“Meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz” ekonominin son gidişatı ancak bu kelimelerle ifade edilebilir. Demirel’de rahmetli bu sözleri ile anlatmıştı.
Ekonomiden sorumlu bakanımız "döviz kuru benim için hiç önemli değil, ben işin o tarafına bakmıyorum” demiş. Bu nasıl bir yorumdur! Sanki ülke milyarlarca dolarlık, ihracat ve ithalat yapmıyor. En sıradan bir esnaf bile ne aldığına ne sattığına bakar ama bakanımız bakmıyor. İşi olduğu halde kurlar hakkında en ufak bir müdahalesi yok. Türk Lirasının değerinin düşmesi nasıl ilgilendirmez. Ekonomi den sorumlu olan birisi, Türk Lirasının kıymetini koruma kanunu bilmemesi ne anlama geliyor?
Bu açıkça; dövize müdahale etme imkanımız kalmadı, yapacak bir şey kalmadı. Çaresizliğin, tükenmişliğin itirafı değilse nedir? Çözüm olarak ağızlardan dökülen cümleler, durumun vahametini gözler önüne sermeye yetiyor.
Ülkenin içinde bulunduğu yoksulluk itiraf edildi!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, içinde bulunduğumuz ekonomik krize karşı sabır tavsiyesinde bulundu ve dedi ki; “Gerçek mümin yoklukta sabredendir“ Şükretmek güzel bir şeydir amenna. Ama yokluk çekene, işsize, evine ekmek götürmenin derdinde olana, çocuğuna mama almanın telaşını yaşayana, kirasını ödeyemeyeceği endişesini taşıyana şükretmek düşer mi? Peki ya varlık içinde olanlara? Onlara kimse “şükret” demiyor. “Varlığını paylaş, lüks harcama yapma, alan var alamayan var” demiyor. Sabretmek neden hep fakirden yoksuldan bekleniyor? Açgözlüyü doyurmak imkansız. Onların da şükretmesi gerekmiyor mu? Bakıyoruz ki, onların şükre ihtiyacı yok, ama fakirin fukaranın var öyle mi?
Hayatta en samimiyetsiz tavsiye, zenginin fakire şükür tavsiye etmesidir!
Bu durum bize gösteriyor ki; Bu halka vaat edilen yokluktan, yoksulluktan başka bir şey değil. Halk, çözüm beklerken kendisine düşen sabır oldu. Ne yapalım sabredelim ”Allah, sabredenlerle beraberdir.” Enfal Suresi, 66. Ayette böyle buyrulmuş.
Bu sabretme işi inançlı insanlara öyle bir empoze ediliyor ki; dikkat ettiyseniz Cuma hutbesinde bile yer aldı. Cuma hutbesinde diyor ki; Sevinci ve kederi, varlığı ve yokluğu paylaşalım. Bir şey bu kadar çok sık ve herkesin duyması gerekiyormuşçasına söyleniyor olması pek benim içime sinmiyor. “Bu işin arkasında dikkat edin bu kış zor geçecek” demek anlamını çıkartırım.
Dövizin kontrolü kaybedildi galiba!
Dolar 8 TL’ye dayandı, rekor üstüne rekor kırdı, neredeyse ötesine de geçti geçecek. Önünde göreceği direnç 8.19 TL seviyesi var. Orası da aşılırsa 8.85 TL’ye kadar önü açık. Müdahale etmek için arka kapı politikaları ile örtülü faiz ve swap hamleleri yapıldı. Bir nebze de olsa önüne set çekildi ama nere kadar. Yapılan hiçbir hamle geçici çözüm olmaktan, yaraya basit bir aspirin tedavisinden başka bir şey değil.
Arjantin’de de benzer bir durumla böyle yapar gibi yaptı. Arjantin para birimi pezo, dolar karşısında 2008'den bugüne %2500 değer kaybetti. Pezodan sonra dünyada TL en zayıf para oldu. Dolar, TL karşısında 2008'den bu yana %595 değer kazandı. Bu tek kelime ile başarısızlıktır. Ülkeyi yönetenlerin vurdumduymaz, tavırlarının sonucudur. Yazık oluyor ülkeye. Bunların hepsi bile bile geldi. Herkesin gözleri önünde. Memleket kaosa doğru gidiyor, bu gidişat felaketle son bulur.
