Son yazımda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından hakkında ihlal kararı verilen öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın bu karar gereğince, Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden yargılanması öncesinde muhtemel iki durumdan; evrensel hukuk kaideleri çerçevesinde, ihlal edildiğine hükmedilen hususlar çerçevesinde yeni bir karar karar vermek veya mahkemenin direnerek eski kararı doğrultusunda karar verebileceğinden bahsetmiş ve “Adalet Güneşi Doğacak mı?” diye sormuştum.
O yazımda da belirttiğim gibi, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi şartlar ve konjonktürel ortamın değişmemiş olması sebebiyle hukuksuzluk ve adaletsizliğin aynen devam edebileceğine dair düşüncelerimde -ki böyle olmasını istememiş olsam da- ne yazık ki yanılmış olmadım. Gönül isterdi ki hukuk, evrensel ilkeler çerçevesinde işlesin ve adalet bu ülkenin en vazgeçilmezi olsun. Olmayınca olmuyor işte, zaman zaman haksızlık ve hukuksuzluklar türlü bahaneler ileri sürülerek zirve yapıyor. Zirveler iktidarlarının devamı için hak, hukuk ve adalet yerine;haksızlık ve hukuksuzluğu önceliyor…
İster hak, hukuk ve adalet konusunda isterse başka konularda; fark etmez. Durum tam da şudur: “Söylemler, eylemlerle bir bütünlük oluşturmazsa, onlar birbiriyle uyumlu olmazsa bu, bir şovdan ibarettir!.. ‘Adil bir Türkiye’ inşa edemeyenlerin ‘daha adil bir dünya’ hayal etmeleri ve kurmaları asla mümkün değildir!.. Çünkü, ‘Yapılanlar, yapılacakların teminatıdır.’ Kime sorarsanız sorunuz, herkes hukuk ve adaletten yanadır. Temelde hukuksuzluğu, haksızlığı ve adaletsizliği savunan hiç kimse yoktur. Az önce hakkı, hukuku ve adaleti savunan insanlar; iş, fiiliyata, eylemlere, olgulara gelince “ama”lar baş gösteriyor ve hemen hemen herkes muktedirlerin, haksızlık ve hukuksuzlukların yanında yer alıyor. Gidip bakınız mahkeme salonlarına, bilhassa Yalçınkaya gibi siyasi davaların görüldüğü o salonlara ana muhalefet partisi dahil muhalefetten hangi partilerin temsilcileri hazır bulunuyor? Bulunuyor mu? İşte AİHM tarafından hak ihlali verilmiş Yalçınkaya’nın davasına siyasilerin ilgisi: Yeşil Sol Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Liberal Parti. Mahkeme salonuna gözlemci göndermemiş olsa da karara itiraz eden Deva Partisi’ni de buna ilave edelim. Davaya hiç ilgi göstermeyen muhalefet partileri: CHP, DEVA (Mv. Mustafa Yeneroğlu sosyal medyadan açıklamalarda bulundu), İyi Parti, Demokrat Parti, Zafer Partisi.
Namık Kemal’in makale türündeki “Rüya” isimli eserinde Hürriyet, kalabalıklara şöyle seslenir: “Ey gaflet uykusundakiler! Ey esarete düşmüşler, ey her türlü kötülük yapanlar! Ey sürünenler! Ne zaman gözlerinizi açacaksınız? Ne zamana kadar bu şekilde aşağılık kalacaksınız? Gözlerinizi geçmişe değil geleceğe çevirin.” diyerek halkı uyanmaya çağırır. Daha sonra konuşmasına dünyanın gidişatının ne yönde olduğunuortaya koyan şu sözlerle devam eder:“Dünyada ekonomik, askeri bilimsel, eğitimsel, büyük gelişmeler var. Örneğin, "maarif bütün esrar-ı tabiatı (doğanın sırlarını) fâş ediyor (açıklıyor), siz hâlâ mı uyuyacaksınız?" Siz, kendinizi yükseltmeye, çocuklarınızı iyi yetiştirmeye, "insan yetiştirmeye" memursunuz. "Bu âlem, âlem-i terakki iken evladın kendine faik (üstün) edemeyen pederler (babalar) hayır ile yâd olunmaya bile layık olamaz." Her türlü alçakça davranışları, el etek, ayak öpmeyi, zulme boyun eğmeyi bırakın, dik yürüyün, yükselin! Neden esareti ve zulmeti arzu ediyor, onları tercih ediyorsunuz? Bu geçici hayat için böyle âdi şeylere katlanılırmı?”
