Yaşı otuzun üzerinde olanlar bilirler; televizyonda Ege bölgesi ağzıyla türküler söyleyen, mektupları dillendiren, birbirine bitişik üç sazı ile tanıdığımız bir halk müziği sanatçımız vardı.
Dillendirdiği mektuplar elbette kendi mektupları değildi. Ünü sadece Ege yöresinde değil, hemen hemen bütün dünyaya yayılmış olan Umman Ninenin Mektupları’ydı onlar. Peki, Umman Nine kimdi, nereliydi, gerçekte böyle bir şahsiyet var mıydı? Bu yazımızdaelbette bütün bu sorulara cevap vermeye çalışacağız. Ama önce sanatçımızdan bahsedelim; siz de bu arada onu hatırladınız. Bu sanatçımız Özay Gönlüm’den başkası değildi.
1 Mart 2000 tarihinde aramızdan ayrılan Özay Gönlüm, babasının askeri görevi dolayısıyla, 5 Şubat 1940 tarihinde Erzincan’da dünyaya gelir. Nüfus kaydının Denizli’de olması sebebiyle bazı kaynaklarda doğum yerinin Denizli olduğu yazılıdır.
Denizli'nin Tavas ilçesine bağlı Kızılcabölük beldesinden olan Özay Gönlüm, Denizli Erkek Sanat Enstitüsü'nde 1953 yılında okumaya başlar.Farklı kişiliği ve müziğe yatkınlığı ile kısa sürede okulda sevilen biri olur. Türk halk türkülerinin usta derleyicilerinden ünlü Muzaffer Sarısözen'le 16 yaşında tanışması onun kariyerine oldukça önemli rol oynar.
Özay Gönlüm, Ankara Radyosu Yurttan Sesler programıyla sanat dünyasına adım atar. Belli bir süre Millî Eğitim Bakanlığı "Film Radyo Televizyon Merkezi"'nde çalışır. 1966'da "yetişmiş saz sanatçısı" olarak Ankara Radyosu'nda çalışmaya başlar. Buraya bir nokta koyup onu asıl tanınmasına vesile olan hususlar üzerinde duralım isterseniz.
Özay Gönlüm’ün bu kadar ünlenmesine vesile olan aslında Umman Ninenin Mektupları’dır. Peki, bu Umman Nene kimdir? Umman Nene, Denizli’nin Acıpayam ilçesi ve köylerinde yaşayan halkın bir tiplemesidir. Acıpayam Kırca Köyü’nden İlkokul öğretmeni Mehmet Yılmaz, 1960’lı yıllarda görev yaptığı köylerde yaşayan halkın aralarında geçen konuşmaları derler, onları bir düzen içerisine koyar ve yazıya geçirir. Bu yazıya geçirme sırasında önceden kısım kısım yazdığı bu konuşmalardan Umman Nine tiplemesini oluşturur.
Edebiyat, zaten sosyal gerçekliğin edebî gerçekliğe yazar tarafından dönüştürülmesinden başka nedir ki! Öğretmen Mehmet Yılmaz, halkın arasından derlediği bu konuşmalara bir kahraman belirler. Konuşmaları yapan bir kişiymiş gibi kurgulayarak bir tip ortaya koyar: Umman Nene! Umman Nene,aslında Acıpayam’ın Aliveren Köyü’nde – Büyükşehir yasasından sonra şimdi mahalle diye anılıyor.- yaşamaktadır.Birçok mektubunda geçen kişi ve yer adları bu köyde yaşayanlar arasından seçilmiştir. Çünkü öğretmen Mehmet Yılmaz bu köyde bir yıla yakın da muhtarlık yapmıştır.
Nene olunca bir de torun gerek tabii. Onun torununun adı ise “Amat”dır yani Ahmet. Bunu mektuplarından anlıyoruz. Umman Nene, mektuplarında torunu Amat’a birtakım nasihatlerde bulunur; ülkenin gidişatı, yaşanan olayların yorumlanması, vatan ve millet sevgisi, gençliğin değerlerden uzaklaşarak yozlaşması gibi konular da mektuplarda işlenen temalardandır.
Öğretmen Mehmet Yılmaz, yazdığı mektupları bir araya getirerek 1964 yılındaUmman Ninenin Mektupları adıyla yayımlar. Piyasada baskısının olmaması sebebiyle bir nüshasının bir fotokopisini Umman Nine’nin oğlundan almıştım. Bu güzel eserle ilgili olarak daha önce Kayseri Bünyan’da doktorluk yapmış, hâlen Acıpayam Belediye Başkanı olan Dr. Hulusi Şevkan Bey’le bir iftar ve akabinde gerçekleştirilen kültürel etkinlikte bira araya gelmiş, bu güzide eserin ya Acıpayam Belediyesi veya Denizli Büyükşehir Belediyesi Yayınları arasında yeniden yayımlanması gerektiği hususunu dile getirmiş, böyle bir teklifte bulunmuştum. Kitabın geçen sene Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları arasında yeniden basıldığını görünce bir dileğimin yerine getirilmiş olmasından dolayı da doğrusu çok sevindim.
