|   | 
  • Cevahir Kadri

    Ticari ve İdari Ahlakımız Üzerine

    İnsan, hayatını devam ettirmek için günübirlik rızıklanmanın ötesine geçtiği günden beri hep biriktirme, yığma, azı çok etme derdindedir.

     

    Eskiler, üç günlük erzakları olduğu zaman kendilerini zengin sayarlarmış. Elbette o günlerin ortamı ile bugünkü hayat şartları aynı değil.

     

    İlmihal (dini yaşama bilgisi) kitaplarında bir terim vardır: “havaic-i asliye”; “asli ihtiyaçlar” demektir. Hayatın asli ihtiyaçları, olmazsa olmazları dün başkaydı, tüketim toplumu olduğumuz bugün bambaşka!..

     

    Dün, bilhassa köy ve kasabalarda, hatta şehirlerde, ihtiyaç duyduklarının birçoğunu kendi toprağından ürettikleriyle karşılayan insan, bugün bunları tamamen para ile temin etme durumundadır. 

     

    Kendi ailesinin ekmek ihtiyacını karşılayabilecek kadar kaldırdığı kuru mahsulün yanında, küçük bahçesinden sebzesini ve meyvesini yetiştirip yiyebiliyordu. Dolayısıyla nakit bakımından varlıklı olmasa da buna çok da ihtiyaç duymadan alması gereken gıdaları temin edebiliyordu. Dahası tarlasından kaldırdığı pamuğun yanı sıra, keçi ve koyunlarından elde ettiği kıl ve yün ile kendi ipini kendisi eğirip kendi dokumasını yapabiliyor, biraz kabaca da olsa kendi giyeceği giyim eşyalarını kendisi hazır edebiliyordu. Su, zaten para vermeksizin mahalledeki çeşmeden bardaklara, güğümlere, sitillere doldurularak karşılanıyordu. Hasılı köy ve kır hayatında birçok ihtiyaç, doğal ortamlardan paraya ya hiç ihtiyaç duymadan temin ediliyor veya paraya çok az ihtiyaç duyuluyordu.

    ***

    Modern şehir hayatı ile birlikte hem aile tipi değişti hem de hayatı değerler manzumesi ile birlikte yaşamak gitgide zorlaştı. Hayat gitgide yalan dolan, talan, -Allah muhafaza- viran çizgisinde hızla ilerleyen bir hâle geldi.

     

    Bir kere doğru olmak yetmiyor, dürüst olmak da gerekiyor. Hayatı bir bütün olarak doğruluk ve hakkaniyet çizgisinde geçirmek yani.

     

    Kişinin ekonomik durumu ile ahlakı arasında her zaman bir ilişki söz konusudur. Yoksulluk, insanları davranışlarında gayri ahlaki davranışlara sevk edebilir, varlıklı olmak da öyle. Birinde hayatta kalma çabası söz konusu iken diğerinde şımarıklık ve ne oldum delisilik vardır. Bu davranış biçimini genellemek doğru olmaz elbette. Çünkü bu ilişki, her kişide farklı farklı özellik gösterir.

     

    Yokluk, kıtlık ve savaş ortamlarında, toplum otokontrol durumunu kaybeder, birbirine âdeta yabancılaşır. Böyle durumlarda insanların suça, gayrı ahlaki tavır ve davranışlara yönelimi daha fazladır. Bazıları mecburiyetten bazıları da içinde olanı dışarıya yansıtmak isteğinden kaynaklanır.

     

    Her devlet, eğitim öğretim sistemi içerisinde iyi vatandaş yetiştirme çabası içerisindedir. Okullarda ahlaki değerler ve değer yargıları çok iyi verilmiş, öğrenciler bu kazanımı yeterince edinmiş olsalar da toplum içine karışınca durum değişiyor. Kişi, toplum içerisinde hayatını yaşarken, mesleğini icra ederken öğrenim süreçlerinde edindiği kazanıma, aldığı ahlaka ve benimsediği değerlere göre davranma iradesini ve tavrını ne kadar sürdürebilmektedir? Bu tavrı uzun vadede devam ettirebilenler var olsa da genelin içinde ne yazık ki azınlık hâldedir. Geneli zamanla yozlaşıp gitmekte, değerleri de değersizleştiren eylemler içerisinde olmaktadır.

     

    İyi ya da kötü, her davranış ortamını bulunca filizlenir; kişilerde çiçek açar o davranış. İnsan davranışlarında iyiliğin, güzelliğin artmasını istiyorsak bu konuda hem devlet hem idareciler hem de fertler olarak üzerimize düşeni bihakkın yerine getirmeliyiz. Tabii eğer istiyorsak!..

    ***

    İyi niyetli olmak her zaman yeterli değildir. İyi niyetin doğru davranışla taçlandırılması gerekir. Bir de gerçekten iyi niyetli olmak gerek!.. “Mış gibi davranmak”, öyle olmadığı hâlde “iyi niyetli” görünmek, o yönde sözler sarf etmek yetmez; onları davranışlarla desteklemek gerek. İşte size birkaç örnek:

     

    İster gıda ister giyim fark etmez hangi alanda olursa olsun ürünlerin fiyatlandırılması meselesi bir anlayış ve davranış sorunudur. Tedavüldeki paranın bir birimi bir de alt birimi vardır. Ülkemiz örneğinde bu lira ve kuruştur. Şimdi bir kuruş, beş kuruş, yirmi beş kuruş ve elli kuruş tedavüldedir. Bir ürünü tedavüldeki bu birimlere göre fiyatlandırırız. Burası normal. Sorun şurada: müşterinin aklını çelmek ve bir yönüyle de onun hakkını kasada bırakmak, müşteriye vermemek üzere fiyatlar belirlemek.

