|   | 
  • Dr. Metin Koç

    ''Çocukta bulunan yeteneklere inanılması gerekir.''

    Ben 7 yaşında okula başladım. İlk gün öğretmen bir oğlanı cetvelle dövdü; kıpır kıpır yerinde duramayan bugünkü bilgilerle hiperaktif tanısı konacak olan, Şükrü adında ufak bir oğlan çocuğu. Çok korktum. Ertesi gün hastalandım. Sıtma oldum. Sarhoş iğnecinin iğnesi sinire geldiği için sol bacağım kurudu, zayıfladı ve topal oldum. O yıl okula gidemedim. Rahmetli annem bacağıma aylarca sıcak kepek lapası sardı, geceler boyu kan yürüsün diye o bacağımı ovdu. Ve ayağıma kan yürüdü, kan can geldi, dokuz ay sonra topal aksak yine yürümeye başladım. Ertesi yıl 8 yaşında korkarak okula başladım. Okulun ilk günü, güler yüzlü, sıcacık bakışlı bir öğretmen bizimle beraber çocuk şarkıları söyledi. ‘’Aferin çocuklar, ne güzel söylediniz’’ dedi. Ve benim saçımı okşadı (gözleri nemliydi). Gözümün içine baktı, gülümsedi. Okuldan sonra koşarak eve gittim. Yolda coşkuyla şöyle bağırdığımı hatırlıyorum: ’’ Ben okulumu seviyorum! Ben okulumu seviyorum!’’ 

    (Doğan Cüceloğlu / Savaşçı) 

     

    ‘’Çocuğun hayatındaki önemli insanların çocukta bulunan yeteneklere inanması gerekir.’’ (Sevme sanatı)

     

    Yunus Kaan 8 yaşındaydı. Sınıf öğretmeni Kaan’ın sınıfta sürekli hareket halinde olduğunu, kıpır kıpır ve sürekli sıraların arasında dolaştığını ve sınıfın bütünlüğünü bozduğunu söylüyordu. Fakat sınıf öğretmeni Kaan’a nasıl davranacağını bilmiyordu.  Zaman zaman baş edemiyor ve yapmaması gerektiği şekilde Kaan’a sınıfın ortasında ceza veriyordu. Bu hareket DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu)’li bir çocuk için yapılmaması gereken bir yöntemdi.  

     

    Annesi Kübra Hanım bu durum karşısında çok üzülüyor ve çok zeki olduğunu düşündüğü oğlu için bir çözüm arıyordu. Daha önce farklı merkezlerde farklı tedaviler uygulanmış fakat Kaan için bir çözüm olmamıştı. Kübra Hanım tavsiye üzerine Sinerji Psikoloji’ye gelmiş ve oğlunun çok kapasiteli olduğunu fakat öğretmenin Kaan’ı anlamadığı için artık Kaan’ın okula gitmek istemediğini söylüyordu.  

     

    Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu doğumdan itibaren var olan, neden olduğu tam olarak anlaşılmayan bir davranış bozukluğudur. Anneler bu çocukların asla düzelmeyeceğini ve hep böyle kalacaklarını düşünerek üzülürler. Oysa bu doğru değildir. ‘’Sinerji anneleri’’ bunu böyle olmadığını bizzat yazarak deneyimlemişlerdir. 

     

    DEHB’nin; çocukların beyinlerinde salgılanan kimyasalların düzensizliği, beynin farklı yerlerinde uyarıların düşük olması veya doğumdan ya da sonradan olan travmaların hiperaktiviteye neden olduğunu biliyoruz. Ayrıca anne veya babada hiperaktivite olması çocuklarda bu riski arttırmaktadır.  

     

    DEHB’li çocuklar arkadaşları tarafından ‘’oyunbozan’’, öğretmenleri tarafından da dersi kaynatan biri olarak tanımlanır. Fakat çocuk bu durunun farkında değildir. Örneğin teneffüste DEHB2li çocuk koşarak gider ve bir arkadaşına çarpar. Arkadaşı durur ve bu durumdan rahatsız olur. Fakat hiperaktif çocuk bunun farkında değildir. Derste yerinde oturamaz ve sürekli dolaşmak ister, o sırada öğretmen ders anlatmaktadır. Fakat çocuk öğretmenin sistemini bozduğunun farkına varmaz. Düşünmeden hareket eder, dürtüsel davranır ve bu durum bazen tehlikeye yol açabilir. 

     

    DEHB’li çocukların hayatında ihtiyaç duyacağı iki kişi vardır; sabırlı bir anne ve kendisini anlayan bir öğretmen. Bu ikili DEHB’li çocuğu hayata bağlar, ders başarısını arttırır ve hayatta bir yere gelmesini sağlar. Bunun birçok örneğini bizzat deneyimleyerek görmüşümdür. 

