Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, terör örgütü PKK’nın silah bırakma sürecine ilişkin, "Bir pazarlık ve müzakere söz konusu değil. Bir ‘al-ver’ süreci söz konusu olamaz" dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen AK Parti Grup Toplantısı öncesi basın mensuplarının sorularını cevapladı. Cezaevlerinde hastaların hangi şartlarda tedavi edildiğinin kanunlarla belli olduğunu dile getiren Bakan Tunç, "Bu şartlar sürekli olarak cezaevi doktorları tarafından da kontrol ediliyor. Gerekirse hastaneye sevk edilen durumlar da söz konusu oluyor. Hükümlülerin devlete emanet olduğunu unutmamak lazım. Özellikle sağlık şartlarını korumak gerekiyor. Bu konudaki talepler de ilgili cezaevi idarelerimiz ve devamında da hastane ve adli tıp raporlarındaki onay süreçleriyle değerlendiriliyor" ifadelerini kullandı.
Mülakatlara ilişkin bir kanun düzenlemesi yapıldığını belirten Bakan Tunç, "Daha başarılılar daha önde değerlendirilsin diye. Bizim niyetimiz daha liyakatli, kaliteli bir sistem oluşturmak. Yargıya memnuniyetin sağlanabilmesi için daha güçlü hukukçuların sisteme katılması lazım. Onun için ‘Hukuk Meslekleri Sınavı’nı uygulamaya koyduk. Onun için ‘Hakim, Savcı Yardımcılığı’ sistemini uygulamaya koyduk. Bizim için liyakat önemli. Bizim için önemli olan bu" ifadelerini kullandı.
"Bir pazarlık ve müzakere söz konusu değil"
Türkiye’nin 40 yıldır terörle mücadele ettiğine vurgu yapan Bakan Tunç, "Bu ülkenin önündeki en büyük engel terör belası. Ülkemizin gelişmesi ve kalkınması önünde ayak bağı olan terör belasından kurtulma mücadelesi veriyoruz. Bununla ilgili de çok önemli aşamalar kaydettik. Binlerce şehit verdik. Ülkemizin, milletimizin huzurunu bozan bu beladan kurtulmak istiyoruz. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ekim ayında yaptığı konuşmanın ardından Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da ortaya koyduğu irade sonrası gelişen bir durum söz konusu oldu. İmralı’nın bir çağrısı oldu terör örgütüne yönelik. Artık terör örgütünün meşruluğunu kaybettiği, örgütün kendini feshetmesi ve silah bırakması yönünde bir çağrıydı. Bu çağrıya henüz cevap verilmiş değil. Cevap verildiğinde, terör örgütü kendisini feshettiğinde Türkiye, ‘terörsüz Türkiye’ çerçevesinde çok önemli bir aşamaya geçmiş olacak. Bütün hedefimiz terör örgütünün tasfiyesi ve ülkemizin terörden temizlenmesi, vatandaşlarımızın huzurlu bir geleceğe adım atması, çocuklarımızı terörsüz bir Türkiye’ye kavuşturmak. Herkesin bu süreçte sorumluluk alması lazım, tüm kesimlerin. Sorumluluk makamındaki kişilerin bu sürece zarar vermemesi lazım, bu sürecin olumlu sonuçlanmasına katkı sunması lazım. Bu nedenle sorumluluk makamındaki kişilerin konuşmalarını yaparken bu sürece zarar verecek açıklamalardan kaçınmaları lazım. Türkiye’nin içte ve dışta terörle mücadelesi kesintisiz sürdü. Bu uğurda binlerce şehit verdik. Şehitlerimizin emanetine sahip çıkacağız, onların ailelerini incitecek bir tavır içinde de olamayız. Dolayısıyla yurt dışından terör tehditlerine karşı da hazırlıklı olacağız. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması yönündeki politikamızı da dünya biliyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye için de önemlidir. O konferansta beyan edilen hususların kabul edilemeyeceğini Dışişleri Bakanımız da ifade etmiştir. Burada ciddi bir mesele var. Terörün tasfiyesiyle ilgili bir çaba var. Bu çabalara destek vermek lazım. Bu çabaları baltalayacak ifadelerden kaçınmak lazım. İmralı heyetinde yer alan ve rahatsızlanan Sırrı Süreyya Önder’in bu sürece yapıcı bir katkısı vardı. İnşallah iyileşir ve sağlığına kavuşur. Bu sürecin devam etmesi lazım. Bu anlamda ‘topun iktidarda olması’ durumu söz konusu değil. Burada bir müzakere ve pazarlık söz konusu değil. DEM Parti’nin geçen hafta Adalet Bakanlığımıza yaptığı ziyarette biz bir müzakere yapmadık. DEM Parti Grup Başkanvekillerinin talepleri oldu. Bunlar cezaevlerinin şartlarıyla ilgiliydi. Hasta hükümlü ve tutuklarının şartları ve onların infaz ertelemeleriyle ilgili ve örgütlü suçlarla ilgili taleplerde bulunuldu. Bir pazarlık ve müzakere söz konusu değil. Bir ‘al-ver’ süreci söz konusu olamaz. Biz top oynamıyoruz. Bu ciddi bir mesele. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti. Her şey kanunlar çerçevesinde yapılabilir. Kanunlarımız el verdiği çerçeve içinde ne yapılması gerekiyorsa yapıyoruz. Kamuoyunda konuşulan infaz düzenlemeleri, ceza adaleti ile ilgili yapılan düzenlemeleri kişiye özel yapmıyoruz. Ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik düzenlemeler olacak. Bunlar içerisinde soruşturma, kovuşturma ve infaz kısımlarıyla ilgili hedefimizde düzenlemeler var. Bunları takdir edecek olan Meclisimiz ve milletvekillerimiz. Özellikle infaz düzenlemesi ilgili kamuoyunda konuşulan bazı yanlış anlaşılmalar var. Hukukumuzda, kanunlarımızda özel infaz usulleri var. Bunların uygulanabilmesi için de belli bir ceza miktarının altında olması gereken ceza miktarları var. Ceza adaletine uygun, evrensel kurallara uygun, bugüne kadar yaptığımız reformlar çerçevesinde yapabildiklerimizi yapmaya devam edeceğiz. Zaten Yargı Reformu belgemizde de bu hususlara değindik. Özellikle yeni süreçte terörsüz Türkiye sürecinin sıkıntıya uğramaması için özellikle bazı partilerin, sorumluluk makamındaki kişilerin çok daha yapıcı davranması lazım. ‘Topun iktidarda olduğu’ yönünde bu tarz açıklamalar sürece fayda sağlamaz. Burada bir pazarlık söz konusu olamaz. İmralı’nın çağrısı açık; terör örgütünün bir an önce kendini feshetmesi, silahları bırakmasına yönelik bir çağrı. Şu anda beklenen bu; tüm odaklanılan nokta terör örgütünün kendisi feshetmesi" şeklinde konuştu.
YORUMLAR
YORUM YAP!
Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, büyük harf ve kişi ve kurumları rencide edici yorumlar onaylanmamaktadır.