Ekonomik sıkıntılardan, siyasi algı ve baskılardan başını kaldıramayan halk, ülkenin hukuksuzluklar içinde geleceğe sürüklendiğini ne zaman anlayacak acaba? Dahası, anlayabilecek mi? Ülkedeki hukuksuzlukların bir numunesi hâline gelen Yalçınkaya Davası’nı yakından takip eden siyasilerin ve sivil toplum kuruluşlarının performansı ortada… Bu konuda hassas olanlar, bir elin parmağını geçemeyecek derecede azlar. Az olmaları davranışlarını belki daha da kıymetli hâle getiriyor. O kıymetli adımları atanlar arasında bilhassa hukuk insanlarından avukatlar Levent Mazılıgüney, Hatice Yıldız, Ali Kadıoğlu’nu ve hukuk ve adaletin, bilginin, haber almanın bir anayasal hak olduğuna inanan KHK’ligazeteciler TRT Spikeri ve Uluslararası Basın kartı sahibi Sırrı Er veKHK TV’den Ahmet Erkan Yiğitsözlü’yühakikatin duyurulmasına gayret gösterdikleri için yüreklen kutluyorum.Mezkûr dava ile ilgili hukuksuzlukları dile getiren hukuk insanlarına da teşekkür ediyorum.
Yüksel Yalçınkaya’nın, karar öncesisavunmasında son olarak “Takdir mahkemenindir, ben bu devlete 26 yıl 9 ay hizmet ettim, ekmeğini yeyip suyunu içtim, öğretmenlik yaptığım çocukları kendi çocuklarımdan ayırmadım ve geleceklerine yönelik eğitimler verdim, dosyamda ödüllerim vardır, ailem annem babam kız kardeşlerim Fransa'da yaşıyorlar ancak ben gitmedim, memleketimi ve insanlarımızı çok seviyorum, doğru bildiğim yoldan da dönmedim, Elhamdülillah vatana karşı bir eylemde de bulunmadım, benden asla terörist olmaz, beraatimi talep ederim.”dediği medyada yer aldı.
Başta,“Yalçınkaya Davası” olmak üzere birçok KHK’li için açılan davalarda hukukun evrensel ilkelerinden olan; suç ve cezada kanunilik ilkesi, kanunların geriye yürümezliği ilkesi, şüpheden sanık yararlanır ilkesi, suçun şahsiliği ilkesi vb. hususların çiğnendiğine, yok sayıldığına ve uyulmadığına dair AYM ve AİHM tarafından verilmiş binlerce hak ihlali kararları var. Üstelik Yalçınkaya Davası âdeta norm niteliğinde ve bu dosyada belirtilen ihlaller giderilmediği müddetçe bundan sonra gelecek benzeri dosyalar için de bunun geçerli olduğu ve ihlal kararının Büyük Daire tarafından alındığı da bir gerçek. Öte yandan, AİHM İhlal Kararı gereğince, 12 Eylül günü yeniden görülen Yalçınkaya Davası’nda 2. Ağır Ceza Mahkemesi yeniden yargılamada bulundu ve önceki kararda herhangi bir şekilde hukuka aykırılık olmadığına karar vererek kararını onamış oldu. Dosya şimdi temyiz sürecinde.
Mahkemeler kararlarında hür ve bağımsızdır ancak işleyiş bakımından yasal belli bir hiyerarşi söz konusudur. Mesela, Anayasa ve yasalar gereği mahkeme AİHM, AYM, Yargıtay kararlarına aykırı bir karar veremez. Verdiği takdirde usul bakımından yargılama ihlalinde bulunmuş demektir. Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi bu bakımdan Anayasa’yı ihlal ederek devletin uluslararası camiada itibarını zedelemiş bulunmaktadır. Çünkü AİHM kararını tanımak Anayasa’nın gereğidir, tanımamak ise Anayasayı ve uluslararası hukuku ihlal etmiş olmaktır.
