“Ekonomide MİLLİ BAĞIMSIZLIĞIN bir bedeli var. Bizim ecdadımız bu bedeli, canı pahasına SAYISIZ kere ÖDEDİ. Sıra bizde! Biz BUGÜN bağımsızlık mücadelesinde taşın altına elimizi değil, YÜREĞİMİZİ koyuyoruz. Allah yar ve yardımcımız olsun.”
Bu sözler Bakanımız Berat Albayrak’a ait.
Bu cümleleri okuyunca uzun uzun düşündüm. Acaba yanlış mı okudum yanlış mı anladım diye! Önce şunu sordum “Bedel” derken ne kastediliyor? Neyin bedeli? “Canı pahasına” deniliyor ayrıca ne oluyor Allah aşkına, savaşa mı giriyoruz? Ne oldu ki bir anda böyle sözler sarf edilmeye başlandı. Ekonomi hakikaten söylediğinizden veya söylemediğinizden hatta bizim zannettiğimizden daha mı kötü? Ne oldu abi? Ekonomik olarak ne hale geldik? Nasıl bir “Bağımsızlık mücadelesi”. Zaten sıkıntılar içindeyiz daha da, ne yapmamız lazımda taşın altına elimizi koymamızı istiyorsunuz bekliyorsunuz.
Tedirgin oldum. Düşüncelere daldım. Efkarlandım.
2020 yılına girdiğimiz günden beri diken üstünde yaşıyoruz halk olarak. Vergiler ardı ardına sıralanıyor. Dolar, Euro, Altın almış başını gidiyor. Enflasyon uçmuş gitmiş. İşsizlik rakamları tarihin en büyük oranlarına ulaşmış. Olmadık yerlerden, daha önce alınmayan istenmeyen vergiler gelmeye artırılmaya başlanmış. Dövize yönelim olmasın diye vatandaşa kambiyo vergisi getirildi. Yetmedi, halkın bankada bekleyen dövizini çekerken, %0.2-%0.5 komisyon kesilmesi kararı da geldi. Bunun adı haraç olmaz mı? Malına dövizine çökmek değil mi? Halkın helal kazancına, birikimine ortak olmak değil mi?
Şu süreçte vatandaşın tek güvencesi, kendini koruyacak yolu dövize altına kaçmak. Ne yapsın almayıpta? Dolarizasyon, kendiliğinden oluşmadı. Halkın güveni azaldı ekonomik göstergelere. Çünkü inandırıcılığı kalmadı. Enflasyon açıklanıyor % 10, gerçek enflasyon % 50’nin üstünde. Ya kim inanır zaten bu makyajlı rakamlara.
Vatandaşın, bankalardaki döviz mevduatı 210 Milyar Dolara çıktı. Merkez Bankasının, döviz rezervleri eridi, dövizi baskılamak için. Resmi olmayan rakamlara göre, son 1 yıl içinde 100 Milyar Dolar sadece döviz kur’unu kontrol etmek amacıyla satılmış. Yoksa Merkez Bankasının eksi bakiye de olması mümkün değil. Merkez Bankasının, Türk Lirası basması da cabası. Gerekiyorsa gerektiği kadar yapın tamam eyvallah. Başımız gözümüz üstüne.
Eeee güzel abim! Ekonomik Bağımsızlığımızı tehlikeye düşürecek ne yaptınız?
Ülke ithalat cenneti haline geldi sayenizde. Buğday bile Rusya’dan geliyor. İthalatı yapılmayan tarım ürünü yok. Hani biz kendi kendine yeten bir ülkeydik. Başkasına muhtaç olacak hale nasıl geldik. Çiftçiyi desteklemiyorsunuz, maliyetlerini düşürmek için imkan sağlamıyorsunuz. Sonra pahalıya üretiyor diye çiftçiden almıyorsunuz. Daha ucuza ithal ediyorsunuz gümrük vergisini aşağıya çekiyorsunuz. Ürünlerde öylece elinde kalıyor çiftçiyi borcu ile baş başa bırakıyorsunuz. Olmadı bu işte olmadı yakışmadı. Bu millilikte değil, yerlilikte değil. Büyük vebal var bu işte.
İstimval ne demek? Bankalardaki dövizler güvende mi?
Bankalardaki paramıza bir şey olur endişesi taşımıyoruz çok şükür. Paramız güvende. “Çekmiyoruz diye arka taraftan bir işler mi dönüyor?” diye kafamda deli sorular gelmeye başladı. Biraz araştırma yapınca karşıma “istimval” kelimesi geldi. İstimlak’a benziyor. (istimlak:devlet ya da tüzel kişilerin, kamu yararı için özel mülklerde bulunan taşınmaz malların bedelini ödeyerek tarafına geçirmesi, yani kamulaştırma)
İstimval: Olağanüstü durumlarda idarenin özel mülkiyetteki taşınır mallara el atmasıdır. Ancak istimvalin kullanılması için yasal bir dayanak olmalıdır. Savaş ya da seferberlik durumunda kamu düzeninin ciddi şekilde bozulduğu zamanlarda veya buna benzer olağanüstü durumda istimval yetkisi kullanılabilir. Kamulaştırma(istimlak) olağan, istimval olağanüstü bir yetkidir.
Ufak bir araştırmayla bu bilgiye ulaştım. Bakana Albayrak’ın,“Ekonomik Bağımsızlığımızın bir bedeli var” sözleri aklıma gelince, bir savaş ya da seferberlik durumu için bir zemin mi oluşturuluyor düşüncesine kapıldım. Dış ilişkilerimiz hakikaten sorunlu. Rusya ile sıkıntılar var, Suriye’de var, Azerbaycan’da Ermenistan ile var. ABD ile var. Libya’da var. Şimdi de, Yunanistan ile sorunlar başladı. Savaş için etrafımız sarılmış. Kaynayan kazanın tam ortasındayız. Ateş çemberinin içindeyiz. Korkuyorum. Ülkem adına endişeliyim. Bankadaki paralarımız güvende ama bir zaruret hali oluşturup, bu parayı mı kullanmak istiyorsunuz?
Para suyunu çekti, deniz kurudu!
Öyle ki; Yabancı turist gelmiyor. Pandemi sebebiyle turizm durdu. Bitti derken, cılız bir turist kafilesi geldi. O bizim ekonomimizi kurtarmaya yetmez. Sanayi üretimi yerlerde. Tarımda iç üretim bitme noktasında. İthalat patlamış. Cari açık patlamış, Bütçe delinmiş. Yabancı sermaye girişi yok, olan kaçmak için bulduğu her fırsatta kaçtı. Özel firma ve şirketler, borç içinde debeleniyor. Para suyunu çekti, deniz kurudu. Demek ki , son çare yine milletin ta kendisi!
Varlık Vergisi mi gelecek?
Vatandaşın sırtına şimdi de, hangi faturanın bedeli yüklenecek? Onca vergi, yetmedi mi? Enflasyonla zaten sırtımıza kamçı indirmek yetmedi mi? Varlık Vergisi mi getirmeyi düşünülüyor? Olağanüstü bir durum bahane edilerek, kimlerin kişisel döviz hesaplarını kullanılacak? Öyle ya, gelir yok Gider çok. Delik o kadar büyük ki, nasıl kapatılacağına sizde şaşırdınız!... Çözümü yine vatandaşın cebinde mi buldunuz yoksa? “Canı pahasına” denilmiş cümle içinde, zaten bazılarımızın verecek bir canı kaldı. Ona mı sıra geldi?
Son sözü sizin sözlerinizle bitireyim. “Allah yar ve yardımcımız olsun.”