|   | 
  • Cevahir Kadri

    Nerede O Eski Ramazanlar?

    Mübarek Ramazan geldi. Elbette ki her zamanki haşmeti, ihtişamı ve güzelliğiyle, bolluğu ve bereketiyle, huzur ve saadetiyle geldi.

     

    O böylesine engin ve zenginliğiyle gelmesine geldi ama bizler, dünyanın hemhemesine dalmış, dünyanın malına, mülküne, sarı altınına, yeşil nakdine, makam ve rütbesine kanmış bir toplum olarak onu nasıl karşıladık? Dahası karşılayabildik mi? Buna bütün gerçeklik ve içtenliğimizle evet diyebilmemize imkân var mı?

     

    İnsan, evet, yaşlandıkça geçmişe, anılara yönelir; onlara dair özlemleri artar. Yeri geldikçe onlardan bahseder, bahsetmek ister. Bunda bir tuhaflık, yanlışlık yok. Ama mesele o değil.

     

    Mesele, geçmişteki güzelliklerin bugün gerçekten olmayışı, bunların geçmişteki gibi yaşanmayışı. Bu, kişisel zevklerin, hazların kesilmişliği de değil. Toplum olarak topyekûn iyilik ve güzelliklerin anlatılması, kabul edilmesi ve yaşanması konusunda kurşuni örtülerin, çekincelerin, geçit vermez uçurumların varlığı neticesinde değerlere, güzelliklere, iyiliklere, iyi insanlara ulaşımın zorluğudur.

     

    “Üç günlük dünya” diyoruz ya hep; dünyanın bu üç günü bizim için ne gibi bir anlam ifade ediyor? Buna klasik olarak dün, bugün, yarın diye cevaplamak mümkün. Ama asıl ifade edilmek istenen ise kişinin iyilikler, güzellikler ve değerlere karşı durumu nedir? Kutlu zaman dilimlerini yaşadığımız bu Ramazan günlerinde bunları düşünmemiz şarttır. Bu nasıl olacaktır? Öyleyse hemen söze girelim: Bu bir muhasebe, kendini sorguya çekme dönemidir. Dün neydim, bugün neyim ve neredeyim, yarın nerede ve nasıl olacağım? Muhasebe endeksli bu soruları gerçek anlamda cevaplayabiliyor muyuz, ona bakalım.

     

    Hadislerde, Ramazan gelince şeytanların bağlandığı ifade edilir. Sorgulayan akıl, ister istemez şunu sorar: İnsanları doğru yolundan saptıran şeytan ise ve şeytan da bu kutlu zaman diliminde zincirlerle bağlanıyorsa o zaman insanoğlu bunca kötülükleri bu zaman diliminde nasıl işliyor? 

     

    Bunun üzerine kafa yoralım bakalım durum nedir? Mesela, hayvanat bahçesine gittiğinizde -ki aslında bu tür yerler, kapatılmalı, her hayvan kendi doğası içerinde hayatiyetini devam ettirmelidir- orada türlü türlü hayvanlar görürsünüz; bunların bazıları oldukça tehlikelidir. Ama korunaklı bir kafese konduğu, insanlara zarar veremeyecek bir durumda tutuldukları için bu bahçeye gelen her insan, bu hayvanların zararlarından korunmuş olur.

     

    Ziyaretçilerden biri ya da birkaçı, “Bana bir şey olmaz!” diyerek mesela, bir aslanın kafesine doğru elini uzatarak aslanı bir kedi gibi okşamaya, sevmeye kalkarsa ne olur?  Elbette bu davranışının sonucuna katlanır. Aslan, uzanan bu kolu emniyetli görmeyip kendisine zarar vereceğini düşünerek karşı bir hamle ile elini, kolunu uzatan kişiye zarar verebilir! Burada aslan, zahiren kafeslenmiş vaziyette ve insanlara zarar verme durumu da söz konusu değil. Ama insan, iradesiyle tam da zararın ortasına, merkezine yol alınca kafeslenmiş, zincirlere vurulmuş aslandan zarar görür. İşte şeytanın, insanlarla ilişkisindeki durumu da buna benzer.

     

    Bu kutlu zaman diliminde bağlı olan şeytan, etki alanından kendisini çekip çıkarmayan kişi, elbette kötülük yapmaya, iyilikleri engellemeye devam edecektir. Yaptığı işin kötülük olduğunu fark edemeyecek derecede kendini gaflete, dalalete salmış kimseler de elbette kötülük işlemeye, enerjisi kendinden olmak üzere kötülüklerini, şer işlerini yapmaya, sürdürmeye devam edecektir. Bunlara Allah’tan bir inayet olmazsa bunları hayra döneceği yoktur.

     

    İşte insan, bu kutlu zaman diliminde, dün işlemiş olduğu kötülüklerden bugün kendini hesaba çekerek yarınlara daha istikamet ehli olarak yürümenin gayreti içinde olacak demektir. Günahlarına, hatalarına pişmanlık duyup gerçekten tövbe edenlerin hiç günah işlememiş durumunda olacakları, Peygamber sözü olarak nakledilen bir hadiste haber veriliyor. Bu haber, her hafta hutbede de okunuyor: “Ettaibü minezzenbi kemen la zenbe leh.” yani “Günahlarına tevbe eden hiç günah işlememiş gibi olur.” Elbette ki bu hadisin kapsamına kul hakları dahil değildir. Çünkü kul hakkı, kulların Hak huzurunda helalleşmesi ile sonuçlanacak bir durumdur.

