Her yılın sonunda ve her yeni yılın başında bazı sorular zihinlerimizi meşgul etmesi etmeli. Bu sorulardan bazı şunlardır: Ne hâldeyim, nasıl olmalıyım ve bu yönde neler yapmalıyım?
Varlık âlemi içerisinde önemli ve ayrıcalıklı bir yere sahip olan insan bir canlıdır. Diğer canlılardan elbette ki farklı özellikleri vardır; düşünür, geçmişle gelecek arasında bir bağ kurar, birtakım çıkarımlarda bulunur; olayların sebepleri, şartları ve neticeleri üzerinde fikir yürütür.
İnsan-olay ilişkisi içinde insanın olaylar karşısındaki durumu en basitiyle şöyledir: Olayı yönlendiren, olayda yönlendirilen ve olaya seyirci kalan, uzaktan izleyen. Buna zaman kavramını da eklersek başkasından haberdar olan yönünü de ilave ederiz. Burada başkasından haberdar olma kısmını da olayı ya bir kişiveya kişilerden duyan veya yazılı bir kaynaktan okuyan şeklinde tasnif etmek mümkün.
Olayları yönlendirme noktasında önemli bir etkiye sahipsek burada bizim/kişinin tarihi bir rolünün olduğunu da hatırdan uzak tutmamamız gerekiyor. Olayların insanlara etkileri ne oranda iyi yönde ise amel defterimize o kadar iyilik; ne oaranda kötü ve acı veren bir biçimde ise o oranda da kötülük yazılır. Bu bakımdan toplumda yönetici olmak önemli bir sorumluluk gerektirir.
İster birey olarak isterse toplum olarak her zaman yenilenmeye ihtiaycımız vardır. Yıllar geçse de takvimler, tarihler değişse de birey olarak, toplumlum olarak değişmeye ihtiyacımız olduğu hâlde değişmiyorsak bu “yeni”lerin bize ve topluma bir faydası yoktur.
Meseleye insanlık tarihi itibariyle baktığımızda ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem (aleyhisselam) ile peygamberlerin sonuncusu, iki cihan güneşi Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi vesellem) arasında bir rivayete göre 24 bin, diğer bir rivayete göre ise 124 bin peygamberin insanların hidayet üzere, doğru yol üzere yaşamalarını anlatma, hatırlatma gayesine matuf olarak gönderildiği dini kaynaklarımızdanbiliyoruz.
Demek ki insanoğlunun zaman içerisinde bazı problemlerle karşılaştığı, bu problemlerin çözümü için ilahi receteye ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Şüphesiz peygamberler vasıtasıyla insanlığa sunulan bu reçetelerin amacı sadece ahirete yönelik değildir. Bu yönde düşünce belirtenlere Üstat Mehmet Akif Ersoy “Eğer maksudu ancak ahiret olsaydı Yezdan’ın/Ne hikmet vardı ibdaında hiç yoktan dünyanın?” sormadan edemez. Daha sonra da onlara
”Nedir dünyaya gelmekten garaz, gitmek midir ancak?
Velev ki anlamak hırsıyla olsun yok mu uğraşmak?”
diyerek bunu anlamak için bile dünyanın, hayatın, hayatta olmanın sorulması, sorgulanması gerektiğini zihinlere nakşeder. Demek ki insanlığın zihnî bir yenilenmeye ihtiyacı var.
Çevremize baktığımızda yenilenmeyen ne vardır, söyler misiniz? Parklara, bahçelere bakalım. Belediye görevlileirnce bile parklardaki çiçekler yılda bilmem kaç kere yenileniyor. Her defasında mevsimine uygun farklı farklı çiçekler dikiliyor. Çiçeklerin büyümesi, tomurcuklanması , çiçekleirnin açması ve solması hep birer yenilenmedir. Bir hâlden başka bir hâle geçmektir. Tam da bu noktada dilimizde her dem tekrar edilmesi lazım gelen bir duayı buraya bırakalım: “Allahümme yâ muhavvilel havli vel-ahvâl, havvil hâlenâ ilâ ahsenil hâl!” yani“Ey, herkesin hâllerini değiştiren Allahım! Bize iyi hâller ihsân eyle!” Âmin!..
