|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    GÖREVİNİ YAPAN POLİSE... -1-

     

     (Bu yazım, POLİS VE BİZ başlığıyla 2003 yılında kaleme alınmıştır. “GÖREVİNİ YAPAN POLİSE 25 YIL... başlıklı gazete haberinden dolayı tekraren sundum.) (Polis’ten yola çıkarak öğretmenleri konu ettiğim yazım ise GÖREVİNİ YAPAN POLİSE... -2- başlığıyla masamdadır, arz ederim.)

     

    En iyi insanlar, pastanecilerdir. Eğer erik ve muz satıyorlarsa manavları da severim. Fakat hemşirelerden nefret ederim. Suç benim mi; iğne vurmasınlar onlar da. Öğretmenler de kendilerini sevmemi istiyorlarsa zayıf not vermesinler. Şoförler kötü insanlardır; daha doğrusu taksi şoförleri kötüdür. Çünkü onlardan biri, çarparak ölümüne sebep oldu kedimin. Mezar kazan adamlar da çok kötü; hiç sevmiyorum onları da. Peki ya polisler?

     

    Meslekler, toplum hayatındaki ihtiyaçlara bağlı olarak doğar ve şekillenir.

     

    Bazı meslekleri kişiler kendileri oluştururlar. Bir insan, “Ben terzilik yapayım, diğer insanlara giysiler dikip onlara yararlı olarak bir kazanç elde edeyim.” der ve o yola koyulur. Bir başkası, doktor veya eczacı olarak topluma yarar sağlamayı ve karşılığında bir gelir elde etmeyi kendisi için uygun bulur. Birisi tamirci, diğer birisi çoban olmayı tercih eder. Kimisi çöpçülük, kimisi şoförlük yapar.

     

    Bazı meslekler ise yine ihtiyaca göre toplumun temsilcileri tarafından oluşturulur ve bir kısım insanlar o işi yapmakla görevlendirilirler. Bu şekilde görevlendirilen insanlara da “kamu görevlisi”, “devlet memuru” gibi isimler verilir ve kendilerine (yaptıkları işe karşılık) toplum tarafından bedel ödenir.

     

    Hangi meslekte olurlarsa olsunlar insanların işlerini hizmet bilinciyle gereken şekilde yapmaları, o işi kötüye kullanmamaları beklenir. Ama bütün insanlar istenen ölçüde iyi olmadıkları için bu beklenti her zaman gerçekleşemez; çeşitli arızalar, olumsuzluklar yaşanır zaman zaman. Ancak bazı özel örneklerden giderek ve konuyu tek yönlü ele alarak birtakım genellemeler, genel değerlendirmeler yapmak da haksızlık olur. Muz satması, bir manavın cennete girmesi için yeterli olamayacağı gibi iğne vuruyorlar diye hemşirelerden nefret edilmesi de büyük ve aptalca bir hatâdır. Arkadaşımızın ölümüne BİR şoför neden oldu diye BÜTÜN şoförleri kara listeye alabilir miyiz?

     

    Şurası çok önemlidir: Ortam ve eğitim, her konuda ama her konuda hem bireyin hem toplumun tadını, rengini, kokusunu belirleyen en önemli etkendir. Eğitim felsefesinde ve uygulamalarında eksikler, yanlışlar varsa, bireyde de toplumda da evrensel ve kutsal ereklerden, değerlerden bir uzaklaşma, buna bağlı olarak da bir kokuşma baş gösterecektir. İnsana şunun mutlaka öğretilmesi lâzımdır: Kişiler topluma borçludur. Her kişi borçludur. Bu mantık çizgisinde meslekler, yapana kazanç sağlamadan, onu yüceltmeden önce toplumun ihtiyacını karşılamak için yapılmalıdır. Hem de en iyi, en başarılı biçimde. Çiftçi de çoban da fırıncı da kunduracı da mühendis de öğretmen de doktor da polis de fabrikatör de tüccar da devlet başkanı da çöpçü de yaptığı işi öncelikle topluma, vatana karşı sorumluluk bilinciyle yapmalıdır. Ancak bu ortam var mı, eğitim bu bilinci verebiliyor mu, gerçekçi cevapları sizlerden bekliyorum.

     

    Bizim toplumumuzda askerlik, öğretmenlik gibi polislik de toplum tarafından oluşturulmuş bir meslektir. Halkın temsilcileri (polisler değil), güvenlik teşkilâtını oluşturmuş ve bazı insanlara bu teşkilâtta görev verilmiştir. Polisin görevleri göz önünde tutulduğunda şöyle bir değerlendirme yapılabilir:

     

    Polisin varlığı aslında bizim bir ayıbımızdır. Eğer toplumda kötüler ve kötülükler bulunmasaydı bu mesleğe de gerek duyulmayacaktı. İdeal bir toplumda, karşılıklı hoşgörü, anlaşma, hakka ve haklıya saygı ilkeleri olacağından insanlar kendi kendilerini düzene sokmayı başarabilirler. Oysa gerçek böyle değildir ve maalesef düzen, gün geçtikçe daha da bozulmaktadır. Dolayısıyla da polise ihtiyaç giderek artmaktadır.

