Okulllar açıldı, yeni eğitim öğretim dönemi başladı; vatanımıza, milletimize, öğrencilerimize, gençlerimize, toplumumuza hayırlar getirsin. Rabbim, öğrencilerimize hayırlı başarılar, öğretmenlerimize de öğretme aşkını yitirmeyecek heyecan ve sabır versin inşallah!..
Hangi alanda olursa olsun kurumsallık önemlidir ve iyidir. Çünkü kurumsallaşabilenler belirli ilkeler ve kurallar çerçevesinde hareket ediyor demektir. Topluma eğitim öğretim hizmeti veren kurumlar ve kuruluşlar da kurumsallaştıkları takdirde hem toplumumuz hem de kendi varlıklarını devam ettirme adına bunun yararını göreceklerdir.
Eğitim öğretim hizmeti verip de kurumsallaşabilenlerde, eğitim öğretim döneminin ilk dersini geniş bir salonda en kıdemli öğretmen tarafından verilir. Bunun eksisi olmakla birlikte olumlu yönleri kıyas edilmeyecek derecede fazladır.
***
Dönemin ilk dersini vermesi için ona teklif ettiler. Bir yandan kendisine böyle bir iltifatın yapılmış olması hoşuna gitmiş bir yandan da bunun ağır mesuliyeti gerektirdiğinin idrakine varmıştı. Nihayetinde, ilk dersi verme vazifesi kendisine emanet edilmişti. Öğrencilere, yarınlarımız olan çocuklarımıza neler anlatabilirim, diye düşündü bir an için. Derslerin günlük hayatla irtibatlandırılarak anlatılması eğitimde çok önemli bir husustur diye düşündü. İlk derste anlatacaklarını dünyada ve ülkemizde yaşanan olaylarla ilişkilendirerek anlatmanın öğrenciler için daha yararlı olacağını düşündü.
Bilge öğretmen, dersine bir hikâye ile girmeyi uygun buldu. Şeyh Sadi’nin Bostan adlı eserinden almıştır bu hikâyeyi. Hikâyede iyilik yapmanın, kalp ve gönül kazanmanın öneminden bahsediliyordu. Hikâye ise şöyleydi:
Adamın biri hicaz yoluna düşmüş giderken her adımda iki rekat namaz kılar, ellerini açıp Allah`a yakarırdı. Ayağına batan devedikenini duyumsamayacak kadar kendinden geçmişti.
Derken bir kendini beğenme, bir gurur ve kibir uyandı içinde. Büyüdü büyüdü ve şeytanın gönlüne saldığı vesveseyi bile fark edemez oldu.
"Kimse senin yaptığın kadar çok ve senin kadar güzel ibadet edemez." diyordu şeytan. Adam bunu inanıyor, kalbine giren kuşkuya kapılıyordu:
"Ey kulluğu çok, talihi güzel kişi! Yaptıklarında Allah`ın rızasına uygun bir armağan sunduğunu zannetme. İyilik yaparak bir gönlün acısını dindirmek, her adımda bin rekat namaz kılmaktan daha değerlidir."
Bilge öğretmen, gençlere hikâyeyi anlattıktan sonra dersine şöyle devam etti: “Allah’a karşı görev ve sorumluluklarımız kulluk yanımızı; insanlara, birbirimize karşı görev sorumluluklarımız ise insani yanımızı ortaya koyar.
Allah’a kulluk, oldukça önemlidir. O, bizi ve kainatı yaratmış. Kainatı bir bakıma insanın emrine amade kılmış. Verdiği türlü türlü nimetlere bedel bizden sadece ibadet etmemizi istiyor. Rabbimize karşı kulluk açısından görev ve sorumluluklarımız var. Hesap günü dünya hayatımıza ve kulluğumuza ilişkin hesabımızı Allah’a vereceğiz. Vereceğiz ama verebilecek miyiz, orası meçhul!.. Rabbim hesabını kolay verebilenlerden eylesin.
Hesap demişken bizim şu fani dünyayı mesken tutanlar, bu dünyanın sakinleri olarak birbirimize karşı da görev ve sorumluluklarımız söz konusu. Birbirimize karşı görev ve sorumluluklarımızı yerine getirebilirsek bu dünya bir cennete, getiremez isek de cehenneme döner. Nitekim yaşadıklarımız ve yaşananlar bunun göstergesidir.
