Edebî türler insanın duygu, düşünce ve hayal dünyasının ifadesinden başka bir şey değildir.
Mart ayında cemrenin toprağa düşmesiyle hayatta bir kıpırdanma, bir kımıldanma başlar.
Buna bir de belirli gün ve haftaları eklediğinizde hareketlilik daha da artar.
21 Mart ise mart ayının hareketliliğinin zirveye ulaştığı bir gündür; Nevruz Bayramı, Dünya Şiir Günü, büyük ozan Âşık Veysel’in, şair ve oyun yazarı Hüseyin Suat Yalçın’ın, yine seslendirdiği şiirler ve Anadolu’nun ücra köşelerinden insanların hayat hikâyelerini “Bam Teli” adlı programında anlatarak, aktararak insanımızın Anadolu’yu ve çilekeş insanını tanımasına vesile olan, TV Programcısı ve sunucu Tayfun Talipoğlu’nun ölüm yıldönümü. Cümlesine Rabbim rahmetiyle, merhametiyle muamelede bulunsun inşallah!..
Nevruz denince, 21 Mart’ı gösterince takvimler nedense içime bir şiir hevesi ve sevdası kaplar. Şiir, daima şiir, eksilmeyen bir hevesle, taptaze bir nefesle; şiir, daima!..
Eski Türk şiiri her zaman akademisyenlerimizin ilgi odağı olmuştur. Ama bu konuda yetkin isimlerin sayısı pek de fazla değildir. Eski Türk şiiri üzerine Talat Tekingibi bu alanda uzmanlaşmış isimler öne çıkmıştır. Bu konuda Batılıları, oryantalistleri, Türkologları liste harici tuttuğumu belirtmek isterim.
Türk dünyasının kadim şairlerinden şiir örneklerine geçmeden önce baharın gelişini alkışlayan türlü koşuklar vardır ki baharı en güzel halleriyle tasvir ederler. Önce orijinal söyleyişini sonrasında da bugünkü söyleyişini verdiğimiz bu koşuklardan birkaç dörtlüğü şuraya yerleştirelim:
“Tümen çiçek tizildi/Bükünden ol yazıldı/Oküş yatıp üzüldi/Yirde kopa adrışur”
“Binlerce çiçek dizildi;/O tomurcuklardan yayıldı,/Çok yatmaktan üzüldü,/Yerden biter bitmez ayrışır.”
“Kızıl sarığ arkasın/Yipkinyaşılyüzkeşip/Bir bir keri yürkeşip/Yalnguk anı tanglaşur”
“Kızıl, sarı art arda/Yeşil menekşe açıyor/Birbirini sarıyor/İnsan buna hayran olur.”
Bu örneklerde görüldüğü gibi baharın gelmesiyle toprak ısınır, ısınan toprakta türlü türlü çiçekler tomurcuklanıp açarak boy gösterir. İsmi şiirde yer verilen menekşe gibi çiçeklerin yanı sıra ismi verilmeden sadece çiçek olarak anılanlar da söz konusudur. Zekai Tunca da o ipeksi sesiyle baharı gönüllerimize dokundurmamış mıydı zaten? “Bahar çiçek çiçek gelince güzel”
Lirik şiirleriyle tanıdığımız Aprin Çor Tigin Türkçenin bilinen kadim dönem şairlerindendir. Onun sevgilisine yazdığı şiiri harika duygu tasvirlerini içerir:
“Kasmçıgımın ö[yü]/Kadgurar men/Kadgurduk[ça] kaşı körilem/Kavışıgsayur men”
“Yavuklumu düşünüp/Kaygılanıyorum;/Kaygılandıkça; kaşı güzelim,/Kavuşmak istiyorum!/
“Öz amrakımınöyür men/Öyüevirür men ödü... çün/ Öz amrak(ımın]/Öpügseyûr men”
“/Öz sevgilimi düşünüyorum;/Düşünüp durdukça.../Öz sevgilimi/ Öpmek istiyorum!”
“Barayıntiser/Baç amrakım/Boru yimeumaz men/Bağırsakım”
“Gideyim desem,/Güzel sevgilim,/Gidemiyorum da;/Merhametlim!”
Görüldüğü gibi şiirlerinde sevgilisine duyduğu derin hisleri en güzel şekilde ifade eden bir şairimizdir Aprin Çor Tiğin.
Arada, okyanus enginliğinde divan, halk ve tasavvuf şiirimiz var. Onu bir başka yazımıza havale ederek yakın dönem şiirlerimizden örnekler sunalım. Yavuz Bülent Bakiler ilk sırayı kapıvermiş hemen:
Bahar gelince insanın içi içine sığmaz olur; dağlara, bağlara, yollara, kırlara hep birlikte gidesi gelir. Yaşama sevinci kaplar baştan başa yüreğine, bütün hücreleri hayatın canlılıkları ve heyecanları ile dolar. Üstat Yavuz Bülent Bakiler de Yaşamak Güzel şiirinde böyle duygu sarmalını resmeder:
“Boşuna gönül vermedim bunca yıl mavi göklere/İnancım büyük Allah'a/Yaşamak istiyorum gönlümce gençliğimi/Yaşamak güzel daha.//Ey tastaki su, gökteki kuş, daldaki nar.../Yıllar yılı tadına doyamadığım bahar,/İçimde ihtilâl var/Belki de çıkmam sabaha!”
