Uluslar B Ligi’nde son iki maça kadar iyi gittiğimiz grupta Kayseri’de Galler'i yenemediğimiz için havamız bozulmuş ve liderliği kaybetmiştik.
Pek çok stratejik Vincenzo Montella hatası nedeniyle doğrudan liderlik avantajını yitirince Macaristan’la play-off maçına çıkmak durumunda kaldık.
Macaristan’ı İstanbul’da ilk maçta etkisiz hale getirip ikinci maçta sürpriz bir elenme düşünmüyorduk. Gol yemeden atabildiğimiz kadar atmalıydık. Kesinlikle gol yememeliydik. Ama rakip Macaristan gibi taş gibi bir takım olunca bu tabii ki mümkün olmuyordu.
İstanbul’da Çanakkale geçilmez’i oynayan Macaristan’ı çok açık oynadığımız, çok açık verdiğimiz maçta 3-1 ile geçmeyi başardık. Budapeşte’ye skor avantajıyla gidiyoruz diyemiyorum. Ağzımdan yel alsın ama bu Macaristan’ı geçmeye 3-1’lik skor umarım yeter.
Vincenzo Montella’nın kadro tercihi haliyle takımlarının en iyi olanlarıydı. Sadece Adana Demirspor’daki talebesi Samet Akaydın’dan vazgeçmemişti.
Oğuz Aydın’ın Fenerbahçe’deki yükselen performansı da O’nu A Milli Takımı’nın ilk 11’ne taşımıştı. İyi de taşımış.
Mert Günok yerine de son zamanlardaki kurtarışlarıyla dikkat çeken Karadeniz Fırtınası Trabzonspor’un file bekçisi Uğurcan Çakır’dı. Yine çok sayıda kurtarışıyla maçı da kurtardı dersem Karadeniz taraftarlığı yapmış olmam.
Türkiye, Macaristan gibi bütün futbolcuları Avrupa takımlarıyla kol kola olan, fiziği, kondisyonu, kalitesi ve hızıyla çok kaliteli oyunculardan kuruluydu. İkinci maç işimiz hiç de kolay olmayacak gibi.
Türkiye çok hızlı başladığı maçta, soldan Barış Alper Yılmaz, sağdan Oğuz Aydın’la oyunu hızla Macaristan defansının arkasına taşımaya çalıştı.
Abdülkerim Bardakçı geriden çok uzun paslarla forvetlerini beslemeye çalıştı.
Bulduğumuz pozisyonları ilk 20 dakikada gole çevirebilseydik ilk yarım saatte maç baştan koparılabilirdi. Ama neyse ki son yarım saatte bulduğu pozisyonlarla maçı 3-1’e taşıdı.
Bu pozisyonlardan dördüncüsünde Abdülkerim Bardakçı’nın uzun pasında Oğuz Aydın’ın önüne bıraktığı topu Orkun Kökçü yumuşacık bir plaseyle ceza sahası dışından usta vuruşla topu filelere gönderdi.
Öne geçmemize rağmen önemli silahlarımızı etkisizleştirmeyi başaran Macaristan’ın istikrarlı ataklarına Uğurcan Çakır direniyordu.
Hızlı pozisyon üretmeye çalışırken, bir an önce avantajlı skor elde etmenin telaşı ve paniğiyle Macarlara inanılmaz boşluklar ve fırsatlar verdik.
Bizim defanstaki hava topu zafiyetimizi gören Macaristan Teknik Direktörü Rossi futbolcularına istikbal kendileri için göklerde olduğunu tembihlemiş ki her duran topu havadan füze gibi ceza alanımıza sallıyorlardı.
Hakan Çalhanoğlu gibi harika bir orta saha beynimiz varken oyunu bir türlü kontrol edemedik. Bu atakların sonuncusunda Macaristan’ın hızlı ataklarıyla dağıttığı defansımızın uzaklaştıramadığı havadan inen topu Schaffer fillere gönderdi. Beraberlik golünü atmaktan daha fazlasını yaparak deplasmanda gol atmış oldular.
