Senin için yeni bir gün olacak biliyorum. Hayatının belki bu anlamda ilk dönemi… evinden, yurdundan, yuvandan uzak ve ayrı bir mekânda belli bir zaman diliminde. Bu, çok ama çok farklı senin için. Nasıl farklı olmasın ki!
Yeni, yepyeni oyunlar öğreneceksin, hayat sana daha nice oyunları henüz öğretmeden, onlarla karşılaşmadan daha. Yeni oyuncakların olacak, hayatın seni elinde evirip çevirdiği bir oyuncağa dönüştürmeden. Ve sen yıllar yılı belki de bu oyunları ve oyuncakları zihninde oynuyordun. Geleceğini andıran o bembeyaz sayfalara dilediğin resmi ve şekli çizecek, istediğin renklerle o çizmiş olduğun resimleri, şekilleri, içten içe özgürce arzuladığın renk tonlarıyla boyayabileceksin.
Yine, arkadaşların olacak, belki senin gibi, dışarıda ele avuca sığmaz arkadaşların… ama dağ başında yalnız ardıç gibi olmayacaksın. Belki de elinden oyuncağı alındığında varlığını hissettirmeyecek derecede sakin ve sessiz. Ha, unutmadan bir de başında, seni geleceğe hazırlayan “ablan” veya “ağabey”in olacak; resimlerini, oyunlarını, sosyal ilişkilerini güzelleştirmeye çalışan. Büyüklerin onlara “öğretmen” diyecekler ama sen içindeki güzellikleri, güzel duygu ve düşünceleri en iyi nasıl yansıtmak istersen, onlara öyle hitap edebilirsin ama sormalısın, size nasıl hitap edebilirim diye!
Ellerini bırakman zor olacak o şefkatiyle tutan ellerini annenin. Asla kopamayacaksın, ayrılık çok zor gelecek sana. Gözlerin dolacak, sağnak sağnak yağacak, bir uçurumdan aşağılara atılıveriyormuşçasına ürpereceğin bu ayrılışta yüreğin hoplayacak, buna katlanman gerekecek; zamanla bu duygulardan da tamamen sıyrılacak, yepyeni bir kişiliğe bürüneceksin. Duygu dünyan da değişecek, düşünce dünyan da…
Hayatta, illaki ayrılıkların olacak, zaman, zemin ve yaş seviyene göre bunun nesneleri değişecek; bunlar bazen ailen, anne baban, kardeşin, bazen arkadaşın, bazen de eşin dostun olacak. Ama illa ki “Ayrılık hasretlik kar etti cana/Seher yeli sevdiğimden ne haber” dedirtecek ayrılıklar. Bunlara ilkin, evinden belli bir saatliğine ayrılıkla başlayacaksın. Hayat tecrüben arttıkça ayrılıkların da değişecek, sen de değişeceksin. Ayrılıklara katlanman; katlanma, dayanma gücün de değişecek. Bazen, neticesi itibariyle bunlara katlanmandan memnunluk duyacaksın; başta zehirlerden zehir olan bu ayrılık aslında cennet ballarından bir bal olarak bana döndü, hamdolsun, diyeceksin. Sonra şunun; neyin hayırlı neyin şer olduğunu ilk etapta bilmediğimizin, bilemeyeceğimizin de farkına varmış olacaksın!...
Yaşamış olduğun, bunca olumlu ve olumsuz her durum, senin için bir tecrübe olarak kayıtlara geçecek. Zaman zaman bunları düşünecek, bunlardan ve başkalarının tecrübelerinden dersler alacaksın. Ders alacaksın ki tekrar tekrar aynı olumsuzluklara gark olmayacaksın. Hayat dersi hiç ihmale gelmez, ona şimdiden iyi hazırlanmalısın. Demedi bana deme sonra; gün gelir de olaylar olur, sana isabet ederse şaşırma!.. Hazır ve hazırlıklı olursan şaşırmazsın, bocalamazsın. O güne hazır olmazsan, zamanın çıldırtıcılığı seni bir kaşık suda boğuverir ve sen yaşadıkların karşısında mağlup olursun…
Akşamlar ve geceler ertesi güne hazırlık içindir. Geçen akşamlarda çok heyecanlı gördüm seni. Kalbinin bir çocuğun elinde korkusundan, yüreği sürekli inip kalkan serçe yavrusunun ürkekliğinde attığını, böyle bir hâl yaşadığını biliyorum. Seni anlıyorum. Sen de arkadaşların gibi yepyeni bir mekânda, birbirine yabancı, birbirleriyle ilk defa karşılaşan bir çevreyle beraber olacaksın; onlarla tanışacaksın. Tanışırken çok çekingen davranma, çok da başkasını rahatsız edecek biçimde ezici bir tavra bürünme. Dahası bu zaman dilimi senin için çok daha farklı olacak; türlü türlü renklerle donanmış yazı diye adlandırılan birtakım şekillerin insanlara neler söylediğini, söylemek istediğini sen de öğrenerek çözümleyecek, bunları fark edeceksin. Sana bu eşsiz hazineyi, bu hazinenin şifrelerini çözmeni sağlayan kişileri, öğretmenlerini hayırla yâd edecek, onlara teşekkürün bir tezahürü olarak
“Bir harf için kırk yıl
Köle olunuyorsa
Yirmi dokuz kere kırk yıl
Kölesiyiz öğretmenin”
şarkısı eşliğinde eğlenceler düzenleyecek, elleri öpülesi o güzel insanlara minnet borcunu ödemeye çalışacaksın. Elbette bir şarkı ile bir borç ödenmez, ama ödeme yolunda ortaya konmuş güzel bir niyettir söz konusu olan.
