|   | 
  • Cevahir Kadri

    Korona ve Korunma

    Satın aldığımız bir araç gerecin olmazsa olmazlarından biri kullanma kılavuzudur. Kullanma kılavuzunda satın aldığımız araç gerecin özellikleri ve onu hangi şartlarda nasıl kullanmamız gerektiği anlatılır. Araç gerecin parçaları numaralandırılarak tanıtılır. Genel olarak yaşanması muhtemel arızaların sebebinin ne olduğu kısaca belirtilir.

     

    Bu yılının başlarında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkarak bütün dünyaya yayılan ve şubat ayının başlarında da Dünya Sağlık Örgütü’nün salgın uyarsı ile iyice gündemimizi yerleşen, konuşulan, tartışılan, önleyici tedbirleri üzerinde durulan bir hastalıktır Koronavirüs, tıbbi adıyla Covid-19!

     

    İnsanın maddi ve manevi yani bedeni ve ruhi olmak üzere iki yönü vardır. Bu iki yön birbiriyle âdeta yapışık ikizler gibidirler; biri olmadan diğeri olmaz, daha doğrusu ruh olmadan bedenin kıymeti yok, beden olmadan da ruhun görürnürlüğü yoktur. Bir bakıma ruhun elbisesidir beden, ruh da bedenin canı. Ruhumuzun ve bedenimizin sağlıklı bir şekilde geleceğe yürümesi için bizim birtakım  hususlaradikkat etmemiz gerekir.

     

    Kullanma kılavuzlarına dikkat etmez, bildiğimizi okuyarak burnumuzun dikine dikine hayatımızı yaşamaya devam edersek ne olur? Bu sorunun  cevabı kendi içinde gizlidir aslında. Makineyi icat eden, yapan mühendisin uyarılarına dikkat etmezsek makinemiz kısa bir zaman içerisinde bozulur, işlevsiz hâle gelerek ömrünü tamamlar.

     

    İnsanoğlu da Yüce Yaratıcı tarafından “en güzel bir birbiçimde” yaratılmış, harika bir makine değil de nedir? Bu sistemi yeryüzünde bir yere kurmaya kalksaydık kimbilir kaç dönümlük bir arazi üzerine, üstelik sabit olarak yapmak zorunda kalacaktık! Bu mükemmel sistemin harika işleyişine halel gelmemesi için merhamet sahibi Rabbimizin emir ve yasaklarına bihakkın riayet etmemiz gerekir!Bir mühendisin hazırladığı kılavuza uymaya gayret gösterdiğimiz kadar, her şeyi gören  bilen ve sonsuz ilim ve merhamet sahibi Rabbimizin emir ve yasaklarına dikkat etmemiz gerekmez mi?

     

    Yaşamakata olduğumuz şu dünyanın huzur adası, bir numune-i cennet olmasını istiyorsak o zaman hem bireysel hem de toplumsal olarak üzerimize düşeni yerine getirmeli değil miyiz?

     

    Kişisel bakım olarak temizlik

     

    Bireysel olarak vazifemiz, temiz olmakve temiz kalmaktır. Herkes evinin önünü süpürürse mahalle tertemiz olur gerçeğindeki temel husus gibi herkes üzerine düşeni yapar, bireysel temizliğine dikkat ederse bu tür hastalıkların salgın hâline dönüşmesi ta en başından önlenmiş olur.

     

    Dünya Sağlık Örgütünün el yıkaması örneği olarak yayınladığı videoya baktığınızda aslında bizim Müslüman olarak öteden beri yapageldiğimiz ya da yapmamız gerekenleri gösteriryor olması bize hiç de şaşırtıcı gelmememelidir.

     

    Günde beş defa Rabbimizin huzuruna el pence divan durmak, namaz kılmak için ilk ve ön şart nedir? İki Cihan Güneşi Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi veselem) gösterdiği üzere güzelce abdest almaktır. Abdest alırken başta ellerimiz olmak üzere her uzvumuzu üç kerece yıkamaktır. Bilhassa ellerimizi sabunlu su ile yıkamak önemlidir. Parmak aralarının diğer elimizin parmaklarıyla iyice yıkanması, “hilâllenmesi” oldukça önemlidir. Bu ister el parmaklarımız isterse ayak parmaklarımız olsun onları “hilâlleyerek yıkamak” hem sünnet sevabının alınması hem de sağlıklı olunması adına çok büyük önem arz etmektedir.

     

    Konumuzla dolaylı olarak da ilgili olan bir hadisi sizlerle paylaşmak isterim: Ebû Hûreyre’nin(radıyallahu anh), Resûlullah’tan(sallallahu aleyhi ve sellem) işittiğine göre Efendimiz şöyle buyurmuştur:“Ne dersiniz, birinizin evinin önünde her gün beş kez yıkandığı bir dere/akarsu olsa, (bu yıkanmalar) o kişide kirden pastan bir iz bırakır mı?” Onlar, “Hayır, onda kirden pastan hiçbir iz bırakmaz.” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve selem), “İşte beş vakit namazın konumu budur. Allah, beş vakit namaz sebebiyle hataları temizler.” [Buhârî, Mevâkît 6]

     

    Abdest almak ve namaz kılmak, hiç şüphe yok ki beden ve ruh olmak üzere iki yöne sahip olan insanı huzurlu kılar. Abdest almakla maddi temizliğin yapıldığını, manevi temizliğe yol bulunduğunu anlıyoruz.

