Bir kağıt parçası, hayatımızın akışını değiştiriyor. Neyi alacağımızı neyi alamayacağımızı, neye karar vereceğimizi neye karar veremeyeceğimizi bize öğretiyor.
Türk Lirası varlıkları her geçen gün değer kaybediyor. Dolar, Ocak ayında 5.94₺ iken şimdi 7.60₺ ye, Euro Ocak ayında 6.65₺ iken şimdi 9₺ ye dayandı. Devamı gelecek mi bu haftayı merakla bekliyoruz. Kur artışının önemsiz olduğu anlayışı tamamen yanlış. Ben maaşımız dolarla Euro ile almasam da bunun bana faturası Türk Lirası olarak geliyor.
Kur artışının faturası, Türk Lirası olarak geliyor!
Akaryakıta zam geldiğinde Türk Lirası cebimizden çıkmıyor mu? Enflasyon artışına sebep olup ihtiyacım olan her şeye zam gelmesine sebep olmuyor mu? Ama benim senin onun maaşı yılbaşında ne olarak belirlendiyse aynen devam ediyor. Asgari ücret Ocak’ta 2.324₺ şimdi de. Gelirim aynı, giderim değişken ama artarak değişiyor. Yani bunun adı fakirleşmek…
Vergiler fırtına gibi geliyor!
Ekonomik olarak politikasızlık ve makyajlı uygulamalar çözüm olmadı olmayacakta. ÖTV’nin geldiği nokta vatandaşı daha zor duruma soktu. Üretim olmayınca, Ülkenin var olan ticaretinin % 70’i ithalata bağlıyken vergi almamak mümkün mü? Devletin, gelir kaynağı, Vergi, Üretim ve Borçlanmadır. Üretimi, boş verdiler. Çiftçiyi, üreticiyi, sanayiciyi, yetişmiş insan gücünü yurtdışına gitmeye mecbur bıraktılar. Eee haliyle vergiye ve borçlanmaya abandılar. Borç gırtlağa dayandı. Sadece devlet değil, vatandaş bile kredi borcuna esir olmuş durumda.
Tuik, 2019 verilerine göre; Halkın %71 borçlu (Konut kredisi hariç!) Konut Kredileri de, dahil edilince bu oran Bugün itibariyle her 100 kişiden 85’i borçlu ve toplam borç, 785 milyar₺. Halkın büyük kesim açlık sınırında yaşıyor. Yoksul bir halk, kendi yağında kavrulmaya salgın sürecinde, her şeye rağmen hayata tutunmaya çalışıyor. Önceliği karnını doyurmak olan halkın, bu kadar borçla eğitimine, geleceğini planlamaya, tatile ayıracak parası olabilir mi? 2001’de bile krizin içinde her 100 kişiden sadece 4’ü borçluydu. Olsun ama yine de, devlet vergisinden vazgeçmiyor. Çünkü israf ve bütçe açığı durmadan artıyor. Yıllık 35.208₺ brüt maaş alan bir asgari ücretliden 11.000₺ vergi kesildiğini ve yılın 115 gününü vergiye çalıştığını unutmayalım unutturmayalım. Devlet gelirlerini artırıyor. ÖTV’ den vazgeçebilir mi? Para bulmak için, para basmak ve yeni vergilerden başka çare yok. Vergi, devletin en büyük gelir kapısı. Kur şoklarının yaşandığı her süreçte, yeni bir vergi çeşidi ile tanışacağız. Limitler zorlanacak, bizde buna alışacağız gerekli olduğuna inandırılacağız.
Döviz kuru nasıl düşer?
