Anadolu coğrafyamızda olduğu gibi bütün coğrafyalarda da mevsimlerin özelliği üç aşağı beş yukarı aynıdır: Güzün, kışın sonu ve ilkbahar ekim; ilkbahar çiçeklenme, meyvelenme ve yaz da hasat günleri ve demleridir.
Hayatı toprağa göre şekillenen insan için her mevsimde yapacağı işler farklı farklıdır. Ama bu farklılıkların birleştiği bir nokta vardır. O nokta ise bir eser, ürün, meyve ortaya koymak ve hayatını bununla veya bunlarla kazanmaktır. Bu kadar çokluk içinde birlik söz konusu.
Aslında birçok insanın hayatı da böyledir, sadece toprağa bağlı ve bağımlı olanların değil. Öğretmenler de öğrenciler de yıl boyu çalışıp çabalarlar; biri öğrencilerini geleceğe en güzel şekilde hazırlamak, bilgiyle donatmak diğeri ise alması gereken kazanımları hakkınca almak, geleceğe en güzel şekilde hazırlanarak toplumun iyi bir ferdi olmak.
Öğrencisi sınava giren öğretmenin dilinde dualar vardır, öğrencisinin hayırlı başarılara ermesi için. Öğrencinin de dilinde duaları vardır; önceden fiili olarak yaptığı dualara paralel olarak. Sınavın sonunda herkes çalıştığının karşılığını alma ümidiyle yaşar, alacaktır da. Öğretmen öğrencisinin başarısıyla başarılı olacak, öğrenci de kendi çabaları ve öğretmenlerinin bilgi ve yol göstermeleri ile…
Yaz mevsimindeyiz; hasat mevsiminde yani. Bilhassa hayatı toprağa göre şekillenenler için hasat mevsimindeyiz. Güzün veya ilk baharda ekilen tohumlar, ilkyazda başağa durup yazın da dolu dolu başaklarla hasat edilmeye hazır hâle geldi. Bir daneden yüzler dane yaratan Allah’a hamdolsun!.. Bire on verdiği de olur, bire yedi yüz verdiği de... Rabbim bereketini de verdiklerinin içinden versin. Anadolu’da öyle derler; Allah bereketini içinden versin. Onun dilemesi ile nice az, çoklardan bol olur. Alınan ürünün bereketli olması, biraz da Allah’ın nimetlerine karşı kulun bakışı ve duruşunda saklıdır. Yüce Mevlâ “Eğer şükrederseniz size (nimetimi) daha çok vereceğim, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım pek şiddetlidir!” (İbrahim, 7) buyurur. Kul, tavrını buna göre şekillendirmelidir.
Kazanımlarımıza, kazançlarımıza da dikkat etmeliyiz. Dualı kazançlar olduğu gibi, ahlı kazançlar da vardır. Garibin, masumun ahını alarak elde edilen kazançtan hayır umulur mu? Hem “Yuva yıkarak yuva yapılır mı?”
Bir arkadaşımı bugünlerde zihnini yorgun, hâlini bitkin gördüm. Dedim “Bu ne hâl?..” Arkadaşımın anlattığına göre, oturduğu dairenin yeni dönem kirası üzerine ev sahibi ile anlaşamamışlar. Evi kiralarken imzalanan tahliye taahhütnamesine güvenen ev sahibi, söylediği miktardan ödemeyi kabul etmezse arkadaşımdan, evi boşaltmasını istemiş!..
Çevrede ve her yerde ev kiraları almış başını gitmiş, doğru ama ortada yasal bir durum da söz konusu. Yasalara göre konut kiraları %25’ten fazla artırılamıyor. Bir yasalara bir de ev kiralarına bakıyorsunuz, bunun uygulandığını neredeyse hiç göremiyorsunuz!.. Öte yandan devletin kendisi etki ettiği su, elektrik, doğalgaz vb. kalemlerde yüzde %100’lere varan ve aşan zamlar yapıyor. Bu tarafta konut kiralarını %25 zam ile sınırlandırıyor. Bu da ayrı bir tartışma ve problem. Şu son iki ay, ortalık allak bullak olmuş vaziyette. İnsanlar menfaatine göre şekillendiriyor doğruluk ve dürüstlüklerini. Menfaatine yalan söylemek geliyorsa yalan söylüyor, değilse yasayı, doğruluğu savunuyor, onun uygulanmasını istiyor.
