|   | 
  • Cevahir Kadri

    Şimdi Muhasebe Zamanı

    Ticari zekâya sahip olduğumu söyleyemem ama gelir-gider tablosuna göre kârda mıyım yoksa zararda mıyım; bunun hesabını yapabilirim. Üç aşağı beş yukarı bunu herkesin yapabileceğini de düşünüyorum.

     

    Neden mi böyle düşünüyorum? Şundan; insanı yaratan Allah, onu bir başka dünyada, bu dünyada yaptıklarından hesaba çekecekse -ki çekecek, bunun zıddına imkân ve ihtimal yok- o zaman insanın bu hesabını yapabilme kabiliyetinde yaratıldığına şüphe yoktur. Eğer böyle bir kısıtlanmışlık hâli varsa o kişinin hesaba çekilmek gibi bir sorumluluğu da söz konusu değildir. Bu da bir başka gerçek. Demek ki insan, kendisine verilenlerden hesaba çekilecek, verilmeyenlerden değil!

     

    Herhangi bir şirketin merkez üst yöneticisi değilim. İnsanlardan bir insanım. Şirket yönetmekten çok da anlamam ama kendimi yönetebilir ve yönlendirebilirim. Hamdoslun, Allah bu nimeti diğer kullarına verdiği gibi bana da vermiş.

     

     Ana hatlarıyla meseleye baktığımızda bir şirketin, kuruluşun gelir-gider, kâr-zarar durumlarını ele alma işine “muhasebe” diyoruz. Peki, gerçekten de öyle mi? Sözlüklere, lügatlere bir bakalım, bu kelimeye ne gibi anlamlar verilmiş, bir görelim:

     

    Kubbealtı Lugatı’nda kelime, “olumlu olumsuz bütün ihtimalleri hesaplama”, “tüccar, işletmeci, ticârî kuruluş vb.nin gelir gider hesaplarının tutulması, makbuz, fatura ve defterlerinin bu işin tekniğine uygun biçimde düzenlenmesi işi ve usûlü.” ve “bir resmî dâirenin, hesap işlerini yürütmek ve kontrol etmekle görevli olan kısmı.” gibi anlamlara geldiği bildirilmiş ve kimi anlamları dize ve beyitlerle desteklenmiş.

     

    Güncel Türkçe Sözlük’e (TDK) göre ise aynı kelimeye “hesaplaşma, karşılıklı hesap görme.”, “hesap işleriyle uğraşma”, “hesapların bütünü” ve “hesap işlerinin yürütüldüğü yer” gibi anlamlar verilmiş. Bu anlamlar, yazarlardan seçilen cümle örnekleri ile şahitlenmiş.

     

    Şimdi muhasebe kelimesinin anlamlarına neden yer verdim? Bir kelimeyi bütün anlamlarıyla bilmenin geniş düşünmemize katkısı söz konusudur ve bu inkâr edilemez.

     

    Muhasebe kelimesinin anlam denizine daldığımızda karşımıza genel ve özel anlamıyla şirketlerin mali durumlarının fotoğrafı çıkıyor. Nedir bu durumlar? Şirketlerin sermaye, finans, plan, program, üretim, maliyet, pazarlama, reklam, satış, gelir-gider ve kâr-zarar, yatırım vb. Bir şirketin bu gibi kalemlerinde durum nedir, bunu ortaya koyma işi değil midir muhasebe?

     

    Şirketlerin anılan bu kalemleriyle ilgili durumlar, yılın belli günlerinde gözden geçirildiği gibi her ayın ve yılın sonunda o ay ve yıla dair durumların analizleri, sentezleri yapılarak kâr-zarar durumları ortaya konur ve şirket eğer büyütülecek ve sermaye artırımına gidilecekse bu bahsi geçen durumlar çerçevesinde hareket edilir. Bunlar yapılır ki şirket iflas etmesin, kendi ayakları üstünde yürümeye devam edebilsin.

     

    Seçme ve eleme diye bir sonucun olduğu yerde imtihan kaçınılmazdır. İnsanoğlu da bu dünyaya bir imtihan için gönderilmiş. Bizi yaratan, türlü türlü nimetlerle donatarak bu dünyaya gönderen Rabbimize karşı kulluk icaplarını yerine getirip getiremeyeceğimizin, “Ezel Bezmi”nde verdiğimiz sözümüzü tutup tutmayacağımızı test etmenin ve edilmenin yeri bu dünya. Bu dünya hayatı bizim sürekli kalacağımız bir yer değil. Sürekli kalamayacağımız bir yeri çok da benimsemek, onu sahiplenmemek gerekiyor. Bu durum hem akli hem de mantıkî değil zaten.

     

    Düşünün, bir seyahate çıkmışsınız!.. Gittiğiniz, gezdiğiniz yerlerde akşam olmuş, dinlenmek, istirahat etmek ihtiyacınız var. Hemen bir otelde veya eskilerde olduğu gibi bir handa konaklamak için yer bakarsınız. Konaklamak için yer bulduğunuz otel veya han sizin için ne anlam ifade eder. Ertesi gün veya kaç gün kalacaksanız, onun ertesinde kalkıp gideceğiniz bir mekân. Otelin veya hanın tapusunu üzerine almaya, onu satın almaya uğraşmazsınız herhâlde, öyle değil mi?

     

    Nasıl ki bir şirketin hesapları, gelir gider durumları, kâr-zarar sonuçları bakımından belli dönemlerde kontrol ediliyor ise bir şirket mesabesindeki insanın da hesabını belli dönemlerde -belki de her günün sonunda- mutlaka kontrol etmeli, bu haliyle Yüce Mevlâ’ya durumunu arz etmelidir.

