|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    TASARRUFU BOŞVERİN İSTAKOZA DEVAM

     

    Elbette Allah bilir ama bir seçim daha görebilecek yaşta olmadığımı düşünmekteyim. Kaç seçim önceydi hatırlamıyorum, katıldığım son seçimde AKP’ye vermiştim oyumu. Ancak çok uzun süredir seçimlere katılmıyor, oy kullanmıyorum. Bunda, muktedirlerin, itibar diye adlandırarak yaptıkları israf ve yaşadıkları debdebeyi ama muhaliflerin de aynı zaafla malul oluşlarını görmem büyük rol oynadı.

     

    İsraf etmemek, yani tasarruflu olmak... yani haddi bilmek, ölçüyü aşmamak; erdemdir, fazilettir. Erdem, güzel ahlâkın bir şubesi ve bir rüknüdür. Güzel ahlâkı kesp etmenin ve yaşayabilmenin bazı yolları, bazı vesileleri vardır. Bunlardan en önemlisini Koca Şâir’den öğreniyoruz:

    {{Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır.../Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır./ Yüreklerden çekilmiş farzedilsin havfı Yezdân’ın.../ Ne irfanın kalır te’siri kat’iyyen ne vicdanın.}}

    Demek ki Allah korkusu yoksa, güzel ahlâk ve dolayısıyla tasarrufa riayet (israftan kaçınma) da yoktur. İsrafçı kişinin, öncelikle nimetleri Gönderen’den korkmadığını ve sonrasında bir bakıma o Mün’im-i Hakiki ile istihza ettiğini söylemek yanlış olmaz. Öyleyse ona “insan” demek de mümkün değildir. BU BİR!

    İsraf, sonuç itibariyle hepimize, bütün insanlara ve hayvanlara hediye ve emanet edilmiş doğal kaynakları ölçüsüzce tüketmek anlamına geldiği için, kamusal bir suçtur. Amme hukuku gereği, israf yapılması önlenmeli, yapanlar cezalandırılmalıdır. BU DA İKİ! (Bediüzzaman’ın İKTİSAT RİSALESİ’ni tekrar tekrar ve pürdikkat okumanızı öneririm.)

     

    Bu girişten sonra geleyim asıl konuma:

    Sayın Cumhurbaşkanımız, “kamuda tasarruf” konusunda bazı adımlar atmış, birtakım tedbirler vaz’etmiş. Şayet arkasında bazı siyasî mühendislik hesapları yoksa, bize bu adımları alkışlamak düşer. Kendisi daha önce de benzer söylemlerde bulunmuştu fakat sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır olmuştu. İnşallah bu defa sonuç öyle olmaz. İnşallah! Zaten bu defa üzerimize karabasan gibi çökmüş bir zorunluluk bulunduğu da açıkça görülüyor. “Not to be” şansımız yok. To be or to be!

     

    Niyetler önemlidir. Fakat tanımları doğru yapmak, ölçüyü ve kapsamı doğru belirlemek de önemlidir. TASARRUF’un gerçek tanımı yapılmıyor ve gerçek ölçüsü doğru belirlenmiyorsa... hele kapsamı konusunda hatalar yapılıyorsa, bu alanda denenecek her teşebbüs akim kalmaya mahkûmdur. Ben diyorum ki söz konusu bu teşebbüs de sözden öteye geçmeyecek, akim kalacaktır!

     

    Şu “istakoz meselesi” çok konuşuldu. İlgili kadın âdetâ linç edildi. Evet, o şahsın yaptığı şey, onur kırıcı bir şeydir. Ama konuşulanların hiçbiri rasyonel değildi ve konuşanların ayakları yere basmıyordu. Aslında kimsenin derdi tasarruf değildi, konu üzerinden siyasal rantlar devşirilmeye çalışılıyordu. Şayet öyle olmasaydı, konuşanlar, geçtiğimiz bayram tatilini Yunan adalarında geçirmek için, başta Ayvalık olmak üzere bazı iskelelerde oluşan kuyrukları da nazara verir, Yunan adalarında tatil geçirme sevdâlılarından da söz ederlerdi.(*) Bu konuyla istakoz yeme konusu arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır. Ve bu iki konu, kamudaki ve saray(lar)daki israftan ayrı düşünülmemelidir. İşte o zaman ayaklarımızı yere basmış ve toplumsal zaaflarımızın, düşkünlüklerimizin analizini doğru yapmış oluruz. İğneyi de çuvaldızı da doğru yerlere ve sırasıyla batırmalıyız. Teşhis doğru konulmalıdır ki tedavi tedbirleri fayda versin.

