|   | 
  • Cevahir Kadri

    'Ben Böyle İyiyim'

    Bir yılı aşkın bir süredir korona virüs salgınıyla iç içe yaşıyoruz. Her gün iki yüzden fazla insanımızı ebedi âleme yolcu ediyoruz, son görevimizi hakkınca yerine getiremeden son yolculuğuna çıkanlara.

    Bu âlem, bu dünya, bu numune-i cennet olan bu yer, ebedi kalınacak bir yurt değil. Manzarası ne kadar güzel, nimetleri ne kadar tatlı olursa olsun, bu güzelliklerin, nimetlerin asıl kaynağına, ahiret yurduna göçüp gideceğiz.

    Dürbünlerimizi şöyle geçmişe çevirelim. Sağlı sollu, altlı üstlü, bütün yönleriyle araştıralım bakalım sonuç değişecek mi? Değişip de bunun aksini söyleyebilecek var mı?

    Geçen haftaki yazımız da duruyor orada. Okuyanlar, okumuştur, işte o yazı: “Bir Devrandır Bu Dünya Daim Döner”. Okumayanlara okumalarını salık veririm. O yazımızda insanın fani olduğunu, gönlü güzel insanlardan Yunus Emre, Ahmed Cahit Efendi ve Bediuzzaman Said Nursi’nin sözleriyle ortaya koymuştuk.

    Hiçbir âlim, hiçbir gönül insanı ve hiçbir bilim insanı söylememiş hatta hiçbir “ilahi uyarıcı” gelmemiş olsa bile hayatın bizatihi kendisi insanın fani olduğunu ortaya koymuyor mu? Hani Âdem hani Havva, hani Kabil hani Habil? Hani İdris hani Nuh; daha saymaya gerek var mı? Hani yakın aile efradımızdan olan dedelerimiz, ninelerimiz, kimimize göre babalarımız ve annelerimiz? Bir bir göçüp gittiler o ebedi yurda… Güneş her gün doğuyor ama gün boyunca yorulup akşamında da dağlar, denizler arkasında batıp gidiyor. Hayata gözlerini açan belli bir süre sona “Emri-i Hak vaki” olunca açılan o gözleri itiraz etmeden kapayıp gidiyor, hayattayken ne kadar güçlü olursa olsun!

    ***
    Yazımıza başlık olarak seçtiğim ifade yazar Mustafa Oral’a ait. Bilhassa Üstat Bediuzzaman Hazretleri’ne, o güzel insana, talebe olmuş, asrın çilekeşlerinin hayatlarına dair yaptığı araştırmaları ve yazılarıyla tanıdığımız Oral, aynı zamanda edebî denemeleriyle göz dolduran bir isim. Akıcı üslubu, kelimeleri yerli yerince kullanma çabası kelimelerin anlamları arasında ara nağmeleri iyi akort etmesi, en güzeli de okurun gönlüne konu bağlamında seslenmeyi çok iyi bilmesi, onun yazılarını ve eserlerini daha okunur kılıyor.

    Daha önce, “Hikmetin hakikatine uyanmış yolcuları konu ediyor. Kutlu hayatlardan, nurlu beldelerden geçerek Nur’un sahibine doğru yapılan yolculukta ışıltılı aynalara takılıp kalanlardan, hakikatin şafağını müjdeleyenlere doğru yapılan bitimsiz bir yolculuk”lardan söz eden ve o yolculuklara âdeta kılavuzluk eden Aşk İçre Rüyalar (hikâye-2006) adlı harika hikâyelerden oluşan eseriyle tanıdığım Mustafa Oral’ın bundan başka Sana Aşktan Soruyorlar (hikâye- 2003), Aşktan Öte Bir Yol (hikâye-2006), Kuzey Işıkları (anlatı), Aşk Lahikaları (mektup-2021) adlı eserleri okuruyla selamlaştı. Bu güzide çalışmalarıyla okurun bilgi edinmesine katkısının yanı sıra edebi zevkini, ruhunu güzelliklerle doldurma işini en güzel biçimde icra eden Oral, içinde bulunduğumuz yılın şu ilk çeyreğinde üç ayrı güzel esere imza attı. Bunların ikisinin adını yukarıda verdim. İsterseniz, şimdi o son çıkan kitaplarından Ben Böyle İyiyim Üstü Cennete Kalsın Rabbim, KDY, 2021 adlı eserinin sayfalarında ve satırlarında bir yolculuk yapalım.