Geçen gün girdiğin ortamdan çok etkilendiğini söylemiştin bana. Derslerinin adları değişmiş ve çoğalmış bulmuştun. Eskiden daha çok bir öğretmenle vakit geçirirdin derslerini öğrenirken. Şimdi neredeyse ders sayısınca birbirinden farklı bilgi adamıyla muhatap olacaksın. Biliyor musun bu, senin için kırk yılda ele geçirilebilecek bir fırsat! Neden mi, bak izah edeyim: Arıları bilirsin, çiçekten çiçeğe dolaşırlar dur durak nedir bilmeden. Hiç durmadan uçarlar o çiçek benim şu çiçek senin diye. Ama o yorgunluğun sonunda ortaya dünyanın en nefis gıdası olan bal çıkar. İşte, sen de bir arı misali o her biri ayrı bir bilgi çiçeği olan öğretmenlerinden o bilgileri alıp zihninde düşünce balını oluşturarak farklılığını ortaya koyacaksın. Biliyorsun, Yüce Yaratıcı insanlığın kurtuluşu için gönderdiği o eşsiz mesaj Kur’an’da ilk emir olarak “Oku!” buyuruyor, öyle değil mi? Hakeza, kâinatın efendisi ilim öğrenme konusunda “Kim ilim öğrenme arzusuyla bir yola girerse, Allah bu sebeple ona Cennet’e giden yolu kolaylaştırır.” ve ““İlim talep etmek, öğrenmek her Müslümana farzdır.”, “Hikmet, değerli bilgiler müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir.” buyurarak ilim öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermiştir. Evet, sen bütün bunları araştırıp inceleyecek ve öğreneceksin. Sen sadece sana verilenlerle yetinmeyecek, “daha yok mu, daha yok mu” anlayışı ile hareket edecek, yeni yeni bilgileri elde etmeye gayret göstereceksin. Yeni bilgilere ulaştıkça daha da mutlu olacaksın, tabii bütün bunları isteyerek yaptığın takdirde elde edeceksin.
Beni mi soruyorsun? Yıllar yıllar önce özgün müziğimizin tok sesli sanatçısı Hasan Sağındık’ın o güzel sesinden “Beni Yaşarken Anla” bestesini dinlemiş, o bestede şair Süleyman Kalaycı “Beni bana sorma yiğidim” demişti. O ezginin melodisi ve sözleri hâlâ kulaklarımdadır. Ama ben öyle demeyeceğim; beni nerede bulabileceğinle ilgili sözleri bir başka fasılda dinlersin benden. Bunu da böyle bilmeni isterim…
Sana şimdi yeni döneminde başarılar ve mutluluklar dilerim. Sana, bir şarkı gönderiyorum, sözleri İlkan San’a ve bestesi Necdet Tokatlıoğlu’na ait:
“Gitmesin gözlerinden pırıl pırıl arzular
Eksilmesin yüzünden o tebessüm, o bahar
Tanrı seni korusun kem gözlerden saklasın
Ağartmasın saçını şu geçen zalim yıllar”
Haydi, git, uğurlar olsun, yolun uğurlarla dolsun. Rabbim aklını, ufkunu, bahtını hep açık ve hayırlı eylesin. Haydi, güle güle git; üzülmeden, ağlamadan, haydi söz ver bana şimdi. Git haydi, sonunda cennetler nimeti o bala ulaşman, hayatının en güzel anlarını yaşaman için. Git, baharlar seni bekliyor. Seni baharlarda bekliyorum.