Mülteci meselesi, ülkenin başlıca sorunları arasına girmesinin arkasında ki sebep, tahmin edebileceklerimizin ötesinde…
Her şey, NATO toplantısında Erdoğan-Biden ile ilk defa yüz yüze görüşmesi ile netleşti. Biden göreve geldikten tam 3 ay sonra Erdoğan’la görüştü. Ve bu görüşme sadece 45 dakika sürdü. Bu kadar kısa sürede hangi derdinizi anlatabilir, neyi izah edebilirsiniz ki!
Büyük satranç oyununda, piyonluk bize düşmüş!
Kararlar çoktan alınmış, sadece denilenlerin yapılması mı istenmiş acaba? NATO ve Amerikan askerleri Afganistan’dan çekilirken, Türkiye’nin tek başına risk alarak, Başkent Kabil'deki Hamid Karzai uluslararası Havalimanı'nın güvenliğini üstlenmesi şaşırtıcı bir durum oldu.
Ülke gündeminde en çok Suriyeli mülteciler konuşulurken, şimdi Afganların sınırdan lebalep geçişleri gündemde. Sayıları günlük binleri bulan bu kaçak göçmenler, kevgire dönmüş sınırlarımızdan kendilerine bir şey yapılmayacağını bilerek geçiyor. İddia o ki, sayılarının artmaya devam etmesi, ülke içinde de huzursuzluğun artma sebebi olabilir.
Suriyeliler ülkeye gelmeden önce ekonomi şöyle böyle iyiydi. Esnaf ve bazı oda başkanları mülteci gelişlerine olumlu baktı. Kendi açılarından bakıldığında, işçi maliyetlerini düşürüp, ucuz işçilik sağlayacaklardı. Çünkü mülteci sigorta ve güvence yok. Türk bir çalışanın yaptığı işin aynısını ya da daha fazlası yapması istenecek ve bunun karşılığında yarı fiyata çalışacak. Yani bir Türk işçi parasına 2-3 Suriyeli çalışma imkânı doğmuş oldu. İşe yaradı mı kısmen evet. Şimdi ne oldu kendi ülkenin gençleri ve çalışabilir iş gücü işsiz kaldı, gelecekten ve hayattan umutları azaldı. Şimdi kendi ülkesinden ayrılmanın derdine düşmüş hâle geldi, getirildi. Kendi vatandaşın kendi ülkesinde, değersiz dış kapının mandalı oldu.
İktidarın mülteci politikası, baştan sona yanlış!
Hiçbir iktidar yetkilisin ağzından, mültecilere yönelik olumsuz bir söylem yok. Hatta bilakis sahip çıkılıyor. AKP’li Özhaseki: “Şimdi bazı şehirlerde sanayiyi onlar ayakta tutuyorlar.” AKP Genel Başkan eski Yardımcısı Yasin Aktay biraz önce: “Suriyeliler bir gitsin ülke ekonomisi çöker.” dedi. Aktay aynı zamanda, 2013 yılında bölücü terör örgütü lideri APO için: “Abdullah Öcalan, dünyanın geleceğini iyi okuyor.” diyen kişidir.
Avrupa devletleri de mülteci kabul ediyor evet ama kontrollü alıyor. Kendi nüfuslarına göre paylaşarak bu kabulü gerçekleştiriyor. Aldıkları insanlar kendi ülkelerinde herhangi bir suça bulaşmışlarsa zaten almıyorlar. Kendi ülkelerinde ki insanları da düşünerek bu kararlarlı alıyorlar. Çünkü kendilerine yönetme görevi veren halklarına karşı sorumlulukları var.
Ayrıca, Suriyeliler geldikten sonra ekonomik göstergelerin, giderek kötüleştiğini görmemek mümkün mü? “Giderlerse ekonomi çöker” diyebilmekte geleceklerini onlarda görmek demek gibi bir anlamda çıkar. “Gitmesinler gitmelerine gerek yok, kalmaları için yeterli sebep var” demektir. Bu nasıl bir kafa!
Cevapsız sorular var?
Suriye iç savaşından önce, İsrail, Suriye sınırındaki mayınları temizlemişti. İran sınırında da, AB fonlarıyla desteklenen mayın temizleme projesi kapsamında yaklaşık 20.000 mayın imha edildi. Suriyelilere kapılar açıldı, sınırlı sayıda insana ev sahipliği yapılacakken, misafir olarak geçici olarak kalacağı umulurken 5 milyon Suriyeli doldu. Şimdi de Afganlar geliyor. Sayıları milyonları bulursa bu defa hangi kardeşlik türküsünü söylenecek?
Bütün bunların olacağı biliniyor muydu? Önceden ayarlanan bir plan mı uygulamaya geçirildi? Tüm bunlar neyin hazırlığı oldu? Demek ki; mayınların temizlenmesi projesi temiz bir amaca hizmet etmiyor!