2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen Yalçınkaya Davası’nda kararın açıklanmasından sonrabazı avukat ve gazetecilerin anılan kararla ilgili olarak sosyal medyada paylaşılan değerlendirmeleri:
Av. Hatice Yıldız: “Mahkeme heyeti AİHM kararını bizzat kararın tarafı olan Yüksel Yalçınkaya için dahi uygulamayarak açıkça Anayasa’yı ihlal etmişlerdir, suç işlemişlerdir.”
Av. Levent Mazılıgüney: “12 Eylül 2024’te Anayasa’ya darbe yapıldı!” “Yüksel Yalçınkaya 26 yıl 9 ay öğretmenlik yapmış eline silah almamış bir isim. İhraç edildi ve silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlandı. AİHM, bir kişiyle alakalı "kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ihlal edilmiş" diyorsa ülkenizde hukuk yok demektir.”
Av. Özcan Akıncı (Yalçınkaya’nın avukatı): “Coşkun nehirler gibi akıyoruz. Akıntıya karşı kürek çeken düşünsün. Surda bir gedik açtık. Arkasına aklanan düşünsün. Zalimin zulmü varsa mazlumun da ALLAH’ı var.” “Yalçınkaya dosyası için. Yerel Mahkeme ne derse desin. Üzülmeyin, Ümitsizliğe de kapılmayın.
Yarın dünden daha yakındır.”
Kazım Güleçyüz “AİHM'in vermiş olduğu ihlal kararına rağmen yerel mahkemenin eski mahkûmiyet kararına ısrar etmesi, hukuksuzluk ısrarının ve inadının yeni dönemde de sürdürüleceğinin bir işareti oldu.”
Av. Zülküf Aslan “Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 12 Eylüllerin ruhuna uygun şekilde Anayasa'yı ve evrensel hukuk ilkelerini yok sayarak verdiği kararın, demokrasimiz, ekonomimiz, ülke itibarımız ve geleceğimiz üzerinde de etkileri olacağı açıktır. Adaletin tecelli edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın ancak unutmayın ki "adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir, sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür.”
Mustafa Yeneroğlu“Karar, en başta söylediğimiz gibi malumun ilamından ibarettir… Ne acıdır ki ceza hukukunun temel prensiplerinin terk edilişi, hukukun yok sayılışı ve vicdanların sesinin kısılması çok korkunç mağduriyetlere yol açmıştır. Bu mağduriyetleri telafi etmenin bir yolu elbette yok; ancak yaşanan mağduriyetlerin daha fazla artmaması ve hukuk devleti ilkesinin sağlanması için atılacak adımlar bellidir.Bu kapsamda beklentim, hukuka dönüşün sağlanması ve toplumsal huzurun yeniden tesis edilmesi için hızlı bir şekilde kararın gereklerinin yerine getirilmesidir. AİHM kararında ortaya koyulan tespitler ve kararın diğer yargılamaları da ilgilendiren etkisi dikkate alınarak devam eden yargılamalar bu esaslar çerçevesinde karara bağlanmalı; sonuçlanan dosyalarda da yeniden yargılamanın önü acilen açılmalıdır. Böylece hem AİHM’e başvuramamış mağdurlar hem de yargılamanın yenilenmesi kurumunun sebep olacağı bürokrasiyi ve zaman kaybını minimum seviyede tutmak için KHK Mağduriyetleri Eylem Planımızda da açıkladığımız gibi derhal bir kanuni düzenleme yapılmalıdır.”
Aklın yolu birdir; hukuka dönülmelidir. Toplumun huzur ve refahı, ancak evrensel hukuk kuralları çerçevesinde adaletin tesis edilmesiyle sağlanabilir. Son bir hatırlatma: İstanbul’da birkaç gündür devam eden #KızÇocuklarıDavası vardır. Merak edenler ve İslamcı anlayıştaki siyasi iktidarda nelerin yaşanmakta olduğunu görmek isteyenler için bir not bırakmak istedim!..
Görüldüğü üzere adalet güneşi ne yazık ki henüz doğmadı, doğmasını can u gönülden istiyor ve bekliyoruz!...