Hâllerimizin iyi olması lazım. İyi hâl üzere hayat sürmemiz ve iyi hâl üzere bu can emanetini sahibine teslim etmemiz gerek. İyi hâl üzre yaşayan hem toplumsal açıdan hem de bireysel açıdan daima huzura erer. Toplumsal açıdan meseleye baktığımızda, Türkçemizin söz sultanı Yunus Emre’nin çağlar ötesinden
“Biz sevdük ‘âşık olduk sevildük ma‘şûk olduk
Her dem yini dirlikde sizden kim usanası”
dizeleriylegüzel hâl üzere hayat sürenlerin toplumda iyi karşılanacağını vurgulamış, bugünlere ve elbette ki yarınlara seslenmişti.
Hayatın tekdüze devam etmediğini insanoğlunun zaman zaman yanlışlar yaptığını, zaman içerisinde bu yanlışlardan vazgeçmesi gerektiğini hepimiz söyleriz. Söyleriz de bunu ne kadar gerçekleştirebiliriz?Hz. Peygamberin (s.a.v.) “Müslüman aynı delikten iki kere sokulmaz, ısırılmaz.” hadisi geçmişte yaşananlardan ders alınması gerektiğine işaret eder. Eğer geçmişte yaşananlardan ders almaz isek bu durum millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u haklı çıkarır:
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?
“Târîh”i “tekerrür” diye ta’rîf ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
Yaşanan bunca sıkıntılar, zulümler, acılar, savaşlar elbette bizim, insanoğlunun geçmişten hisse kapmadığını ortaya koyar. Oysa ki durup düşünmesi gerekir insanın. İnsan, kendisine verilen akıl nimetinin gereklerini yerine getirmeli. Bir anonim sözde “Benim gibi düşünmeni istemiyorum, düşünmeni istiyorum.” Denilerek salt düşünmeye teşvik söz konusudur. İnsan, düşünürse ders alır. Olayları sebeb, oluş ve neticesi itibariyle düşünür ve sorgulayabilirse geçmişten ders alır. Aksi takdirde hüsran üstüne hüsranlar yaşar, yaşamaktadır da!..
Ağaçların her baharda yenilenerek daha canlı ve daha gür olarak hayat sürer.İnsan da zamanı ölçmede kullandığı yılların bitimini ve başlayışını fırsat bilerek topyekün bir muhasebe ve cehaletle, düşüncesizlikle bir mücadele ve mücahedeye girişmelidir. Bu, insan için olmazsa olmazlardandır.
Günler, aylar, yıllar değişse de anlayışlar değişmiyorsa gerçekte değişen bir şey yoktur ve sadece eskiyen, yıpranan, kendisini tüketen insan ve insanlık vardır.
Sosyal hayatta bazı şeyler ters gidiyorsa insan, bunu düşünerek bulabilir. Olaylara, olgulara, durumlara yeni bir bakışla, yeni bakış açılarıyla bakabildiği ve o yeni anlayışla değerlendirebildiği ölçüde gerçek bir değişim gerçekleştirebilir. Yoksa ismler değişir, resimler değişir, mevsimler değişir ama hatalar değişmez! Hatalar yapılmaya devam ettiği müddetçe de insanlık ne yazık ki her dem iflasa adım adım sürüklenmekten kendini kurtaramaz.
Birkaç gününü geride bıraktığımız yeni yılın, yeni bakış ve anlayışlarla insanımıza ve insanlığa sağlık, huzur, barış ve refah getirmesini diliyorum. İnsanların bütün enerjilerini de bu yönde sarf etmelerini istiyorum. Rabbim her şeyin kendimize, ailemize, vatanımıza ve milletimize, insanlığa hayırlı olanını versin inşallah!.