Daha önce de söylemiştim ‘Kontrolsüz güç güç değildir’: Kerem Aktürkoğlu, Kenan Yıldız, Orkun Kökçü ve Hakan Çalhanoğlu gibi dünya yıldızlarımızla oyunu bir türlü istediğimiz gibi yönlendiremedik.
Macaristan’ın hızlı ve kontrollü, alan daraltan, anında adamını kaçıran oyunu Montella’nın planlarını bozdu. O da zaten ilk yarıda başka bir plan yapamadı.
Montella belli ki uyumlu olsunlar diye defansımızın sağ ve sol taraflarını Galatasaray ve Fenerbahçe’nin birebir aynısıyla oluşturmuştu. Sağ taraf Fenerbahçe’den Mert Müldür ve Oğuz Aydın; sol taraf ise Galatasaray’dan Eren Elmalı ve Barış Alper Yılmaz’dan kuruluydu.
Sağ kanadı basıp basıp geçen Kerkez’i herkez gibi Montella da ilk yarı seyretti.
Orta sahanın ortası çizgisini ofsayt çizgisi oluşturacak kadar cesur ve tedbirsiz oynuyorduk ama sonucu bir türlü değiştiremiyorduk.
Macaristan’ın disiplinli, ayağa pas yapan ve hızlı oyunu ilk yarının berabere kapanmasının en önemli nedeni oldu.
İkinci yarı Montella sistem değişikliğine gitti. Barış Alper’le Porto’lu Deniz Gül’ü değiştirerek sabit forvete döndü. Çünkü Kenan Yıldız, Kerem Aktürkoğlu, Barış Alper Yılmaz sanki gezici forvet gibi sürekli hareket ederken Macaristan defansının arkasındaki boşlukları bir iki kez kullanabildik. Macarlar geriyi iyice kapatıp boş alanlarımızı doldurunca ileride sıkışıp kaldık.
Macarların beraberliği koruyup işi Budapeşte de bitirme hedefine yönelik stratejileri ikinci yarı da iyice belirginleşti.
Hızlı oyunlarıyla kontra oynayıp özellikle Samet Akaydın üzerinden pozisyon buldular. Biz ise rüzgar adamlarımız Kerem Aktürkoğlu ve Kenan Yıldız’a esme alanı ilk 60 dakikada kuramadık. Macarlar’ın ikinci yarı gelmediğini, kontratak niyetini gören Bizim Çocuklar mehteran bölüğü gibi iki ileri bir geri oyunu Macaristan sahasına yığdı.
Sonucunda ilk golün asistini yapan Oğuz Aydın bir kaçtı pir kaçtı. İlk golün sahibi Orkun Kökçü ara pasla Oğuz Aydın’ı kaçırdı. Oğuz’un muhteşem ortasında Macar Defansının ilk kez dokunamadığı topa Kerem Aktürkoğlu bir omuz vererek filelere gönderdi. 2-1 öne geçtik.
Montella ne yaptı, 2 asist yapan Oğuz Aydın’ı çıkarıp yerine İrfan Can Kahveci’yi, sarı kartlı Orkun Kökçü yerine de İsmail Yüksek’i oyuna aldı. Neyse ki İrfan Can Kahveci Mert Müldür’ün harika ortasını Kerem Aktürkoğlu’nun göğsüyle indirdiği topu jenerik bir vuruşla filelere gönderdi. Yanlış adam değişikliği de böylece dikkat çekmedi.
Seyircinin 3. gol isteğini de İrfan Can Kahveci yerine getirmiş oldu.
Macarlar bu skoru bile çok umursamayıp ikinci atmak yerine sanki dördüncü golü yememeyi tercih etti.
Sinyor Montella’ya 3-1’e güvenmemesini Budapeşte de çok daha akılcı bir strateji ve taktik uygulamasını tavsiye ederim. Böyle bir Macaristan için inanın 3-1 hiç önemli değil. Budapeşte kolay olmayacak 3-1’e güvenme!
Neyse hayırlısı…