“Yüzde 300’e varan oranı kabul etmek zorunda kaldım. Yeniden taşınmayı göze alamadım, ev aramak, ev bulmak, hesaplı ev bulmak zor.” diyen arkadaşım haksız da değil!.. Bir de asgari ücretten emekli olan kiracıların hâlini varın siz düşünün!..
Bir an için kendimi onun yerine koyarak empati yaptım, bu şartlarda hayatını idame ettirmek gerçekten çok zor. Ama karşı tarafın da haklı olduğu hususlar yok değil!.. Ama haklılığını dürüst ve doğru olmayışı zedeliyor. Neden mi? Çünkü ev sahipleri yasaların kendilerine hak verdiği konularda onu; yasalara ters bir durum oluştursa bile çevre koşulları kendilerine hak veriyorsa çevre koşullarını dile getiriyorlar. Yargının da kabul ettiği, evi kiralarken “boş tarihli” olarak kiracılara imzalattırılan “tahliye taahhütnamesi” de kiracıların ensesinde Demokles’in kılıcı gibi duruyor. Bu kılıçla ev sahipleri kiracılara ölümü gösterip sıtmaya razı ettiriyor. Başka yasaların kiracıyı koruması yetmiyor. Her ne kadar yasalar kiracıyı koruyor görünse de durum hiç de öyle değil…
Vazifesi, mesleği, işi ne olursa olsun, herkes hasat mevsiminde... Herkes heybesine, ambarına hasat ettiği ürünü doldurmakla meşgul. Ama doldurduğu ürünün temiz, sağlıklı ve uzun ömürlü olup olmadığına bakan var mı? Dua ile kazanılmışın bereketi ile ah ile ıslanmış kazancın bereketi bir olur mu?
Hacizli eşyalar genelde ucuzdur. Evet, ucuz olmasına ucuzdur ama o ucuz eşyalarla birlikte pahalıya mal olacak ahları satın almış olunur. O an için bunun farkında bile olmayız.
Türkiye iki ay önce seçimini yaptı. Seçimini yapmakla bir nevi ekimini yaptı. Siyasiler de ekimini yaptı, halk ve millet de!.. Bugün siyasiler de hasat mevsiminde, halk ve millet de!.. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir, belliydi de!.. Ekonominin altüst oluşundan şimdi hemen hemen herkes yakınıyor. Bunun böyle olacağı dünden belliydi.
Takım tutar gibi parti tutmayı bırakmadığımız, yapılan iş ve işlemleri sorgulamadığımız müddetçe bunun ceremesini, faturasını daha çok ödemeye devam ederiz. Bulunan gaz ve petrol şimdi halka zamlar olarak geri dönüyor. Bakalım önümüzdeki ocaktan sonra neler neler fışkıracak toprağımızdan!.. 2024 baharında yapılacak yerel seçimler de aynı minval üzere geçsin, siz ondan sonra görün şahlanmayı!.. Artık 2028 ve 2029’a kadar engel ve bahane yok!.. Muhalefet mi dediniz? Onlar kendi işleriyle meşgul henüz... milletin dertlerine zaman ayıracak hâlleri yok!..
İşte, bütün bunlar da milletin siyasi hasat zamanı, oylarının karşılığını devşiriyorlar. Oy verdiklerimiz de yüksek makamlarının yüksek maaşlarını alarak!.. Eee ne demişler, düşünmeden iş yapan, yaptığı işten sonra düşünmeye başlar. Sadi-i Şirazi, “Bostan ve Gülistan” adlı eserinde “Oku attıktan sonra değil, yayı gererken düşünmek lazım.” der. Bir de zararın neresinden dönülse kârdır; pişmanlık fayda verir, lakin atalar sözüdür, son pişmanlık fayda vermez!...
Harman hasat zamanı evinsiz veya karalık buğdaylarla karşılaşmak istemiyorsak, güzel ürünler dermek, hasat etmek istiyorsak zamanında yapılacak iş ve işlemleri zamanında ve doğru biçimde yapmalıyız. Aksi takdirde tıngır elek tıngır tas… Allah, topyekûn olarak milletimize, hepimize dürüstlük, doğruluk, iz’an, irfan, akıl ve vicdan versin. Hak, hukuk ve adaletle iş görmeyi nasip etsin!..