     

    Fakat işin daha kötü yanı, toplumdaki bozulmaya paralel olarak, görevi “düzeni, güvenliği sağlamak” olan polislerde de bozulmalar görülmektedir. Polis de bir insandır ve bu toplumun bir parçasıdır çünkü. Polislerde görülen hatalar ve suçlar, polisle hesabı bulunan bazı çevrelerin hoşuna da gitmektedir belki. Karşılaşılan her olumsuz örnekten sonra avazları çıktığı kadar bağırmakta ve pireyi deve yapmaya çalışmaktadırlar.

     

    Bu durumda önce polislerin kendilerine büyük görevler düşmektedir. Şeytana uymamaya, hata yapmamaya, örnek birer insan olmaya daha fazla özen göstermelidirler. Bünyelerindeki kangren olmuş parçaları bilmeli, bulmalı ve kesip atabilmelidirler. Zaaflarını, kaprislerini, komplekslerini, kendilerine devletin giydirdiği elbiseyle, devletin taktığı silahla tatmin etmeye çalışan kovboy görüntüsündeki hastalıklı tipleri aralarından ayıklamayı başarabilmelidirler. Halkın gözünde “polis” ve “rüşvet” kavramlarının özdeşleşmesine neden olan olayları, öncelikle yine kendileri ortadan kaldırmaya çalışmalılar. Güçlü fakat kötü bazı çevrelerin maşası olmamaya özen göstermeliler. Haklı eleştirilere açık olmalılar, hattâ özeleştiri yapabilmeliler. Her şeye rağmen görevlerini korkmadan, çekinmeden ve “Bana ne.” demeden yapmalılar. “Olan olsun, ölen ölsün, ben sonra varayım olay yerine.” anlayışında olmamalılar. Önemli bir husus daha var: Bazılarının kendilerine başkaca bir devlet kapısı açamadıkları için o mesleği yapmak zorunda kaldıkları açıkça bilinmektedir. Bu, ayıp bir şey değil. Ama hakkıyla çalışmayı beceremeyeceklerse, mesleğin zorlukları kendilerine ağır geliyorsa, bunun acısını halktan çıkarmak yerine lütfen istifa edip başka bir iş yapmayı denemeliler. Çünkü onları polis olmaya kimse zorlamamıştır.

     

    Tabi polislerin de pek çok sorunları vardır, yükleri ağırdır. Bizlerden bekledikleri yardımı ve anlayışı da bulamamaktadırlar. Bazı çevreler tarafından hor görülmektedirler. Her dönemde siyasetin oyuncağı edilmek istenmektedirler. İşin bu yanı da görülmeli, gereği mutlaka yapılmalıdır. Onlar, bizim babamız, abimiz, dayımız, amcamız, yengemizdir. Onlar, bizim için gerektiğinde canlarını bile ortaya koymaktadırlar. Onların başları ağrırsa bizim başımız da derde girer.

     

    Burada başından beri anlatılanlar, hep birer gerçektir. Bu gerçekler, topluma da (aslında toplumun bir parçası olan) polise de açık yüreklilikle anlatılmalı, duygusal ve tek taraflı değerlendirmeler yapmaktan kaçınılmalıdır. Amacımız bağcıyı dövmek değil de üzüm yemek olmalıdır. Konuya bilinçli, iyi niyetli ve samimi yaklaştığımız taktirde gerçekler görülecek, kabul edilecek, sorunlar çözülecek; polis, hem toplum içindeki hem de gönlümüzdeki lâyık olduğu yere oturtulacaktır. CUMUK yasası da bugüne kadarki denenmişliğiyle yeniden masaya yatırılabilir. Mutlaka yatırılmalıdır!

     

    Polis bir gerçektir. Polis bir gerekliliktir. Polis bizim aynamızdır. Çünkü bizim parçamızdır.

     

    İnsanca yaşamın söz konusu olduğu bir toplumda, polisin varlığı bir ayıptır. Ama ideal anlamda insanca yaşamın maalesef bir hayâlden bir ütopyadan ileri gidemediği gerçeği, polis gerçeğini yaşamımızın bir parçası yapmaktadır. İNSANCA YAŞAMIN PEŞİNDEYKEN, YANLIŞ POLİSE DE POLİSE KARŞI YANLIŞ BAKIŞLARA VE TUTUMLARA DA hayır.

     

    Hayırist, esenlik dolu HAYIRLI günler diler.

     

    R. Serdar Özmilli

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.