    “İşitmek için bir kulak, görmek için bir gönül, gerçeği söylemek için bir dil, tutmak için bir el, yürümek için bir ayak, anlamak için bir akıl, sevmek için bir kalp yeter. İnsan küçük bir dünyadır, her şeye değer.

    Yalnız kendini dinleyen başkasını işitemez. Yalnız kendine bakan başkasını göremez. Yalnız kendi derdiyle dertlenen başkasının derdini hissedemez. Yalnız kendini seven başkasını sevemez. İnsan gözünü açıp dünyaya baksa ne çok güzellikler görecektir. İşte bu kitap acı ve hüzün gibi görünen şeyler içindeki güzellikleri gösteriyor. Mutlu olmak için birçok sebep olduğunu söylüyor.” şeklinde arka kapağındaki cümleleriyle okuru selamlayan kitap, sırasıyla “Sevme Hem Dünya, Sevdiğim Başka, Ben Böyle İyiyim Allah’ım, Vahşi Dünyada Bir Yahşi Olaydım, Biraz Sessizlik Lütfen, Rabbimiz Konuşuyor, Kabul Olmuş Dualar Kadar Güzelsin” başlıklı beş bölümden oluşuyor. İki bölümü yedi, üç bölümü ise altışar yazıdan oluşuyor. Bütün yazı başlıklarından burada söz etmemize imkân yok ama bu bölüm başlıkları bile eser hakkında sağlıklı bir fikir edinmemizi temin etmektedir.

    İyi olmak” deyince aklımıza hemen “hastalıktan kurtulmak, iyileşmek; yerinde olmak, uygun gelmek” gibi anlamların yanı sıra “sağlıklı olmak” da geliveriyor. Bu anlamları elbette günlük hayatın akışı içerisinde kullanıp duruyoruz.

    İnsanın kendini iyi hissetmesi elbette güzeldir ama iyi hissettiği güzelse. Yani türlü levsiyat içinde yüzerken de insan kendini o anki anlayışı itibariyle iyi hissedebilir. Önemli olan, ruhlar âleminde başlayan ve ebedî âlemde sona erecek yolculuğun bitiş çizgisine göre iyi olmasıdır, olabilmesidir. Daha da önemlisi, bu ezel-ebet çizgisini bir bütün olarak görebilmek, ona göre yaşayabilmektir.

    İnsanın ister kendine isterse başkasına “Ben böyle iyiyim.” diyebilmesi, içinde bulunduğu imkanlardan veya imkansızlıklardan, hasılı o “hâl”den memnun olması anlamına da gelir. Öte yandan ezel-ebet yolculuğu sırasında içine bulunduğu ortamdan üzerine aldıklarını yeterli görmesi, bu konuda daima müstağni bir tavır ve davranış içerisinde bulunmasıdır. Oral’ın bu eseri, tam da bunu yani insanın dünyaya karşı müstağni ahirete karşı “Hel min mezit?” yani “Daha yok mu, daha yok mu?” bakış ve anlayışı içerisinde hareket etmesini salıklar. “Dünyayı Yar Seçen Yaralanır, Beni Dünyaya Çağırma” başlıklı yazıda da Hz. Peygamberin (sallallahu aleyhi ve selllem) hakkaniyet insanı Hz. Ömer’e (radıyallahu anh) söylediği “İstemez misin ya Ömer, dünya onların ahiret bizim olsun!” lal ü güher sözlerinin şerhinden başka bir şey değil de nedir?