Bazen de dertlenir insan, hayatın hay huyu içerisinde altından kalkamayacağı durumlar yaşar. Biliyoruz ki Rabbim bize altından kalkamayacağımız, üstesinden gelemeyeceğimiz imtihanları yaşatmaz. Çünkü O, bize böyle dua etmemizi öğretiyor. Kadir Erdal da ruhunu zorlu çöllere saran olaylarla iç içe bir duygu atmosferi çiziyor “hüzün çarmıhında” adlı şiirinde:
“Yusuf kokusu sardı yine/ yakup diyarını/ ruh çölünde// maziyi buduyor budak budak/ hicran hançeriyle iki dudak/ sevdalar kürek çektik/ yorgun mecnunlara ağlayarak// derin cilvelerle yorulur leylâ/ soluksuz yoğrulurdu geceler/kefensiz buluşmalarla/ can verdi şimdi tenler//asil çileler uyanır yineo davudî sesle/talealbedrü’ler yayılır/hüzün çarmıhında/iki damla tebessümle”
11 Haziran 2016 tarihinde ebedî âleme göçen Saadettin Kaplan da Bir Cemre Düşür şiirinde sevgiliye hasretini, aşkla dopdolu oluşunu, sevgisiz ve sevgilisiz hayatın kıştan ibaret olduğunu bahar esintileri eşliğinde söyleyerek gönüllere cemrenin düşmesini diler:
“Sen ey, bin vuslatı tek bûsesine/Bir tomurcuk gibi iliştiren yâr,/Bin aşkı bin âha bölüştüren yâr,/Nevâ telimdeki sevda sesine,/Bülbül teleğinden bir mızrap getir,/Bana demet demetızdırap getir;/Tozar gider aklım, beynim büzüşür.//Bu kor ayazında közlerim üşür,/Ne olur gönlüme bir cemre düşür!..”
Yakın dönem şair ve yazarlarımızdan Hüdai Can,Bahar Mektubu şiirinde bahar özlemiyle yanıp tutuşan gönüllerin ferahlaması için yârinin bir bahar göndermesini ister:
“Yine bir bahar gönder/Yine bir baharla gel/Bir zarfa koy sevincini, rüyanı/Bir kâğıda dök gayretini, ızdırabını/Ve bir bahar ol gel perişan yaylasına gönlümün/Seni senin soylayalım, gel baharınla/Gülünle, beyazınla, kokunla gel”
İnsan duygularıyla, erdemleriyle başlı başına bir şiirdir. Bazı halleri vardır sevinçle iç içe bazı halleri vardır dertlerle yüzünden düşen bin parça. İnsanın içine çıkamaz olduğu vakitleri de vardır insanın. O zaman inkisarlar yaşar, hayata ölgün ölgün bakarak. Ahmet Erhan, Güvercin Kanadına Yazılan Şiir adını verdiği şiirinde de insanın bu cevap bulası hâllerini resmederek için de bulunduğu hâlin sebebini sorar:
“Yağmur oluk oluk yağardı üstümden/Ben göğün sevgilisi, denizin oğluydum/Ne oldu bana şimdi, nedir değişen/Niye böyle dilden dile düştüğüm?”
Hayat bazen doğayla, doğadaki nesnelerle duygu alışverişi içinde olmaktır. Cumhuriyet döneminin şairlerimizden Cahit KülebiZerdali Ağacı ile söyleşir:
“Havalar güzel gidiyor/Sen de çiçek açtın erkenden/Küçük zerdali ağacım/Aklın ermeden./… /Şimdi okşar da hafif hafif/Bir gün yerden yere çalar rüzgâr/Küçük zerdali ağacım/Bakma güzel gitsin havalar.”
Nevruz Bayramı ve Dünya Şiir Günü bağlamında sözün sultanı şairlerimizden bir demet şiir sunmak istedim. Demetteki son şiirimiz 21 Mart 1973 tarihinde son yolculuğuna uğurladığımı büyük ozan Âşık Veysel’e ait. Büyük Ozan’a ait “Çiğdem Der Ki Ben Âlâyım” şiirinden bir bölümle sözümü bağlayayım:
Nevruz der ki ben nazlıyım/Sarp kayalarda gizliyim/Mavi donlu gökyüzlüyüm/Benden ala çiçek var mı//
Al baharlı mavi dağlar/Yârim gurbet elde ağlar
Birlik ve beraberliğin, coşkunun, canlanmanın, dirilişin sembolü olan Nevruz Bayramınız, edebî türler içerisinde en insanî olanı olan şiirin gündemi olan Dünya Şiir Gününüz kutlu olsun. Başta Âşık Veysel olmak üzere ebedî âleme göçen bütün ediplerimizin ruhları şâd, mekânları cennet olsun!