     

    Hz. Ömer’e (r.a.) atfedilen güzel ve anlamlı bir söz vardır: “HasibuEnfusekumKable En Tuhasebu...

    yani “Hesaba çekilmeden önce kendi nefsinizi hesaba çekiniz.” Bunu yapmalı değil miyiz?

     

    Eşrefoğlu Rumi, “fariğ ol” redifli şiirinde “ölmeden evvel ölme düşüncesi”nin kişinin kendisini tanımasına yarayacağını söyler: “Ölmezden evvel öldün ise ger sen seni bildin ise/ Yola boyun verdin ise bu ad u sandan fariğ ol

     

    İşte bir yılın sonuna geldik, birkaç gün sonra yeni bir yıla gireceğiz. Gün, ay, yıl, bunlar elbette zamanı dilimleyen birimler. Bir şeyi daha kolay anlamanın yolu bazen onu parçalara alt dilimlere ayırmaktan geçer. Zaman kavramı da bunlardan, ömür de öyle.

     

    Ömür dediğimiz şey, bu dünyada yaşanmışlıklar toplamından başka nedir ki!.. Ömür bazen birkaç dakika bazen bir gün; bazen birkaç hafta bazen bir asır.

     

    İnsan, bu dünyada ne kadar yaşayacağını bilmiyor, iyi ki bilmiyoruz. Bilseydik bu fani hayattan haz alabilir miydik? Elbette alamazdık; birkaç ay ya da yıl sonra göçülecek, sevdiklerinizden ayrılacaksınız… ne kadar mutlu olabilirsiniz ki!..

     

    İnsan, ömründe yaptıklarının hesabını tutmalı, kendisi hesaba çekilmeden kendisini hesaba çekmeli insan. Âdeta iç denetmenini devreye sokup kendini bir iç denetimden geçirmeli.

     

    İnsanın kendini bir iç denetimden, bir muhasebeden geçirmesi onun gaflet uykusundan uyanmasına, iflasa giden yolda işleyişin düzlüğe çıkmasına vesile olur. Divan şairlerinden Zâtî ne diyor bir kulak verelim: “Ne güzel vâkıadır bu ki açup can gözünü/ Hâb-ı gaflette geçen ömrümü rü’yâ gördüm” yani diyor ki [Can gözünü açıp da, gaflet uykusunda geçen ömrümün birrüya olduğunu görüp anlayışım ne güzel bir hadisedir.] Şair böyle diyerek aslın vazifeden biraz kaçmış olmuyor mu? Çünkü insan, rüyasında yaptıkları ve yaşadıklarından mesul değildir. Şair de bu bir rüyaymış diyerek rahatlamış görünüyor ama gerçek hiç de böyle değil!

     

    Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in “Muhasebe” adlı şiiri hem devrinin hem de kendi hayatının muhasebesini yansıtır. Şu ne de anlamlıdizeler o şiirden: “İşte bütün meselem, her meselenin başı,/Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!/ Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden,/ Daha keskin eliyle, başını ensesinden,/ Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;/ Yerleştirse başını, iki diz kapağına;/ Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?/ Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi?

     

    Anonim bir ilahide denildiği gibi insanın kendine şu soruları sorması gerek: “Neyim, nerden geldim, neyi ararım?”

     

    Tasavvuf edebiyatımızın önemli isimlerinden, Allah dostu Eşrefoğlu Rumi, “Cîfedir dünya anın talibi itlerdir der Nebi/ Cîfe kovan kişinin işi hasaret ta ebed” diyerek sadece dünyaya meyleden kişinin sonsuz ahiret hayatının hüsranda olduğuna dikkat çekerek şöyle uyarır: “Eya gafil aç gözünü bir bak bu dünya haline/ Hiç kimse geldi mi bunda düşmedi ecel eline// Bu dünyayı benim sanup zinhar buna verme gönül/Nice senin gibilerin gülüp geçti sakalına

     

    Rabbim her gün bir iç muhasebeden geçerek kâr ile sonuçlanacak bir ömrü yaşamayı Rabbim cümlemize nasip eylesin. Hesabını kolay verenlerden eylesin inşallah!

     

    Yeni yılın ailemize, milletimize ve bütün insanlığa adalet, hayır, iyilik, barış ve özgürlük getirmesini dilerim.

     

    Sözümüzü, her zaman rahmet, minnet ve dua ile yâd ettiğim, önümüzdeki günlerde de (5 Ocak’ta) vefat yıl dönümü olan Arif Nihat Asya’nın“Dua II” adlı şiiriyle noktalayalım:

     

    Bize hâlâ ezâezâ geliyor

    Günler, aylar, devirler Allaah’ım!

    Dönecek miydi harb meydanına

    Şehirler, Allah’ım!

    Yine tebşirler getirsin her

    Yıl Berat’lar, Kadirler, Allah’ım!

     

    Cana, îmâna, mülke kasdedeni

    Hangi güçler zehirler Allah’ım?

    Belli insan değiller… öyleyse,

    Söyle: kimdir, nedirler, Allah’ım!

    Yine tebşirler getirsin her

    Yıl Berat’lar, Kadir’ler Allah’ım!

     

    Kara gündeysek ufka nurundan

    Doğsun artık fecirler Allah’ım!

    Rahmetinden dolup dolup taşsın

    Dışlar, içler kabirler Allah’ım!

    Yine tebşîrler getirsin her

    Yıl Beratlar, Kadirler Allah’ım!

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.