Öteden beri dillerde dolaşan bir soru vardır: “Doğduğun yer mi, doyduğun yer midir memleket?”
Bu sorunun cevabı görecedir, değişkendir; değişmeyen ve asla değişmeyecek olan tek şey, insanın kendini bir yere ait olma ihtiyacını hissetmesidir. “Nerelisin?” sorusuna verilebilecek en kapsamlı cevap, “İnsan kendini içtenlikle nereye ait hissediyorsa oralıdır.” olmalıdır. Bazıları da vardır ki hissetmek istediği hâlde türlü siyasi sebeplerden dolayı bu imkândan mahrumdur ve onlar “haymatlos” (heimatlos) yani yurtsuz, vatansız diye adlandırılırlar. O başka bir yazının konusu. Şimdilik geçelim.
Yaşı ellinin üzerinde olan nesil, genellikle ailesinin yerleşik olduğu memleketinde doğup büyüdüğü için kendisini oralı hissetmesinden daha doğal ne olabilir? Ama ya bizim çocuklarımız? Her biri ülkenin farklı şehirlerinde doğup farklı şehirlerinde büyümüş ve bugün farklı şehirlerinde yaşayan bizim çocuklarımız?
Evet, modern hayatın, çalışma şartlarının, iş imkânlarının devreye girmesi ve buna bağlı olarak çekirdek ailenin hâkim olmasıyla ülkenin farklı şehirlerinde dünyaya gelen çocuklarımız kendilerini nereli olarak hissedecek? Gerçekten bütün benlikleriyle ben oralıyım diyebilecekleri bir yer var mıdır onlar için?
***
Genel olarak memleket, yurt sevgisi başkadır; doğup büyüdüğü, yurt olarak benimsediği yeri, köyü, mahalleyi sevmek, ona vefalı davranmak bambaşkadır.
Vefalı olmak elbette güzel hasletlerdendir. Vefa, İstanbul’da sadece bir semt adı değildir, o erdem sahibi insanların gönül yamaçlarında açan bir güldür. İnsanın, doğup büyüdüğü topraklara vefalı davranarak yetenekleri çerçevesinde vefa güllerinin açmasına vesile olması güzeldir. Bu vefa güllerinden farklı bahçelerde açan elbette çokları vardır. Ama ben bu yazımda eğitimci yazar-şair Hüdayi Can’ın o vefa güllerinden biri olan “yollar el etmese”den bahsedeceğim. Hatırlanacağı üzere şairin “Kendi Evinde Misafir” adlı eserini “Can Evinde Misafir” başlıklı yazımızda daha önce tanıtmaya çalışmıştım. Yola gelelim…
‘yollar el etmese’
Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında uzun yıllar Türk Dili ve Edebiyatı, Türkçe öğretmenliği görevinde bulunmuş bir eğitimci olan Hüdayi Can, öğretmenliğin yanı sıra yazar ve şairliğiyle tanıdığımız bir isim. Şair Can, memleketi olan Denizli’nin Çameli ilçesi Kolak Köyü’ne dair şiirlerini, “yollar el etmese” adıyla kitaplaştırdı. Kitap KDY yayınları arasında raflarda okurun beğenisine sunuldu.
Şair Can, “yollar el etmese” kitabının ismini küçük harflerle yazmayı tercih etmiş, ben de o tercihe hürmeten aynı şekilde yazdım.
Kitap hacim olarak küçük olmakla birlikte (55 syf.) anlamı büyük ve takdire şayan bir eser. Kapağında Kolak Köyü’nden bir fotoğrafa yer verilen eser, ana hatlarıyla iki bölümden oluşuyor: Şiirler ve o şiirlerde köyle ilgili bazı kelime ve sözlerin açıklamalarının yer aldığı nesir bölümü.
Eser, şair Can’ın, “Kırık dökük manzumelerden ördüğüm bu çelengi, babam Fehmi Çavuş’a, efelerim Serhat ve Kadir Hocalara, biraderim Soner Hoca’ya hediye ediyorum…” ithafı ile başlıyor. Bu da ayrı bir vefa göstergesidir.
Eserin şiir bölümü “Köyümden Gönlümde Kalan, Baba Parantezi: Babam Çok Aramış Gurbette Ekmek, Ana parantezi: Mısralardan Bir Taç Ördüm Anama, Ben Noktası: Alnıma Yollar Yazılan, Söz Sonu” başlıklarından oluşuyor.
Eserin son bölümü olan nesir kısmı ise “Bilmek İsteyenler İçin Bazı Notlar” başlığını taşıyor.
Şair Can’ın; manzumeleri, şiirleri belli bir plan dahilinde yazdığı, örgülediği anlaşılıyor. Öncelikle, her şiirin başlığı aynı zamanda başlı başına bir dize. O dizeler de her şiirin bölüm sonu manzumesi/şiiri olan “Hasılıkelam”ı oluşturmakta. Bundan başka, şiirlerin son dizeleri de kendinden sonraki şiirin ilk dizeleri şeklinde yapılandırılmış. Böylelikle büyük emek verilerek birbirine bağlanmış, nescedilmiş abide şiir metinleri karşımıza çıkıyor. 11’li hece ölçüsüyle ve dörtlük nazım birimiyle kurulmuş olan şiirlerin sonu ise ikilikle bitiyor.
‘Köyümden Gönlümde Kalan’
“Yollar el etmese çıkmazdım senden/ Yel eser zamandan, tohumlar uçar./ Otobüs of çeker, kalan gidenden/ Gözünü saklardı… ağlarken naçar.” diye başlayan ilk bölümde 14 dizeli 15 şiir yer alıyor. Bölümün ilk dizesi ile son dizesi aynı, bu da sondaki “Hasılıkelam” şiirinin de ilk dizesini teşkil ediyor. Doğal olarak ve bu son şiir de 14 dizeden meydana gelmiş: “Yollar el etmese çıkmazdım senden, /Toprağına gömülmüşken göbeğim./ Gidenin elbette yoktur gelenden,/ Cennet köy, şiirin köy,/ fukara köyüm.”