Kamu borçları her geçen gün artmaya devam ediyor!
Kur artışının tek olumlu tarafı devletin borç ödeme imkanını artırmasdır. Çünkü devletinde rekabetçi kur ile elindeki dövizleri artabilir. Ama kur rekabetçi fiyatında ötesine geçti.
Devlet borçlanmasının önü daha açıldı. Daha bu hafta 2,5 Milyar Dolar borç almak için adım attı. Hazine yurtdışındaki bankalara talimat ve yetki verip borç alma isteğini iletti. En yapılan borçlanma şubat ayında gerçekleşti. Ve borcun faizi % 4.45 olarak gerçekleşti. Ekim ayındaki bu borçlanmanın faizi % 6,4 oldu. Her yıl ödenecek 160 Milyon dolar faiz ödenecek. 5 yılda 800 Milyon Dolar faiz ödenecek. Türkiye’nin yıllık faiz yükü % 32 olurken ABD’ninki sadece % 1.65. Faiz, yükü altında eziliyoruz.
Türk Lirasına güven kalmadı!
İstanbul'un döviz alım satım merkezlerinden Tahtakale'de 50-60 milyon$ olan günlük döviz işlem hacmi şu anda 300 milyon$'ın üzerine çıktı. İnsanlar TL’den kaçıyor.
Zamanında doğru adımlar müdahaleler yapılmazsa, işte böyle TL'yi savunamayacak noktaya gelirsiniz. Merkez Bankasının rezervleri eridi. Şimdi örtülü yapılan faiz, açıktan yapma zamanı yoksa dövizin ateşi sönmeyecek. Şirketlerin içerideki bankalara da yüklü döviz borcu var. Görmezden gelinemez büyüklükte, Kurlar böyle giderse ciddi bir kredi sorunu oluşabilir. Hatta iflaslar kaçınılmaz olur.
Ucuz kredi furyası bitti! Batık krediler artacak
Konut almak için % 0.64 ile cazip hale getirilen faizler artık yok. Faizler düşse bile evlerin fiyatları arttığı için düşen faizler deve de kulak kaldı. Şimdi faizler % 1.29’lara çıktı. Merkez Bankası’nın faiz silahını döviz üzerine kullanması ile daha artacak. Ev almak isteyenlerin borç yükü kabaracak. Sadece bir haftalık kredi kullanımı 5 Milyar TL’ye ulaştı. Geçmişten gelen kredi borçları artmaya devam ediyor. Ev almış olanlar banka kredisine mahkum olanlar, işsizlik ve artan iflaslar sebebiyle kredi batağına girebilir.
Çoooook hacizli ev olacak piyasada çooook. İşinin garantisine güvenip de ev alanlar hayallerinin hüsranla sonlanacağı günler görebilir.
Ekonomi, Devlet aklı ile yönetilmiyor!
Devlet aklı kalmadı. İş yapacak insanlar, bürokratlar ne yapacağı konusunda kararsız kaldılar. Doğru hamleler yapılsa ve zamanında müdahale gelmiş olsaydı, döviz kurunda aşağı yönlü bir hareket söz konusu olacaktı. Ama bundan sonraki süreçte yapılacak hamle yanlış olursa, dövizde yukarı yönlü hareket devam edecek ve iş işten geçecek.
Artık hata yapmanın bile bedeli telafi edilemeyecek büyüklükte olabilir. Gerçeği görmezden geldiniz diye gerçek gerçek olmaktan çıkmadı.
Halka yalan değil, gerçeği söyleyin, söyleyin ki; ömrümüz, geleceğimiz, hayallerimiz, umutlarımız tükenmesin!!! Yoksa, kaybettiğiniz güven size bir daha asla dönmeyecek…
Tükettiğiniz gibi tükeneceksiniz!