Uzaktan eğitim, öğrenenlerin zaman ve mekân bağlamında birbirlerinden ve öğrenme kaynaklarından uzak olduğu eğitim modelidir. Uzaktan eğitimin gelişim evreleri incelendiğinde geçmişinin sanıldığından daha eskiye dayandığı; içeriğin sunumu ve kullanılan teknolojilere beş ana döneme ayrıldığı görülmektedir.
.Birinci dönem,1700'lü yılların ilk çeyreğinde ortaya çıkan yazışarak eğitimin sağlandığı ve özellikle posta hizmetlerinde yaşanan gelişmelerin önemli etkilerinin olduğu dönemdir. İkinci dönem ise 1900'lü yılların ilk çeyreğinde radyo ve televizyonun yaygınlaşması ile kitlesel eğitimin öne çıktığı dönemdir. Üçüncü dönem, 1960 ve 1970'li yıllarda açık üniversitelerin ortaya çıkmasıyla yaşanan gelişmeleri nitelemektedir. Dördüncü dönem 1980'li yıllarla beraber ortaya çıkan telekonferans teknolojileriyle yaşanmıştır. Son olarak beşinci dönem ise 1900'lü yıllarla başlayan ve bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler doğrultusunda özellikle bilgisayar, İnternet ve diğer iletişim araçlarının yaygın olarak kullanıldığı dönemi nitelemektedir. Uzaktan eğitim, disiplinler arası bir alandırve öğrenen, öğreten ve öğrenme kaynaklarının birbirinden uzakta olmasından dolayı ortaya çıkan sınırlılığı ortadan kaldırabilmek için farklı teknolojileri kullanır. Uzaktan eğitimin bu özelliği kavramın bir çatı kavram olarak ortaya çıkmasına neden olmuş; yazışarak öğrenme, tele öğrenme, e-öğrenme, m-öğrenme, çevrimiçi öğrenme, esnek öğrenme gibi kavramları da nitelemek için kullanılmıştır. Çoğu zaman uzaktan eğitin ve açık ve uzaktan öğrenme kavramları birbiri yerine kullanılmaktadır. Günümüzde özellikle bilgisayar ve çevrimiçi teknolojilerle kullanılan hali en yaygın halidir ve sağladığı yaşam boyu öğrenme fırsatları ile eğitimde ana akımın bir parçası olmuştur.
Türkiye'de uzaktan eğitim
Türkiye'de uzaktan eğitimin tarihi cumhuriyetin ilk yıllarına dayanmaktadır. Uzaktan eğitim süreçlerinde kullanılan yaygın teknolojiler ve uzaktan eğitim alanında yaşanan gelişmeler dikkate alındığında Türkiye'de uzaktan eğitimin temelde 4 dönemde incelenebileceği görülmektedir.
I. Dönem -Tartışma ve öneriler: Kavramsal (1923-1955)
II. Dönem -Yazışarak: Mektupla (1956-1975)
III. Dönem - Görsel-işitsel araçlarla: Radyo-Televizyon (1976-1995)
IV. Dönem - Bilişim tabanlı: İnternet-Web (1996-…)
1982 yılında Anadolu Üniversitesi, 2010 yılında ise Atatürk Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi'nde kurulan Açık öğretim fakülteleri uzaktan eğitimin Türkiye'de gelişmesine büyük katkı sağlanmış, farklı üniversitelerde kurulan uzaktan eğitim merkezleri ise bu gelişimi desteklemiştir.
Yukarıda uzaktan eğitimin tarihçesini vermeye çalıştım. Uzaktan eğitim, ülkemizde son halini ise bugünlerde almaya başladı. Pandemi nedeniyle okulların tatil edilmesi eğitim sistemini yeni arayışlar içine itti. Beyin her zaman en kolayını tercih etme eğilimi içinde olduğu için bu yöntemi seçtik. Uygulamasına baktığımızda, çocuklarımız günde sadece bir saat ekran başına geçerek bir şeyler öğrenmeye çalışıyor. Bu yöntem etkin mi? Tabii ki hayır. Birincisi tüm çocuklarımızın evlerinde bu hizmeti alabilecek teknik alt yapı yetersiz. İkinci ve en önemli sorun ise işlevsellik. Çünkü sorun bilgiye ulaşmak değil. Sorun çocukların bilgiyi işleyebilmesinde. Yani öğretileni öğrenebilmesinde, Yüz yüze eğitim de bile aktarılan yoğun bilgiyi yeteri kadar işleyemeyen çocukların uzaktan eğitimle bunu başarmaları mümkün değil. Zaten adı uzaktan eğitim olsa da uygulama uzaktan öğretim. Uzaktan öğretim faaliyetleri etkili bir yöntem olmuş olsaydı açık öğretim fakültelerinden mezun olan bireylerin bu güne kadar bilime olan katkılarını görürdük. Yıllardır yetersizliğinden şikâyet edilen bir sistemin kurtarıcı olarak sunulması da daha büyük bir yanlış. Uzaktan eğitimin bu haliyle devam etmesi demek dostlar bizi alışverişte görsünden öteye geçmeyecektir.
Gelin uzaktan öğretim yerine gerçekten uzaktan eğitim yapalım. Dersleri bir kenara bırakıp çocuklarımıza ekranda değerler eğitimi anlatalım. Yardımseverlik, adalet, sorumluluk bilinci, saygı, hoşgörü, dostluk, dürüstlük, temizlik, milli manevi duygular, insan sevgisi, hayvan sevgisi gibi başlıklar belirlenip bu konulara ilişkin gerçek eğitim faaliyetlerini işleyelim. Virüs tehlikesi geçince de öğretim faaliyetlerinin kaldığı yerden devam edelim. En azından yıllardır üzerinde durmadığımız bu ulvi değerleri çocuklarımıza kazandırmış olalım. Bizim toplum olarak en büyük problemimiz akademik gelişim değil ahlaki gelişimdir. Bugün virüs nedeniyle ortaya çıkan kaostan faydalanmaya çalışanlar, fahiş fiyat artışları yapanlar, stokçular, dolandırıcılar, bunların hepsi matematiği ve fenni bilmeyen insanlar değiller. Tam tersi çoğunluğu akademik anlamda çok ta iyi durumdalar. Ama gelin görün ki insani değerlerden yoksun bireyler. Bugün dünyayı yaşanmaz hale getirenler, doğayı mahvedenler,
hayvanları katledenler, sırdan, bilgisiz, cahil insanlar değiller. Bu insanların hepsi öğretilmiş ama eğitilmemiş insanlar. Gelin bu krizi fırsata çevirelim. İnsan gibi insan yetiştirmenin ilk adımlarını atalım.