Özellikle kentlerde ve büyük ilçelerde, pratik uygulanabilirliği kalmadığı için yollarda at arabalarını (atlı arabaları) göremiyoruz artık.
Bu gelişmede, neyi niçin yaptıklarını bilemeyen hayvan hakları cartcurtlarının da rolü var. Allah’ın Kitabı’nda, bazı hayvanların taşıt aracı olarak kullanalım diye yaratılmış oldukları beyan edilmesine rağmen (En'am, 142. Zuhruf, 12. Nahl, 5 ve aşağıdaki hadisler) faytonlara, at arabalarına savaş açtı ve kazandılar. Evet birtakım işgüzarlar, Allah’ın helâl kıldığı şeyleri haram’a dönüştürmeğe, yasaklamağa bayılırlar. Birisi sosyal medyada yazmış; “Keklik avı yasaklansın.” Dangalak! (Ben, kurbanlık koyunu besmeleyle boğazlarım ama kendi adıma avcılık yapmaktan nefret ederim ve hayatım boyunca sadece birkaç balık tutmuşluğum vardır. Avcıları da sevmediğimi bilmenizi isterim.) Dinimize göre avlanmak câiz ve av eti yemek de helâldir. (Maide Suresi, 1,2, 4) Nüfusun arttığı, kırsal alanların ve doğal yaşamın tahrip edildiği, ateşli canavar silahların kullanılmakta olduğu günümüzde elbette âcil düzenlemeler yapılmalıdır, keyfî avcılığın önüne geçilmelidir, kuralsız avlananlar ve katliam yapanlar en ağır cezalarla cezalandırılmalıdır. “Küçük bir serçeyi veya ondan büyük herhangi bir canlıyı haksız yere öldüren kimseden Allah Teâlâ bunun hesabını mutlaka soracaktır.” (Nesâî, Sayd, 34.) Ama kimsenin “Yasak.” demeğe hakkı yoktur.
Onlar derler efendim. Hattâ bırakınız izin verilenleri; emredilenleri dahi yasaklamaya kalkışırlar. Sorun onlara bakalım; kurban kesmek, hacca gitmek, zekât vermek konularında ne diyeceklerdir! Hırsızın elinin kesilmesi konusuna, kâtilin öldürülmesi konusuna, buluğa ermiş kız ve erkeklerin evlendirilmeleri konusuna, taaddüd-i zevcâd konusuna, tesettür konusuna ve benzeri konulara dâir düşüncelerini de sorabilirsiniz kendilerine.
Biz gelelim, at arabalarına: Annemin rahmetli babası, gençlik yıllarında at arabası ile nakliyecilik yapmış. Annem anlatırdı; atına gözü gibi bakarmış dedem. Gayet iyi ilgilenirmiş hayvanla, beslenmesine, sağlığına çok dikkat eder ve tecrübelerine dayanarak davranışlarındaki değişimlerin de anlamlarını bilirmiş. Kolay mı, o at onun hem ekmek teknesi, hem can yoldaşıdır. Nakliyecilik yapan esnâf da kamyonlarına, kamyonetlerine böyle bakmazlar mı? Tornacı, torna tezgâhına; terzi, dikiş makinasına; müzisyen, enstrümanına; dülger, malasına... İşveren de çalıştırdığı, iş yaptırdığı elemanlarına iyi bakmak, onlarla ilgilenmek zorundadır. En azından hallerini, hatırlarını sormak zorundadır.
Günümüzde bazı işler şekil değiştirdi, bazı yeni iş kolları, yeni işletme biçimleri çıktı ortaya. Bunlardan biri de internet medyasıdır. Örneğin sizler şu an benim yazımı bir internet sitesi üzerinden okumaktasınız. Bu sitenin bir sahibi ya da sahipleri var. Siteyi işletiyorlar ve hem topluma bir hizmet veriyor hem de kendileri geçimlerini temin ediyorlar. Allah kendilerini işlerinde muvaffak kılsın. Onlar da aynen dedemin atıyla ilgilendiği gibi, sitenin teknik personeliyle, muhabirleriyle, yazarlarıyla, çizerleriyle ilgileniyorlardır. Öyle olmalıdırlar.
Böyle bir internet sitesi düşünün. O sitede iki yıldır yazıları yayınlanan bir de yazar düşünün. Sitenin işletmecileriyle bu yazar arasında, bir muhavere, bir iletişim bulunmaması mümkün müdür? Hayır, bunu hiçbiriniz kabul etmezsiniz değil mi? O yazar da böyle bir şeyi kabullenemez. Aynen dedemin atı gibi kendisine ilgi gösterilmesini bekler. Hatırının sorulmasını bekler. Bayramdan bayrama da olsa kendisine bir tebrik mesajı gönderilmesini bekler. Teşekkür beklemese de takdir veya tenkid bekler. Okurların, yazılarına nasıl tepki verdikleri hakkında bilgilendirilmeyi bekler. En azından; bir sürü sıra dışı, ilginç yazısının yayınlandığı sitenin sahiplerince merak edilmeyi bekler. Yaşının merak edilmesini bekler, boyunun merak edilmesini bekler, kilosunun merak edilmesini bekler.
Ben de (adam yokluğunda) kendi çapımda bir yazarım efendim. Bu yazıda olduğu gibi insicamsız, absürt yazılar yazmaktayım. Ve merak edilmeyi beklemekteyim.
Vesselâm.
____
“Yanında fazla binek hayvanı olan, hayvanı olmayana versin. Fazla azığı olan da azığı olmayana versin!” (Müslim, Lukata 18. Ebû Dâvûd, Zekât 32)
“Hayvanlara (zahmet ve meşakkatten) uzak olarak binin, doğru dürüst terk edin. Yollarda ve çarşılarda konuşmak için onları kürsüler (sandalyeler) edinmeyin. Çok binilen vardır ki binenden daha hayırlıdır ve Allah’ı daha çok zikredendir.” (Heysemi, Darimi)
"Hayvanlarınızın sırtını minberler edinmekten sakınınız. Çünkü (yüce) Allah sadece zorlukla varabileceğiniz yerlere sizi iletmeleri için onları sizin emrinize verdi. Arzı da sizin için yarattı. Binaenaleyh ihtiyaçlarınızı yerde karşılayınız." (Ebu Davud)
“Hayvanların üzerinde alışveriş veya buna benzer uzun şeyleri yapmayınız. Bilakis ininiz, ihtiyaçlarınızı yerine getiriniz sonra bininiz.” (Azimabadi, a.e., 7/169 el-Münziri, rivayetteki İsmail b. Ayyaş’ın hakkında cerh vaki olduğunu bildirmiştir.)
R. Serdar Özmilli