     

    Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’inde insanların temiz olmalarını, temiz olanların tercih edilmesini, rızıkların temizlerinden yenmesi gerektiğini, temiz erkeklerin temiz kadınlarla, temiz kadınların etemiz erkeklerle evlenmesini emir buyurur:

     

    Murdarın çokluğu tuhafına gitse, hatta murdarın çoğu hoşuna da gitse, murdar ile temiz bir olmaz. Öyleyse ey akl-ı selîm sahipleri! Siz az çok demeyip daima temize, helâle yönelin. Haram yemekten, Allah'a karşı gelmekten sakının ki felâh bulasınız.” (Maide, 100)

     

    Peygamberimiz (S.a.v.) "Allah güzeldir ve güzeli sever, cömerttir ve cömerdi sever, kerimdir ve kerimi sever, temizdir ve temizi sever. Evlerinizin çevresini temizleyin?" (Tirmizi, edeb 41)

     

    Bu çerçevede sıraladıklarımız özelden genele, temizlik ve hijyen hususları konusunda kişinin bireysel sorumluluklarıdır.

     

    Bir toplu olarak hareket ettiğimiz alanlar, mekânlar var. Buralarda da yapılması gerekenler, bireysel olarak uymadığımız takdirde kul hakkına gireceğimiz hususlar var.

     

    Ortak kullanım mekânları ve araçlar konusunda iş öncelikle yöneticilere düşmektedir. Yöneticilerin koruyucu tedbir olarak neleri aldığı ya da almadığı bu tür salgın durumlarında çok önemlidir.

     

    Bir şekilde hastalanan kişi toplum içine çıkmamalı ve tedavisini evde bir odada devam etmelidir. Tabii ki teşhis konuncaya kadar doktora gidip muayene olması aşamalarında kişi kendisini karantinaya alarak bireysel olarak yapması gerekenleri yapmalıdır.

     

    Yetkililerin uyarılarını dikkatle takip etmeli, gereğini yerine getirmeli; gereksiz yere galeyana gelip lüzumsuz tebirlere başvurarak fırsatçılara pirim verilmemelidir.

     

    Temiz olmanın önce kendisine sonra başkasına saygı anlamına geldiğini hatırdan uzak tutmamalıyız.

     

    Zaman zaman bu tür musibetler, hastalıklar, salgınlar baş gösterebilir. Önemli olan bunu aklıselimle gerekli tedbirleri alarak üstesinden gelebilmektir. İşin hem maddi tedbir boyutunu hem de manevi dua ve moral boyutunu asla ihmal etmemeiliyiz.

     

    Geçmiş asırlarda yaşanan veba, taun gibi hastalıklardan Allah’a sığınılmış, dualarında bu hastalıklara yer verilmiştir. Bizler de maddi gerekli tedbirleri alıp bu Koronavirus hastalığından da Allah’a sığınmalı, onun afetlerinden koruması için dua dua yalvarmalıdır. Yaklaşık on gündür uygulanan karantina sebebiyle Kabe-i Muazzama ve Mescid-i Nebevi’ye girilememektedir. Bazı yerlerde Cuma namazları iptal edilmiş durumdadır. Bu hafta Diyanet İşleri Başkanlığı da yayınladığı fetvada; risk grubundakilerin Cuma namazı için camiye gitmek yerine evlerinde öğle namazını eda etmelerinin toplumun sağlığı açısından önemli olduğu belirtilmiştir.

     

    Kitle sağlığı için alınan tedbirler

     

    “Önce zarar verme!” düsturundan hareketle koruyucu tedbir olarak bu tebirlere uymak gerekmektedir. Aksi kul hakkına sebebiyet verebilir.

     

    Okulllar iki haftalığına, üniversiteler üç haftalığına tatil edildi herkesin evine çekilmesi bu salgının daha az bir zayiatla atlatılması için. Bunlar yapıldı; ama okula gitmeyip alışveriş merkezlerine yönelmek ise tam bir cehalet ve sorumsuzluk örneği olur.

     

    Öte yandan en büyük dikkat edilmesi, idarecilerin üzerinde büyük bir hassasiyetle durması gereken yerlerden biri cezaevleridir. Cezaevleri diğer alanlardan daha hassastır; çünkü orada hayat kısıtlanmış olarak devam etmektedir. Basireti bağlanmış idarecileri olan cezaevleri ise yüksek risk altındadır. Cezaevlerinde bulunan tutuklu, hüküm özlü ve mahkumların hayatları devlete emanet edilmiştir. Cezaevi idarecileri bu emanete hıyanet etmeden gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler. İran’da  bu salgın sebebiyle on binlerce mahkumun bırakılarak cezalarını evlerinde çekmelerinin sağlandığı gelen haberler arasında.

     

    Görüşlerde kısıtlamaya gidilmesi tek başına yeterli değildir. Tutuksuz yargılamayı esas hâline getiren düzenlemeler bir an önce yapılarak cezaevlerindeki yoğunluk azaltılmalıdır. İnfaz düzenlemesi de bu çerçevede yeniden ele alınmalıdır.

     

    Maddi ve manevi hastalıklardan herkes kendini korumaya alması kendi sorumluluğundadır ama kitlelerin sağlığından idareciler sorumludur. Herkes üzerine düşeni hakkıyla yerine getirirse bu salgından en az zayiatla belki de hiçbir kayıp yaşamadan çıkmak mümkün olacaktır.

     

    Sosyal medyada rastladığım bir beyit: “Virüse adın verdiler Korona;/Herkes ondan tedbir ile koruna!

     

    Tedbir alıp tevekkül etmek bizden, takdir Yüce Allah’tandır.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.