Gerçekten yeni neslin de kitap olarak okuması gereken bir kültür hazinesi olan bu kitabın önsözünde yazarın okuyucuya seslenişini orijinal şekliyle yani yazım durumunu değiştirmeden aktarıyorum:
“SAYIN OKURLARIM;
Uzun süren meslek hayatımda mühitimizin bir çok, tipik, sosyal hayatı incelemeğe değer, köylerinde çalışdım.Dillerini (ağız veya şivelerini), sosyal hayatını, gelenek, görenek, örf ve adetlerin! ilgi duyarak inceledim, İlgi duyduğum taraflarım kaleme aldım. Bilhassa Ummahan ninenin dostluğunu kazanarak, askerde olan torunu kara Ahmet'e mektuplar yazıverdim, imla ve teleffuz kaideleri nazara itibara alınmıyarak, çevrenin hususiyeti olan şive veya ağızla yazılmıştır. Bu mektuplar hayal mahsulu olmayıp hepsi köy gerçeklerinin ta kendisidir. Bu kitapcığımla sizlere çevremin sosyal hayat ve geleneklerini bir nebzecik olsun tanıtarak faydalı olabilirsem kendimi bahtiyar sayacağım. Saygılarımla, MEHMET YILMAZ”
Dikkat çeken husus, bu seslenişin de bir mektup biçiminde olmasıdır. Mektup, eski dönemlerde en yaygın iletişim araçlarından biridir ve en başta gelenidir. Bunu orta ve yük öğrenimini hep “gurbet”te tamamlamış biri olarak yakinen biliyorum. Benim de ailemle iletişimim ekseriya mektup olmuştur. Bu askerliğimde de devam etmiş, asker arkadaşlarımdan da mektuplar almışım, onlara mektuplar yazmışımdır. Her neyse…
İşte Mehmet Yılmaz ile Özay Gönlüm arkadaştır; Mehmet Yılmaz’ın bu güzel ve nadide çalışması Özay Gönlüm’ün sesi ile birleşince ortaya apayrı bir eser ortaya çıkar. Artık radyo ve televizyonda zaman zaman Umman Ninenin Mektupları Özay Gönlüm’ün sesiyle yayımlanır. Yayımlanan bu eserler, yerel ve doğal dilin halkın kendi dilinin bu şekilde yankısı sebebiyle dinleyici ve izleyiciler arasında büyük beğeni toplar.
Özay Gönlüm elbette sadece Umman Ninenin Mektupları’nı seslendirmemiştir. O, başta Acıpayam ve Tavas yöresi türküleri olmak üzere diğer yörelerimizin de türkülerini seslendirmiş başarılı bir sanatçımızdır. O sadece seslendirmemiş aynı zamanda 3400’den fazla türkümüzü derlemiş ve Türk Halk Müziği Repertuarına bu eserlerin girmesine vesile olmuştur.O, özellikle, "Denizli'nin Horozları", "Çöz de Al Mustafa Ali", "Sultan Seccadesi", "Asmam Çardaktan", "Cemile'min Gezdiği Dağlar Meşeli", "Osmanım'ın Mendili", "Adım Adım Denizli'nin Yolları", "Şu Dağlar Tepe Tepe" gibi türküleriyle tanınmış bir sanatçımızdır.
Özay Gönlüm ile anılması gereken bir başka önemli kültür nesnesi Yâren’dir. Yâren, ilk defa Cafer Açın tarafından farklı ölçülerdeki üç sazın bütünleşik olarak bir arada olması şeklinde imal edilen bu sazın ismini, 1976'da TRT'de Halit Kıvanç'ın sunduğu "Bir Kadın Bir Erkek Yarışması"nda izleyicilerin vermesi öngörülmüş, iki hafta sonraki programda zamanın Tefenni Kaymakamı Yüksel Ayhan'ın önerdiği Yâren ismi genel kabul görmüştür. O gün bugündür Özay Gönlüm veYârenbirlikte anılan iki önemli isimdir artık.
Türkülerimizi, yerel dil değerlerimizi, geleneklerimizi gelecek nesillere taşıyarak onların kaybolup gitmesini çalışmalarıyla önleyen sanatçımız Özay Gönlüm’e vefatının 17. Yılında Allah’tan rahmet diliyorum.