    Oral’ın bu kitaptaki yazılar okunduğunda kitabın bir “teselligâh” kelimeler ve cümlelerin de bir “tesellihan” olduğu teslim edilecektir.

    Türlü türlü dertlerin sarıp sarmaladığı şu imtihan dünyasında insanın bu ağır yükün altında ezilmeden kalkabilmesi, “Ezilmedim ayaktayım.” diyebilmesi ancak güçlü bir iman ve irade sayesinde mümkündür. Bu salgın döneminde herkesin kendi dertleriyle baş başa kaldığı, insanın kendini toplumdan soyutladığı bu zamanda dertle iç içe yaşamaya devam eden insan esaslı bir teselliciye, tesellihana ihtiyaç duyar. Tesellihan, teselli söyleyen, anlatan demek; tıpkı mevlithan, gazelhan gibi. Kelimenin daha önce kullanılıp kullanılmadığını bilmiyorum ama kitaptaki yazıları okurken yazılarla ilgili böyle bir niteleme zihnime ilham olundu.

    İyi ki böyle yazarlarımızın böyle güzel eserleri var. Teselli deyince ızdrap şairimiz üstat Mehmet Akif’in Bülbül şiirindeki şu mısralar dilimize dolanıverir: “Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;/ Bugün bir hânümansız serserîyim öz diyârımda!” Mısralar içimizi kordan bir mızrak gibi delip geçer, geçtiği yerleri de kebap eder.

    Ben Böyle İyiyim, dünyaya müstağni, ahirete bütün bütün tehalük eden, doyma bilmez büyük bir iştahla yönünü ötelere çeviren, duru bir bakışın, duruşun, anlayışın bengisuları. Okuyarak o bengisulardan kana kana içmek ve ebedi hayatta asla susuz kalmamak, numunelerle yetinmemek nimetlerin asıllarına talip olmak en güzeli.

    Rahmeti sonsuz ve sınırsız olan Allah, nimetlerinden bu dünyada yetecek kadar olanını versin daha fazlasını ahirette ve sonsuz hayatta versin. Ben Böyle İyiyim, Üstü Cennete Kalsın Rabbim, verdiklerine razıyım Allah’ım diyebilmenin gerçekçi bir ifadesi değil midir?

    Kitaptan tadımlık ikramlar: “Tekerleği icat eden bir gün trafik kazaları olabileceğini bilseydi yine de icat eder miydi bilemem ama arabanın insanların ayaklarını yerden kesip dünyaya bağlanacaklarını bilseydi kesinlikle tekere çomak sokardı.

    Dünya sevgisini, araba sevdasını, entrikalarla dolu hayatları, servet, saltanat, şöhret gibi “madde bağımlılığını” gördükçe üzülüyorum. Savunduğumuz değerleri yaşantımızla ne kadar da incitiyoruz.
    Ver Makber’i!

    Şimdilerde garip bir asra geldik. Çinliler kırıldıklarına ‘ilginç zamanlarda gelesin’ diye sitem ederlermiş. Çin’de ve Asr suresinde bahsedilen zaman bu zaman olmalı. ‘Asra yemin olsun ki, insan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, iyi işler işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır” demiyor mu Rabbimiz.  Bize bir şeyler oldu. Dinden kazanıyor, dünyaya yatırıyoruz.
     
    Va esafa va hasreta…

    Ben Böyle İyiyim’de, kelimelerin anlam katmanları ve makamları arasındaki geçişleri pürüzsüz bir kıvraklıkla gerçekleştirilmiş yazıların kalemini yürekten kutlar, garip kalmış kullara teselligâh olan nice güzel eserleriyle nice hayırlara vesile olmasını ve onu bunda da Rabbimin başarılı kılmasını niyaz ederim.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.