{{Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlâtlarınız birer imtihan aracından başka bir şey değildir. Allah katında büyük ecir vardır.}} (Kur’an-ı Kerim 8 / 28)
{{Evlât kokusu, cennet kokusudur.}} (Hadis-i Şerif; Kenzü’l İrfan 339 / 847 Menavî)
Önceki yazıma, “ÇOCUKLARIMIZ HER ŞEYİMİZ DEĞİLDİR.” diyerek başlamıştım. Ve biliyorum; okuyunca suratlarınız asılmıştı! Doğru mu?
Hakkımda neler düşündüğünüzü de tahmin edebiliyorum. Ama korkmayın; bir çocuk düşmanı değilim ben. Allah bana da evlâtlar verdi ve onları, kokularını Cennet kokusu gibi duyarak büyütüp yetiştirdim. Rabbimin izniyle güzel birer insan olarak da yetiştirdim. Çünkü ben, Yaratıcı’nın sesine kulak vermeyi ve O’nun buyrukları doğrultusunda ayaklarımı yere basmayı ilke edinmiş birisiyim. Kendi “bence”lerimle veya birilerinin “bence”leriyle karanlıkta yürümek yerine, kitabı orta yerinden açmaya, Semavî hakikatlerin ışığı doğrultusunda adım atmaya çalışırım. Rabbimiz ve Kutlu Elçisi ne dediyse, o! Ne bir fazlası, ne bir eksiği.
Kur’an-ı Kerim’in evlâtlarımız hakkında “imtihanınızdır” dediğini arz etmiş ve evlât yetiştirirken ilk önemli hükmün bu olduğunu belirtmiştim. Yani çocuklarımızı, kaybettirecek ya da kazandıracak birer sınavımız olarak görmek zorundayız! Yani omuzlarımızda onlarla ilgili çok büyük sorumluluklarımız var. Ayrıca; onları bize Veren “Onlar imtihanınızdır.” diyorken, bizim “Onlar her şeyimizdir.” demeye kalkışmamız, belki de şirk sayılabilecek büyüklükte bir küstahlık olur. Fakat çocuklarımızı başımızda birer külfet olarak görmeye, onları yok saymaya ve onları ilgisiz, şefkatsiz, sevgisiz bırakmaya da aslâ izin yoktur. İŞTE, EĞİTİMİN, EĞİTİM FELSEFEMİZİN BİRİNCİ MADDESİ BU YAKLAŞIMLAR OLMALIDIR.
Cenâb-ı Hak, yine sınavın bir sırrı olarak çocuklarımızı bize sevimli kılmıştır. Aynen mallarımızın da bize sevimli kılındığı gibi. Bakınız Hazret-i Peygamber (Salât ve selâm O’na olsun.) konuyla ilgili neler diyor:
{{Evlât kokusu, cennet kokusudur.}} (Hadis-i Şerif; Kenzü’l İrfan 339 / 847 Menavî)
{{Çocuklarınızı çok öpün, her öpmenizde Cennetteki dereceniz yükselir.}} (Hadis-i Şerif; Buhari)
{{Çocuklarınıza gereken ikramı yapın ve terbiyelerini güzel yapın.}} (Hadis-i Şerif; Kütüb-i Sitte Cilt:17 Sayfa: 473 / 7091)
{{Hiçbir ana baba, evlâdına iyi bir eğitimden, iyi bir ahlâktan daha değerli miras bırakamaz.}} (Hadis-i Şerif; İslâmî Kültürde Aile Planlaması; Sayfa: 43 Tabarânî)
{{Bir kimse, çocuklarını Cehennem’in ebedî ateşinde yanmaya bırakıyorsa, güneşin sıcaklığından korumasında hiçbir hikmet yoktur.}} (Hadis-i Şerif; Siret Ansiklopedisi Cilt: 2; Sayfa: 213)
{{Çocuklarınızı, Peygamber’i, Ehl-i beyt’i ve Kur’an okumayı sevmek gibi üç özellikle terbiye edin.}} (Hadis-i Şerif; Kenzü’l İrfan 192 / 441 Câmiu’s Sağîr)
Çocuklarımız bizim neyimizmiş? İlk yazımda ve bu yazımda Allah’ın (Celle Celâlihu) ve Elçisi’nin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sıraladığım değer biçilemez, aynı zamanda tartışılamaz buyruklarından ve buraya alamadığım diğer emir ve yasaklarından, bunların ardı sıra birer inci gibi dizebileceğimiz bir sürü vecize ve atasözünden sonra esasen eğitim konusuyla ilgili her şey ortaya konulmuş oluyor, başka söze gerek kalmıyor. Fakat yine de biz bize söyleşeceğiz. Niyetimiz halis ise inşallah bu söyleşiler de türlü bereketlere vesile olur.