"Mülteciler giderse, ekonomimiz çöker" derken ülkeden değil kendi ekonomilerinden bahsediyorlar galiba! Biz nasıl bir ülkeyiz ki; göçmenlere 60 milyar dolar (USD ) harcadım diyecek sonra AB’den gelecek 3 milyar Avro(€)'nun peşinden koşacak. Olacak iş değil! 60 Milyar dolar harcadıysanız! Siz Avrupa’ya 5 verseydiniz, hatta 15’te verseydiniz de, bu kadar ülkeye yük olmasaydı.
Artan işsizlik, toplumsal ve sosyal sorunlar, hırsızlık, gasp, adi ve basit suçların oluşması, taciz, tecavüz olayları vs… bunların hepsi olduğunda bireysel olarak yapılabilecek ne var ki? Bunların hepsi sonuç. Sonucu değiştiremeyiz, sebepleri anlamadıktan sonra. Sebepleri ortadan kaldırın! Göçmen politikanızı değiştirin!
Sadece AB fonları ile ufak bir para karşılığı, Avrupa’ya gitmemesi istenmeyen mültecilerin barındığı tampon ülkesi olduk. Bunu dillendirmek ırkçılık değildir. Bireysel güvenlik büyük sorunları ortaya çıkacak.
Nagehan Alçı: “İlerde çoğu, eşit vatandaş olacak” diyor. Ve vatandaşlıkta alabiliyorlar. Afganlara da bu imkân sunulursa, ülkenin demografik(nüfusun yapısı) özelliği, ekonomisi, kültürü, eğitimi değiştiğinde başka sorunlar doğacak.
Tedirginiz! bugün değilse bile, yarın! ama olacakları sıradan vatandaş olarak tahmin ediyoruz. Ucuz iş gücü, ümmetçilik anlayışı ile yakın gelecekte statü kazandırmak, ülke için yeni problemlerin doğması demek. Her bir kendinin hakkı savunacak bireysel toplumda yer edinecek. Muhtar, belediye başkanı, avukat, öğretmen, doktor hatta milletvekili olacak. Her konu da hak iddia edebilecek. Yaptığınız yanlış politik eylemlerle, sistemli olarak bu göçmenler, ülkedeki değişimin öncüleri olmayacak mı?
Prof. Dr. Ersan Şen: “Herkes sigortasız, asgari ücretin altında, ucuz iş gücü diye çalıştırdığı her bir yabancıdan dava açılmasını beklesin. Hepsi açacak.” dedi.
Ucuz işgücü diyerek istihdam ettiğiniz göçmenler, geçmişe dönük hak talep edebilecek. Bu süreç silahsız bir istila olmayacak mı?
Affedersiniz ama! Siz hangi amaca hizmet ediyorsunuz? Neyin peşindesiniz?
Ülkenin gidişatı hiç iyi değil. Sınırları korunamayan bir devlet var. Söylediklerimiz göçmen düşmanlığı değil. Ama memlekette, yolgeçen hanı değildir, olmamalıdır. Göçmen seline “dur” demek zorundayız. Aksi durum da olacakları tahmin etmek zor değil. Durum vahim. Göçmen akınına karşı sözde değil, doğru ve gerçekçi çözüm uygulanmalı hem de hemen şimdi! Türkiye, yeni ve büyük bir gök krizini kaldıramaz. Toplum ekonomik sıkıntı yaşarken bu yanlış politikalar, kaos, istismar ve gerileme ortam hazırlar.
Mültecilere yönelik popülist politika yapılmamalı!
Yerelde ve Merkezi yönetimdeki idareciler, dikkat etmeli. Çünkü söylemleri kin ve nefret söylemi olarak algılanabilir. Durumdan vazife çıkaranların olması muhtemeldir. Hukuksuz hiçbir eylem, yapılmamalı, yaptırılmamalı!
Sonrasında olaylar, gerçekten milli güvenlik sorunu hâline gelmesin! İnsanlar kesinlikle dolduruşa gelmemeli, getirilmemeli! Irkçı bir anlayış ve körü körüne söylemlerle, karşıt gruplaşmalara sebebiyet verilmemeli, ortam oluşması engellenmelidir. Sokaklar, çatışmalara sahne olmasın. Güvenlik Türk halkının birinci önceliğidir. Devlet kurumları, durumu hassasiyetle irdelemelidir.
SON SÖZ: Mülteci meseleleri ile gündemi meşgul edip, öncekileri de unutturamazlar!
Milyar dolarlık ihaleler, okyanusları aşan taşımacılık faaliyetleri, Mersin Limanı, pudra şekeri vs. unutmadık hepsi aklımızda!