     

    Şimdi düşünelim; Hak Teâlâ, kullarına böylesine güzel bir arınma; günahlardan, kötülüklerden yunup yıkanma adına çok önemli bir fırsat vermişken bu fırsatı değerlendirme yolunda bir irade sergiliyor muyuz? Bugünün meselesi budur. Dünkü ve bugünkü hatalarından pişmanlık duyup tevbe ederek yarına Hakk’ın rızasına uygun olarak uyanma ve öyle devam etmek niyeti, azmi, çabası içerisinde olmak, Ramazan’ı bu anlayışla karşılayıp kendini hesaba çekme ve nefsini kontrol altına alma ile derin bir muhasebe ve murakabeye girerek Yüce Mevlâ’dan af ve mağfiret talep edip bundan sonraki hayatını o hâl üzere sürdürmenin gayreti içerisine girmek gerekiyor. İşte o zaman Ramazan’ın engin ve duru ufkundan, ortamından, feyiz bereketinden istifade etmiş oluruz. İşte inanan bir insan için, üç günlük dünya tabirinin ifade ettiği mana budur.

    ***

    Buraya kadar söylediklerimiz kişisel gelişimimizle ilgili. Bir de sadece bize bağlı olmayan durumlar var. O da toplumun değer yargıları algısı. Değerlerin toplumu oluşturan insanlar nezdindeki değeri nedir? İyilikler, güzellikler teşvik mi ediliyor, yoksa engelleniyor mu? Birlik ve beraberlikten dem vurulup birkaç dakika, birkaç cümle sonrasında “ama, fakat, lakin”lerle devam eden bir ayrımcılık mı söze baskın yoksa? Bir yandan hutbelerde iyilik etmenin, yardımlaşmanın, dayanışmanın sevapları bir bir anlatılırken, insanlar birlik ve beraberliğe, yardım ve dayanışmaya teşvik edilirken diğer yandan da “batıl yol ve yöntemlerle” ve birtakım siyasilerin kötü yorumları ile, zorda kalmış insanlara yardım etmenin büyük suçlardan sayılması ve bunu kutlu zaman dilimini de hiç dikkate almadan devam edilmesi, insanların arasında büyük nifak sokulması ile insanımız eski Ramazanları elbette özlüyor. Nasıl özlemsin ki, daha önce, muhtaç durumda olanlara yardım etmenin cezai müeyyidelik bir suç olarak görüldüğü bir dönem yok gibidir.

     

    İnsanların birbirine hor bakmadıkları hangi siyasi ve dini düşünceden olursa olsun, birbiriyle tatlı bir rekabet hâlinde, sevgi ve saygı atmosferinde yaşadığı Ramazanları özlememek, o günlere özlem duymamak mümkün mü?

     

    İşte anılan ve şu an ortamın imkânsızlığı sebebiyle de ifade edemeyeceğimiz durumlardan dolayı gençliğin, insanların dine, diyanete, değerlere karşı bir tavır sergilemesi akıl ve vicdan sahiplerini derin dertlere gark ediyor. Onlar da ister istemez, dertli dertli “Ah, nerede o eski Ramazanlar?” diye hayıflanmaktan, o günlere özlem duymaktan kendini alamıyor!..

     

    Nasıl özlem duymasın ki, evleri şenlendiren genç talebeler, Ramazan’ın bu kutlu iklimini hakka’l-yakin yaşayarak öğrenmiş, bu güzel günlerin hayatına hayat olmasını irade etmiş oluyordu. Şimdi bu imkân ve şeraitten bütün bütün mahrum olunan bir atmosfer var. Geçip giden o demler, elbette gayesi rıza-yı ilahi olanların özlemle yâd edeceği güzel vakitlerdi.

     

    Üzgünüm ki şimdiki nesil, gelecekte “Ah, nerede o eski Ramazanlar?” diye hayıflanma, dertlenme, geçmiş güzel günlere özlem duyma duygusundan da mahrum olacak!.. Heyhat toplum için de yıkımların en yıkımı esas budur. Hangi işte olursa olsun, haktan, hukuktan, adaletten şaştınız mı o toplum esasen yıkılmaya yüz tutmuş, kendi yıkılışını, yok oluşunu hızlandırmış demektir.

     

    Bugünkü gençliğin, yarınlarda “Nerede o eski Ramazanlar?” diye bugünleri özlemle anabileceği bir atmosferi bile yaşatamıyorsak kendimizi derin bir muhasebeye salmamız elzemdir. Etkili ve yetkililerimiz de toplumu yönetirken değerlere de sahip çıkma sorumluluğunu idrak edip hep birlikte hâl çareleri ortaya koymamız gerekir.

     

    Bunun yolu da öncelikle herkesi sevmek, her düşünceye saygı duymak ve hiç kimseyi ötekileştirmeden birlik ve beraberlik içerisinde, hayırlarda yarışarak geleceğe yürümekten geçer. Böylece hepimiz, “iki günü eşit olan ziyandadır.” ikazının gereğini yaparak zarardan, ziyandan kendimizi ve toplumumuzu kurtarmış oluruz. Eski güzellikleri aratmayacak, hayırlı Ramazanlar dilerim. 

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.