Öncelikle kendimiz, iyi bireylerden olma yolunda çaba göstermeliyiz. Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ettiğimiz takdirde bunu kolaylıkla başarabiliriz. Ama O’na tâbi olmak şartıyla!.. Bu yönde ısrarcı olmak, sabırlı olmak, ümitli olmak... Bunlar önemli.
Doğru olmak, dürüst olmak, samimi olmak; yalan söylememek, her türlü kötü söz ve davranışlardan uzak tutabilmek kendini. Daha, iyiliksever olmak ve iyiliklerde bulunmak. Yaptığın iyilikleri unutmak, yani onu başa kakmamak. Derler ki “Başkasına yaptığın iyilikleri ve başkasının sana yaptığı kötülükleri unut!” Bunu başarmak zordur. Yaptığımız iyilikleri unutalım tamam, ama başkasının bize yaptığı kötülükleri unutmak nasıl olacak? O zaman, kötüler kötülük yapmaya devam ederler, öyle değil mi? Kötülüklerle ve kötülerle mücadele edilir fakat bunun yöntemleri farklı farklıdır. Kötülükler engellenir, kötüler ıslah edilerek onların kötülük yapmaları engellenir, zaman içerisinde de iyilik yapmaları yönünde telkinlerde bulunulur ve onlarla mücadelenin yöntemi de budur.
Adil olmak, hakka ve hakikate uygun davranmak, haksızlığa prim ve destek vermemek, hakkaniyete riayet etmek en önemli hususlardandır. Hakk’a hakikate uygun bir davranış sergilemek, zulme, baskıya, haksızlığa karşı dik durmak, dimdik durmak en önemli davrnış biçimlerindendir.
İki yüzlü davranışlardan uzak durmak erdemli olmanın en başta gelen özelliklerindendir. Bazen öyle olmayacak bir davranış sergilersiniz ki belki on (10) yıllık belki de bir ömürlük hayatınızı bir çırpıda harcayıverirsiniz.
Allah’a karşı işlediğiniz günahları Allah affeder; O, çok merhamet sahibidir, rahmeti gazabını geçmiştir.” Dedikten sonra, kulaklarımıza küpe olacak şu uyarıyı yaptı:
“Allah, kendisine karşı işlenen günahları affedebilir. O, ‘Kul hakkıyla huzuruma gelmeyin!’ buyuruyor. O zaman bize düşen, kul hakkına girmemektir. Hangi iyilik, bir çocuğun annesinden babasından ayrı kalması karşısında duyduğu hüznü, yaşadığı travmayı ortadan kaldırabilir ki!
Başkasına iyilikte bulunamıyorsak bile kötülük yapmayalım, zarar vermeyelim. Kimseye bir zararımız dokunmasın, iyiliklerimizi çoğaltmaya bakalım.
Karanlığın koyu gölgesi altında kalarak başkasına zulmetmeyelim, kimse bizim yüzümüzden bir zulme uğramasın. Asla, zalimlerden olmayalım; bu yolda aklımızı, kalbimizi, vicdanımızı hep uyanık tutalım.
Hasılı; iyi insan, iyi vatandaş olalım. Vatanımıza, milletimize ve devletimize sahip çıkalım; birlik ve beraberliğimizi bozmayalım. Herkesin iyi olması yönünde çaba sarf edelim.
Bir suçluyu cezalandırırken bile hakkaniyetten ayrılmayalım. İşlediği kusurdan ve suçtan dolayı cezalandırırken de haddi aşmayalım. Aştığımız takdirde -Allah korusun- zalimlerden oluruz! Hep hatırda tutalım ki “Zulm ile abad olanın ahiri berbad olur.”
Bilge öğretmen, ilk dersinde bunları güzel güzel anlattıktan sonra “Hepimiz için bu eğitim öğretim yılı hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun.” diyerek dersine son verdi.
***
Dünyaya hangi pencereden bakarsan, dünya sana o yüzüyle görünür. İyilik ve güzellik penceresinden bak ki hayatın iyilik ve güzelliklerle dolsun.