‘Baba Parantezi’
Şiir bölümünün ikinci durağı olan bu alt bölüm ikişer dörtlüklü, “Hasılıkelam” ile dokuz (9) şiirden oluşuyor. Bölümdeki şiir yapısı yine her şiirin son dizesi en sondaki şiirin/ “Hasılıkelam”ın dizelerini oluşturuyor. Bu bölümde babanın emeklerine, gayretlerine duygularına yer verilmiş.
“Gidenin elbette çoktur gelenden,/ Mahsülünü ölçen şiniksin köyüm./ Tek düştür gideni teselli eden,/ Dönmeden yakalar niceyi ölüm.” dizeleri ile başlayan bu bölüm, duvar ustası olan babasının yer yer köyde yer yer başka yerlerde bu işi yapmaya gayret ederek hayatı kazanmasını dillendirir: “Ustalar var, duvar ören, dam örten,/ Elinde çekici bekler kahvede./ Yolcularla kalkar, ezandan erken,/ Çayı cigaraya ekler kahvede.”
Babasının hayatı kazanmasını ise şu dörtlüklerde öz biçimde anlatır: “Babam çok aramış gurbette ekmek,/ Malası çekici kaşığı olmuş./ Bizleri okutup bir adam etmek,/ Ömrünün manası, ışığı olmuş.” Her babanın, evladını hayata en güzel şekilde hazırlama dileği değil midir bunlar?
‘Ana Parantezi’
Bir parantez de evladının hayatı içini saçını süpürge eden anneye açılmıştır “Ana Parantezi” adıyla. Bu parantez, “Ak çamın dalında salıncak kurdun,/ Hayaller, kaygılar gönle üşüştü./ Bazen tana kadar, düşündün durdun,/ Gün düştü dağlara, kalbe dağ düştü.” dizeleriyle başlar. Annenin çilesini, köydeki bilinirliğini, algılanışını onar dizelik on şiire ilaveten “Hasılıkeam” ile anlatır. Son bölümün son iki dizesi ise şöyledir: “Gurbeti anayla evlat bölüştü; Yolcu yola düşer, bana yol düştü.” Şair Can, son dizeyle yeni bir bölüm olan “Ben”e işaret eder.
‘Ben Noktası’
Şair, köyü ile duygusal ve düşünsel bağlantılarını bu bölümde vermeye gayret eder. Yapı olarak önceki bölümlerdeki tarza devam edilmez, önceki bölümlerdeki sistem, burada uygulanmaz. “Ben Noktası”nda 10+13+4+4+2 şeklinde bentlenen 33 dizelik bir manzume ortaya çıkar.
“Bir yaz günü, evet gördüm yazgımı, Atlardı yüreğim, yola ivedi. O uzak iklimler çağırdı beni: yaz ol, yazıl dedi, alıp gölgeni.” diyerek “ben”in ülkesine giriş yapan şair, eğitim-öğretim ve mesleki hayat serüvenine ve buna dair duygulanışlarına burada yer verir. “Yollar sırdaşımdır, yollar hâldeşim,/ Yollarla halleşmek, hâllerin özüdür.” dedikten sonra uzaklardan köye dönüşünü anlattığı şu dizelerle bölümü sonlandırır: “İşte ben: alnına yollar yazılan Atlarla gelmişim uzak illerden.”
‘Söz Sonu’
Şiir bölümün son şiiri olan bu “Söz Sonu” manzumesinde; köyüne dair diyebildiklerini, diyemediklerini ve başkaca önemli isimleri, kişilikleri, yerleri anar, anlatır. Ayrıca burası da şaire göre manzum olarak ortaya konmuş bir “sebeb-i telif”tir bir bakıma.
Şair Can, “Kolak Köyü Şiirleri”ni “Biz konuşur lafı lafa katarken/ Anam yolluk dokur, yerli desenden./ Yolluklar yol olur mesafe uzar,/ Kalemim hüzünle bir beyit yazar:// Yolcu yola düşer, bana yol düştü,/ Yollar el etmese çıkmazdım senden.” dizeleriyle sonlandırır.
Kitabın son bölümünde, şiir içerisinde geçen köye ait kelime ve söyleyişlerin yanı sıra kitabın yazılış sebebi izah edilmektedir. Şair, burada, bir bakıma, eskilerin sebeb-i telif dedikleri kitaba dair açıklamalarına yer vermiş. Türkçenin büyük şairi, Güney Azerbaycanlı Muhammed Hüseyin Şehriyar’ın “Heyder Baba’ya Selam” eserinin kendisine ilham kaynağı olduğunu da ifade eden Can, kitapta yer alan şiirlere niçin manzume dediğine ise şöyle değinir: “Bu dosyada bence şiir olan dizeler, dörtlükler olsa da metnin hepsinin şiir adını taşıyabileceğinden şüphe ediyorum. Ölçülü ve kafiyeli olduğu için manzum eserdir elbette ama hepsi şiir değildir.”
Eğitimci yazar-şair Hüdayi Can’ı, vefa yamaçların gülü bu kıymetli eseri vücuda getirdiği, doğup büyüdüğü memleketine, ailesine vefalı davrandığı için -mingayri haddin- teşekkür ederiz. Güzel örnekler çoğaldıkça güzellikler de filizlenip artacaktır. “Yollar el etmese çıkmazdım senden” dizesi, köyünden, yurdundan uzaklara gidenlerin hâline en iyi tercümandır. Vesselam.