|   | 
  • "Anlatılmaz Yaşanır" Diyerek Konuşmaktan Kaçıyoruz


    Geçmişimize dönüp; şiirlere, şarkılara, günlük ya da sanatsal konuşmalara bir kulak kabarttığımızda ?belagat? denilen konuşma ve söz söyleme yeteneğine ne kadar hâkim olduğumuzu rahatlıkla görmekteyiz. Duyguları ya da meramı ifade ederken özenle seçtiğimiz ve samimiyetimizi yansıtan  sözcükler,  bir yandan kişiliğimizin aynası olurken  diğer yandan da bizi yanlış anlaşılma korkusundan uzak tutmaktaydı. Tabi ki bir insanın söz dağarcığı ne kadar geniş olursa düşünme ve duygularını ifade etme yeteneği de o kadar güçlü oluyordu. 


    Çok değil, daha iki asır öncesine kadar inip, İstanbul sokaklarına bir göz attığımızda, kültür düzeyi orta seviyede olan bir gencin 35 bin civarında kelime bildiğini öğreniyoruz. Buna mukabil,bizleri dünyadan haberdar etme ve düşünce ufkumuzu genişletme görevi olan günümüz gazetelerinin birçoğunun 1000 kelimeyi geçemediğini de görüyoruz. Hâl böyleyken hem gençlerde hem de yetişkinlerde bir konuşma korkusu, bir kolaya kaçış sezmekteyiz. Özellikle gençlerimiz; ?aynen? , ? inanmıyorum?, ?şaka yapıyorsun? ve son zamanlarda  ?ekürü? de dedikleri ?kanka? gibi sözcüklere sığınırken; daha ileri yaşlarda olanlar da ?anlatılmaz yaşanır? diyerek konuşmaktan kaçıyor. ?Teyzeciğim Hac farizasını yerine getirdiniz, bize duygularınızı anlatır mısınız??diyorlar. Teyzem bir çırpıda: ?Güzel yavrum, anlatılmaz yaşanır.? deyiveriyor. Gelin hanım Allah mesud etsin, iki cümle lütfen. Duygularımı anlatmam imkânsız, ?anlatılmaz yaşanır?. ?Hocam maçtan galip ayrıldız, Mehmedim vatan borcunu ödediniz, Genç öğretmenim hayırlısıyla atandınız, Amcacım kızınız üniversiteyi kazanmış, ablam ameliyatınız başarılı geçmiş.? Bütün bu sorulara ve ricalara neredeyse hep iki kelimelik büyülü cümle yetişiyor: ?Anlatılmaz yaşanır.?

    Sözün özü, neden yaşadıklarımızı anlatmakta zorlanıyoruz? Duygusuz muyuz yoksa duygu bizim özelimiz mi? Konuşmak gerçekten zor mu ya da az okuduğumuz için bize kırgın olan söz dağarcığımız bizi köşeye mi sıkıştırıyor? Konuşursak el âlem ne mi der, rezil olma korkusu mu bizi bu kaçamak cevaplara yönelten? Mehmet Akif?in dediği gibi "Dili yok kalbimizin ondan ne kadar bîzâr mıyız?" Ya da Behçet Necatigil?den mülhem "Kalbimizi dolduran duygular kalbimizde mi kalmalı?" Sakın ilkokul yıllarımızdan kalma "Sus çocuğum, kapa çeneni!" olmasın korkumuz. Hadi kıralım zincirleri ve konuşalım ki anlaşalım.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.