü olan bu hilalin altında ebediyen özgür ve bağımsız yaşamak istiyorsan seni sen yapan, millî ve manevi değerlerini yaşamalı ve yaşatmalısın. Yaşattığın takdirde sana bir yılgınlık, bir çökme, yıkılış yoktur. Böyle bir milletin bayrağı olarak senin ebetlere kadar hür ve bağımsız olarak dalgalanmak senin hakkındır. Bu hak aynı zamanda hakkı, hukuku ve adaleti gözeten, bir ismi de Hak olan âlemlerin Rabbi Allah’a ibadet eden bu aziz millete aittir.” dedi.

    Hak ve hakikat çerçevesinde söylediği bu sözler beni de çok etkilemişti. Bu güzelliğin sadece bende kalmasını istemedim. Türkçe okuyan, yazan, konuşan herkesle paylaşmak istedim.

    Değerleri yaşa, özgür ol!

    Daha sonra da kendi kendime “Ey özünde İslam’ı, dinimizin ve milletimizin özelliklerini en güzel temsil eden bayrağım, Sen de şafaklar gibi dalgalan. Nasıl ki şafaklar karanlıkların üstünde ışık ışık dalgalar hâline gelerek ortalık aydınlanır.  Sen de bu asil milletin hakkına, hukukuna, vatanına musallat olmuş düşmanların hakkından gelen bu aziz milletin   rahat, huzur, güven ve özgürlük içerisinde yaşaması için gönderde dalgalanmalısın. Dalgalandığın sürece uğruna verilen canlar, dökülen kanlar, feda edilen hayatların hepsi helâldir. Yoksa? Hemen sus, ağzını hayır aç! Şeytanın kulağına kurşun. Bu millet bu bilinçle yaşarsa ey bayrağı şen, gönderde dalgalanmaya devam eder, milletimde de asla bir yıkım, yok oluş yaşanmaz.” dedim. Ben de bir genç olarak ruhumun esintilerini sizlerle paylaştım.
    Tekrar edelim, değerleri yaşamayan fertler arttıkça milletin ömür takviminden yapraklar birer birer koparılmaya devam eder. Rabbim bütün topluma değerleri yaşama bilinci versin.
    Evet, daima bağımsız yaşamış milletimizin bağımsızlığı yolunda her zaman özgürce dalgalanan bayrağım. Bu özgürlük senin hakkındır. Ey milletim, bu özgürlük senin de hakkındır. Hakk’a ibadet eden ve bütün hayatında hakkın ve hakikatin yanında olan milletim, bağımsızlık ve özgürlük senin de hakkındır. Bu nimetin hakkını da ancak hak ve hakikate taraf olursan, Hakk’a gereği gibi kullukta bulunursan, daima ihsan şuuru ile hareket edersen, vermiş olursun. Mevlâ’ya karşı ödevini de öyle ödemiş olursun.
    Her şeyin kısa olarak yazılıp anlatıldığı bir dünyada bu anlatı biraz uzamış olabilir. Güzel havalar varsın uzun olsun. Bilge İstiklâl Dede’mizin anlattıkları bizim varoluş sebeplerimizden. O güzellikleri daima yaşamalı ve yaşatmalıyız. Üstadım "Allah bu millete bir daha 'İstiklâl Marşı' yazdırmasın!.." derken tam da o Kurtuluş Savaşı yıllarının, vatanın parçalanması gibi durumların tekrar tekrar yaşanmamasını dilemiştir.

    -------
    Not: Bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve dua ile anıyorum. Mekânları cennet, aziz ruhları şâd olsun!

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.