Biliyorsunuz; “eğitim” ve “eğitim felsefesi”ne girmeden önce “temel felsefemiz”i gözden geçirmeli ve konuyla ilgili doğruları öğrenmeliyiz. Yani önce kendimizi doğru çizgiye sokmalıyız ki bize imtihan için verilmiş emanetler olan çocuklarımızın eğitimini de doğru yapabilelim.
Herkese önerebileceğim bir uygulamam var; hangi düşünce yolculuğuna çıkacak olursam olayım, ilk adımımı şu sorularla atarım:
1-(Bütün) sorularımın doğru cevaplarını nere(ler)de bulabilirim?
2-Ben neyim, kimim?
3-Niçin varım?
4-Hayat nedir?
İlk adımı temel felsefenin bu sorularıyla atılmayan hiçbir düşünce yolculuğunun güvenli bir yolculuk olamayacağından ve hedefe varılamayacağından eminim. Bir Müslüman için, İslâm’ın öğrettiği temel felsefe öğrenilmeden ve uygulanmadan herhangi bir konuda üretmeye kalkışılan felsefe, kesinlikle yanlışlarla dolu olacaktır. Yani, eğitim ve eğitim felsefesi konularına da girilmeden önce temel felsefemizin ne ve nasıl olması gerektiğini belirlememiz gerekir. Ancak ben yazılarımda temel felsefe konularına ihtiyaç nisbetinde zaman zaman gireceğim; benim şimdi asıl konum, eğitim ve eğitim felsefesidir. Yolculuğumuz, “eğitim” konusuyla ilgili bir düşünce yolculuğuysa, eğitim denildiğinde de aklımıza öncelikle ve özellikle “çocuk”lar geliyorsa, rotamı çizecek sorular şöylece devam edip gider:
Çocuk nedir ve niçin VERİLMİŞtir?
Aile ve toplum açısından çocuğun önemi nedir?
Eğitim (terbiye) nedir? Çocuk açısından nasıl bir önem taşımaktadır?
Toplumların eğitime bakışları, eğitimin tarih içindeki değişim ve gelişimi nasıl olmuştur?
Eğitim ve aile kavramları arasındaki ilişki, hangi ana başlıklarla incelenebilir?
Eğitim ve devlet kavramları arasındaki ilişki masaya nasılyatırılabilir?
Eğitimde profesyonel unsurların yeri ve önemi konusunda neler bilinmelidir?
İyi bir eğitimci hangi nitelikleri taşımalıdır?
Eğitimde anne-baba’nın yeri, rolü, önemi, sorumluluk ve yetkileri nelerdir?
Çocuğun anne-babasına karşı konumu; hak ve sorumlulukları nasıl ele alınmalıdır?
Yukarıdaki soruların cevapları ve bağlı değerlendirmeler ışığında nasıl bir eğitim felsefesi belirlenmelidir?
Belirlenen eğitim felsefesine göre eğitimin amaçları ve ilkeleri nelerdir?
Eğitimde hangi yöntemler kullanılabilir? Bu yöntemlerin artıları eksileri nelerdir?
Eğitimde ölçme-değerlendirme’nin yeri ve önemi nedir?
Eğitim konusuyla ilgili sorunlar nelerdir, ne gibi yanlışlar, yanlışlıklar yapılmaktadır?
Soruları çoğaltmamız mümkündür. Gereklidir de. Ancak hepsinin burada ve bir arada bulunması da sırasıyla cevaplanması da bir zorunluluk değildir. Ben şimdilik bu kadarıyla yola çıkmayı düşünüyorum. Vesselâm.
R. Serdar ÖZMİLLİ