"Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!"
Bu ülkenin evladı nasıl oldu da kendi ülkesinde, bu kadar değersiz oldu? Sen ülkenin için, gerektiğinde canını vermekten çekinme, madden ve manen her daim ülkenin neferi ol. Sonra sana gösterilen vefa değil, cefa olsun. Asıl bu, gariplik, sahipsizlik değil mi?
Kapitülasyon ne demek?
Kapitülasyon; Bir ülke de yurttaşların zararına olarak, yabancılara verdiği ekonomik ve sosyal ayrıcalık demektir. Neredeyse 560 yıl boyunca Osmanlı Devleti’ne zarar, ayrıcalıklı ülkelere en büyük kazanç sebebi olmuş.
Kapitülasyonlar, Ekonomik ve ticari anlamda, ayrıcalıklar tanıyan anlaşmalardır. Bu anlama, Osmanlı Devleti’nde ‘imtiyazat-ı ecnebiyye’ yani ‘yabancılara tanınan ayrıcalıklar’ olarak adlandırılmışlardır. Osmanlı Devleti’nde, ilk kapitülasyon hakkı, I. Murat (Hüdavendigar) zamanındadır. Fatih Sultan Mehmet Han döneminde, Venediklilerle, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Fransızlara verildi. İlki ile başlayan ayrıcalıklar dur durak bilmeden devam etti. Sonra ayrıcalık verilmeyen bir ülke neredeyse kalmadı. Osmanlı Devleti’nin ileri gelenleri, öncelikle bu kapitülasyonların(ayrıcalıkların) ekonomik olarak yararlı olduğunu düşünmüş. Öncesinde maddi bir kazanç olacağı kanaati oluşsa da, sonrasında o beklentiden bile geçilmiş.
Üretimi yok denecek kadar az olan Osmanlı, “İthalatı, pazarda mal bolluğu sağlamak açısından yararlı görüyordu. Bu yönetim anlayışındaki Osmanlılar, ticaret imtiyazlarını, yani kapitülasyonları ülke için yararlı saymakta, çıkarlar doğrultusunda Avrupa ülkelerine seve seve tanıyordu.” Bu ayrıcalıklar, maddi beklenti ve bolluk getirmesine sebep olunsa da, yerli sanayi ve üretimin gelişmesinde en büyük engel teşkil etti.
Kaldırılması öyle kolay olmadı. Osmanlı Devleti’nin 1365 yılından başlayarak 560 yıla yakın süreyle uygulanan, kapitülasyonu kaldırmak bir kalemde olacak iş değilmiş. Kim kendisine uygulanan ayrıcalıkların hemen kaldırılmasını ister. Hem de pazarın hakimiyken. Siz bir anda nasıl “u” dönüşü yapacaksınız, bu teslimiyeti kabullenmişken.
1. Dünya savaşı çıkmış, 1914 yılında kapitülasyonların kaldırılması, bir hak oldu. Kapitülasyon verilen tüm devlet temsilciliklerine ayrıcalıklarının kaldırıldığı duyuruldu. Diş gösterilse de, karşı taraf kendilerine hak gördüğü ayrıcalıktan vazgeçmek istemedi. Osmanlı Devleti mağlup sayılınca, Sevr Antlaşmasıyla, kapitülasyon dayatmaları devam etti. Öyle kolay vazgeçilir mi para akan çeşmenin başında otururken!
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, tüm devletlerin çabalarını boşa çıkardı. Kolay değil, boynunda boğazında kelepçeler ile yaşamak. Yeni Türk Devleti, yepyeni taptaze bir geleceğe yürüyordu. Lozan Antlaşması ile, tarihler 1923’ü gösterdiğinde, kapitülasyonlardan da ‘kesin kurtuluş’ gerçekleşti. Genç Türkiye, yabancıların boyunduruğu altından çıktı, büyük yük atılmış oldu nihayetinde.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK, kapitülasyonlar meselesinden Nutuk’ta şöyle bahseder:
“Efendiler, biliyorsunuz ki, yerini yeni Türk devletinin aldığı Osmanlı Devleti, (…) bir takım kapitülasyonların tutsağıydı. Hristiyan halk birçok hak ve ayrıcalıklara sahipti. Osmanlı Devleti, Osmanlı ülkesinde oturan yabancılar üzerinde yargı haklarını uygulayamazdı; Osmanlı yurttaşlarından aldığı vergiyi yabancılardan alması engellenmiş bulunuyordu. Devletin varlığını kemiren ve kendi sınırları içinde yaşayan azınlıklarla ilgili önlemler alması mümkün değildi. Osmanlı Devleti kendisini kuran asıl topluluğun, Türk ulusunun, insanca yaşamasını sağlayacak önlemleri alma bakımından da engellenmişti……. diye devam ediyor.
Turist, milletin efendisi olmuş!
Demek ki; ülke olarak dövize o kadar muhtaç hale gelmişiz ki; bir kaç yüz dolar daha fazla para gelmesi için, halkın evinde kapanması, turist görmemesi isteniyor. Yardımsız desteksiz yaşaması hatta ölmesi, intihar etmesi umursanmıyor bile… Ey benim vatandaşım, kendi ülken de turist denize girerken sen kapının önündeki suya giremezsin.
Kum, deniz, güneş, gezmek, yemek, içmek, eğlenmek…
Turiste tam serbest, Türk’e tam yasak!
Yürüyen dolarlar, yürüyen avrolar geliyor diye. Kendi vatandaşımız virüse maruz kalmasın ya da yaymasın diye evlerine kapatıldı. Ben ayrımcılık yapıldığını düşünmekte haksız mıyım? Sanki turistlere virüs bulaşmıyor, onlarda bize yaymıyor. Nereden geldi “Hindistan mutasyonlu virüs” nereden geldi “İngiltere varyasyonlu virüs”
Yabancılardan PCR testi bile istenmiyor. Kendi ülkesinde karantinaya tabi tutulup kapanması istenecek vatandaşlar, Türkiye’yi bir geçiş üssü gibi görüyor. Görmesin de ne yapsın, Ülkesine dönse, 10 günlük zorunlu karantinaya tabi olacak, Türkiye’de gördüğü muameleyi, hizmeti bile belki görmeyecek.
“Bir Türk, dünyaya bedeldir” sözünden “Acaba kaç Türk, bir turiste bedel?” noktasına geldik.
Kendi özvatanında, öz evladının ederi bu mu? Dünya’nın en güzel ülkesini, hem içerde hem dışarı da, parası ile insanıyla, bu kadar değersiz, bu kadar ucuz göstermek nedir yahu!!!
Ey milletin evladı! Öz yurdunda garipsin, öz yurdunda parya!!! Her türlü haktan mahrum ve yoksun olan…