     

    İyi ve sabırlı bir anne DEHB’li çocuğunu tanır ve hastalığı hakkında sürekli kendini güncelleyerek ilaçlarını araştırıp hastalıkla ilgili gelişen tedavi yöntemlerini araştırırsa; DEHB’li çocuğun geleceğini olumlu şekilde hazırlamış olur. 

     

    Bu anlamda Giresun’dan Sinerji Psikoloji Merkezimize gelen Seval’in annesi de aynı Yunus Kaan’ın annesi gibi çocuğunun durumunu kabul eden, duygularını anlamaya çalışan örnek bir anneydi.  

     

    Yunus Kaan ilk ilgili tanı için en çok kullanılan Conners Testini hem anneye hem de öğretmene doldurttuktan sonra daha önceki tedavi ve tanı geçmişini de göz önüne alarak merkezimizdeki farklı uzmanlarla çalışmaya başladık. Öyle ki ilk bir ay içerisinde Kaan daha önce okumadığı kadar kitap okumaya ve yazı yazmaya başlamıştı. Bu durum annesi için bir mucizeydi fakat bizler için verilen emeğin doğal bir sonucuydu.  

     

    Aşırı hareketliliği Yunus Kaan’ın hikayesinin yarı kısmıydı. Diğer önemli kısmı ise dikkat eksikliği konusunda yaşadıklarıydı. Bir türlü dikkatini toparlayamıyor ve süreklilik sağlayamıyordu. Annesinin yazdığı en büyük zorluklardan biri ev ödevi takibiydi. Akşam evde ödevin başına oturmak Kaan için dünyanın en zor işiydi. Devamlılık gerektiren bu ve benzeri etkinlikler zihinsel çabanın sürekli olmasını gerektiriyordu.  

     

    DEHB’li çocuklar için DSM-5 tanı rehberinde geçen; sürekli kıpırdama, sırasını bekleyememe, her an hareket halinde olma, aşırı koşma ve aşırı konuşma belirtilerinden 6 tanesinin görülmesi tanı için yeterli görülmektedir. Çocuklarda en yaygın olan davranış bozukluğudur. Fakat bu durumun ileri yaşlara etkilerinin devam etmesi son yıllarda ortaya çıkarılmıştır.  

     

    Yaklaşık 8-9 yaşlarında ortalama bir tanı konabilir ve daha önce belirtildiği gibi anne ve sınıf öğretmeninin bu duruma onay vermesi gerekir. Bazı ebeveynler bu çocukların daha az uyuduklarını, bazı anneler ise anne karnında daha çok tekme attıklarını söylerler. 

     

    Aslında bu çocuklar ‘’yürümeden koşan’’ çocuklardır. Aynı zamanda koordinasyon problemi de yaşayabilirler. Bazen sakar oldukları da söylenebilir. 

     

    Zekaları yaşıtlarına göre normal ve üstün olmaktadır. Fakat okulda derslere bir türlü odaklanamaz. Giresun Cumhuriyet İlkokulunda danışan bir öğrenimiz için görüştüğümüz Nilgün Öğretmen; ‘’Hocam ders içerisinde odaklanma süresi 3-4 dakika, sırasında oturduğu süre 5 dakika.’’ Demişti.  

     

    Ayrıca dürtüsellik anlamında da kendilerine hâkim olamadıkları için ani çıkış ve hareketlenmeler de görülebilmektedir.  

     

    Yunus Kaan ile bu çerçevede yapılan çalışmaların bir kısmı Dikkat eksikliği alt başlıklarıyla ilgiliydi. Özellikle sürdürülebilir dikkat ve odaklanma konusunda ‘’Görsel Dikkat’’i geliştiren birtakım görsel programlarla çalıştık. Ayrıca işitsel algısını geliştirmek için de farklı teknolojiler kullanarak Yunus Kaan ile DEHB’li çocukların seviyesine göre iyi derecede bir ilerleme sağlandığını hem annesi, hem öğretmeni, hem de bizler gördük. Özel dikkat çalışmalarıyla dikkat dağınıklığı belli bir seviyeye gelirken, Kaan’ın en çok zorlandığı dürtüselliği ve sürdürülebilir dikkat süresini uygun bilgisayar programlarıyla iyi bir seviyeye taşıdık. Hiç yerinden oturmayan Kaan şimdi 8 dakika bir yerde oturuyor ve odaklanabiliyordu. Bu ‘’8 dakika’’nın ne olduğu, bu yazıyı okuyan DEHB’li çocuk anneleri çok iyi anlarlar.  

     

    Yunus Kaan annesinin özverisi, talebi, sabrı ve araştırmalarıyla, öğretmenin ilgisi ve anlayışıyla ve merkezimizdeki bireysel terapi ve dikkat geliştiren sistemlerle hayatının zor bir dönemini etkili bir destek programıyla geçiriyor ve geleceğine ilişkin önemli adımlar atıyordu.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.