Her şeyden önce, döviz satarak Türk Lirası güçlendirilmez. Kur düşürülmez, düşürülemez. 2019’dan beri döviz kurunu baskılamak için Kamu Bankaları ve Hazine 105 Milyar $ sattı. Sonuç ne? oldu mu bir faydası? Görünen olmadığı yönündedir. O kadar parayı kontrollü bir şekilde çiftçinin üretim maliyetlerini düşürmek için kullanılsaydı, ürettikleri ürünlerini alım garantisi verilseydi, nakliye, tohum, enerji, mazot desteği verilseydi daha iyi olmaz mıydı?
Gıda enflasyonu kontrol altına almak gayet mümkündü. Yurtdışından tarım ürünü ithal edip döviz çıkmasına sebep olmazdık. Hem paramız içerde kalırdı hem hem yeni üretim için teşvik edici bir güven sağlamış olunurdu. Kendine yeten 7 ülkeden biriyken, 7 kıtadan tarım ürünü ithal etmek zorunda kalmazdık. Cari açık, vermeyi bile bile isteye isteye arar etmek akıllıca bir hareket mi? Kendi çiftçin dururken başka ülkelerin çiftçisine kazandırdık. Akla ziyan işler devletin aklı olmaz, olamaz.
Devlet aklı, halkının geleceği için çalışmalı, basit politik hareketlerle günü kurtarmak için değil. Katma değerli ürünler üretmek için imkan sağlanmalı. Genç beyinlerin önü açılmalı, teknoloji ithalatını azaltmak için girişimcilerle destek ve teşvik verilmeli. Kurtuluş böyle olur. Yoksa eldeki de gidecek haberiniz olsun. Halkın ümidi kırdıktan sonra güveni kaybolduktan sonra telafi zor hatta mümkün olmayabilir.
Bedava yaşıyoruz Bedava!!!
Ne demiş Orhan Veli;
Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
Dolar ne zaman 14.50 ₺ olacak?
Değişik bir bakış açısı ile şöyle bir senaryo mümkün. 2023 seçimlerine 1000 günde az var (2 yıl 9 ay), tatilleri çıkınca 710 iş günü kalıyor geriye. Dolar, her iş gününde ortalama. 1 kuruş artarsa 2 yıl 9 ay sonra 14,50 TL olur. Oransal artış %90’ları bulur. Zamanı geri alsak, 2 yıl 9 ay önce Dolar kuru 3,85 TL imiş, bugün 7,55 TL, aradan geçen zamanda toplam artış %96’yı bulmuş. Neredeyse her 1000 günde, 2 katına çıkmış. Olur mu olmaz mı göreceğiz.
İşler kötü! Fanatizm ülkeyi bitiriyor
Fanatizm öyle bir taraftarlık ki, Doğruyu yanlış, yanlışı doğru gösterir. Meleği şeytan, şeytanı melek gösterir. Sizi sizden olmayana, sizin gibi düşünmeyene düşman eder. ( Ben senin gibi düşünmek zorunda mıyım? Sen benim kadar kitap okuyor musun, araştırıyor musun?) Duygularınız ve bağlılığınız, aklınızın önüne geçmesin! Yanlışı gördüğünüzde yanlışa yanlış demeyi bilin. Yoksa gönüllü, esareti ve köleliği kabul etmiş olursunuz. Cebinizden çıkan paraların kursağınızdan geçmeyen lokmaların hesabınız soramazsınız. Hakkınız olanı bile isteyemezsiniz. Size reva görülene razı olursunuz. Kuru ekmek bile yersiniz. Şükür etmeyi vazife bellersiniz.
Şükür, Allah’ın verdiğine vermediğine edilir. Vesile olan kulunun, layık gördüğüne değil.
Bana fakirliği övenlerin, hiç biri fakir değil. Allah’ın gönderdiği İslam, Kur’an sana başka, bana başka mı indi? Sana kurulan sofradan, bana neden kurulmuyor? Ben milli gelirden payıma düşeni istiyorum. Açlara şükretmeyi öğretenler, toklardan olduğu sürece kimse doymayacak. Dövizin her 1 kuruş yükselişinde fakirliğe bir adım daha yaklaşacağız.