     

    İhtimal ki ölmüştür, Allah rahmet eylesin, 1983 yılında, Erbakan rüzgârları estiği hengâmda, tanıştığım ehl-i tarik bir Enver Abi vardı. İzmir Şirinyer’de harita kadastro mühendisiydi. Bir gün ofisinde ikram ettiği çayı yudumlarken bana; “Serdarcığım, bu millet sefâ pezevengidir.” demişti. Onun aynen aktardığım bu sözünü hiç unutmadım, haklılığını kanıtlayan örneklerle karşılaştıkça da sık sık hatırlarım.

    Ben de bu milletin bir parçası olduğum için rahatlıkla tekrarlayabiliyorum: Evet, biz fazlasıyla sefâ düşkünüyüz. Hattâ sefâ merakımız, çalışma, üretme, bedel ödeme zorunluluklarımızın ve diğerkâmlık erdeminin önündedir.

     

    Bu açıdan baktığımda, yani Yunan adalarında tatil geçirme sevdâlılarının oluşturduğu izdihamı gördükçe, saray(lar)daki israfa, debdebeye ve istakoz yiyip bunu teşhir edenlere de farklı bir pencereden bakabiliyorum. Ve Ahmet’e, Mehmet’e soruyorum: “Eğer imkânın olsaydı, bayram tatilini Yunan adalarında geçirmeyi ister miydin istemez miydin? Eğer imkânın olsaydı, o istakozu yemeyi ister miydin istemez miydin? Eğer imkânın olsaydı, bildiğimiz saray(lar)da yaşamayı ister miydin istemez miydin? Ele geçirdiğin en küçük imkânı bile sefâ sürmek için kullanır mıydın kullanmaz mıydın? Ölçüyü aşarken, lükse meylederken, aklına Allah korkusu gelir de israftan kaçınır mıydın kaçınmaz mıydın? Eyyy yoksulluktan, geçinememekten şekvâ eden Ahmet, Mehmet... varlıklı olsaydın, yokluk içinde kıvranan Ahmet’leri, Mehmet’leri hiç aklına getirir miydin? Şimdi uyuzun var, tırnağın yok... ama Allah tırnak verseydi, ne yapardın, neler yapardın?

     

    Eyy Sayın Cumhurbaşkanımız, eyy istakoz yiyenler, eyy Yunan adalarında tatil geçirme sevdalıları, eyy Ahmet, eyy Mehmet! Ayaklarınızı yere basınız, gerçeği görünüz. Değilse, tasarruf tedbirleri söylemlerini bırakınız. Sizler, Mehmed Âkif’in işaret ettiği yönde değişmedikçe, gerçek âhiret inancına ulaşamadıkça, gerçek Allah korkusunu hissetmedikçe tasarruf falan edemezsiniz. Bal tutanlar, parmaklarını yalamaya, diğerleri de bir şekilde bal tutma hırsı göstermeye devam edecektir. Tasarruf seferberliği yapılmak isteniyorsa, önce materyalist eğitimden gerçek mâneviyatçı eğitime geçiş seferberliği yapılmalıdır ve en tepedekinden en aşağıda olanımıza kadar hepimiz bu eğitimden geçirilmeliyiz. Vesselâm.

     

    Hayırist, esenlik dolu HAYIRLI günler diler.

     

    (*) Ben Ege çocuğuyum. Midilli ile Ayvalık arası kaç metredir, biliyorum. Midilli ile Ayvalık’ın tarihî dokuları, iklimleri, toprak yapısı, bitki örtüsü, balık çeşitleri arasında fark var mı? Cevabınızı da biliyorum. O halde, halkın büyük bir kısmı yarı aç yarı tok yaşama savaşı verirken nedir bu Yunan balığı(!) yeme sevdâsı? Peki ya Schengen Vizesi almak kolay olsaydı? Bizi gidi istakozcular bizi!...

     

    R. Serdar Özmilli

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.