     

    Fiyatlarda algı söz konusu mu? Günümüz ticari alanında, bu sorunun sorulması bile abes karşılanabilir. Bu, öylesine yaygın bir hâl ki!.. Bir ürün 14,99 olarak fiyatlandırılıyor, etikete öyle yansıyor ürünün fiyatı. Zihin bu rakamı 14 lira olarak algılıyor, ama cüzdana yansıyan 15 lira. Müşteri burada bir üründe 1 liralık aldatılmış oluyor. Bir de sadece o ürünü alan müşteri kasaya 14,99 kuruş ödemiyor. 15,00 lira ödüyor. Bazen müşteriden bazen de kasada “bozuk para” olmayışından kaynaklı 1 kuruş kasada kalıyor. Bu, mağaza açısından haksız kazanç. Bir kuruşta neler dönüyor, farkında değiliz. Bu da bir ahlak sorunudur. 1 kuruş deyip geçmeyelim!..

     

    Kuruş probleminden sonra bir de kilo/gram sorunu vardır. Vatandaş burada da bir algının pençesine düşürülmektedir. Bilhassa gıda sektöründe daha önceden paketler, kaplar, şişeler vb. 1 kg veya 500 g olarak satışa sunuluyordu. Ürün fiyatlarındaki yükselmeler, birbirini takip eden güncellemeler arttıkça, vatandaşın ürünü alma şartları ağırlaştıkça üreticiler de işletmeyi kurtarmak için ürün kap ve paketlerinde, kg/gram ayarlarında değişikliklere gitti. Önce 50 g hâlinde azaltıldı, fiyatlar 1 kg fiyatında kaldı; ürün 1 kg yerine 950 g, 500 g yerine 450 gr yapıldı ama fiyatları değişmedi. Bir süre sonra düşürülen gram hâlindeki ürüne zam geldi. Bir süre geçti, bu kez bir 50 gram daha düşürüldü, ama fiyatlar yine önceki gram üzerinden devam etti. Kap ve paket şekilleri değişmediği için vatandaş gram değişikliğinin farkına varmadan ürünü satın almaktadır. Burada da etik olmayan, müşteriyi yanıltan bir davranış söz konusudur. Paket veya kapların üzerinde gramın yazılı olması bu durumu değiştirmez. Ne yazık ki bu gram/fiyat oyunu ekmekte yıllardır hep uygulanagelmektedir.

     

    Bir de indirim furyası ve aldatmacası var ki evlere şenlik!.. Bazılarında belki fiyatları yükseltip indirime geçme söz konusu oluyor ama bazılarında ise indirilen miktar 1 kuruş. Evet yanlış duymadınız, 1 kuruş. O da yukarıda belirtildiği üzere müşteriye verilmiyor çoğu zaman. Yükseltip indirime geçtik diyen mi yoksa 1 kuruş indirip yapıp onu da müşteriye vermeyen mi? Hangisi daha dürüst ve daha ahlaklı? Cevabı sizde saklı!.. Unutmayalım ki haksızlığın büyüğü küçüğü olmaz; küçük küçük başlayan büyük haksızlıklara yol bulur.

     

    Ürün fiyatlarından sonra ürün içeriğine adım atsak mı bilmiyorum. Çünkü sanırım orası tam bir çıkmaz sokak. Gıda ürünlerinin baştan sona Türk Gıda Kodeksi Tebliğleri ile birlikte yeniden ele alınması lazım. Nihayetinde bu ürünler o gıda kodeksine, o tebliğlere göre üretiliyor. Denetimler o tebliğler baz alınarak yapılıyor.

     

    Gıda mühendisi değilim ama aklın yolu birdir. Ne tür bir gıda üretilmişse içeriğinde çoğunluk itibariyle ondan olması gerekir. Gıda türü ürünlerinden sadece çikolata ve fındık kreması sahasıyla ilgili olan “aldatmaca”yı söyleyeyim: Farklı şirketlerin bu sahayla ilgili farklı ürünleri var. İsimleri burada saymama gerek yok; hemen hemen birbirinden hiç farkları yok. Ürün çikolatalı krema; bu ürünün içeriğinde en azından %35-40 oranında çikolata veya fındık olması gerekmez mi? Beş altı kadar ürünün içeriğine baktım; en düşük %4, en yüksek %16. En düşük oran da en tanınmış bir markaya ait. Yıllardır çikolatalı krema diye bir sürü karışım yiyormuşuz, hâlâ yenmeye devam ediliyor… Vatandaş ve müşteri olarak elbette almama gibi bir gücümüz var, lakin hepsi de aynı olunca kötülerden kötü beğen durumunda kalıyoruz. Bunu da ancak o gıda tebliğlerinin değiştirilmesiyle ve hakkaniyetli denetimle düzeltebiliriz.

     

    Sorunlu davranış biçimi sadece özel sektörde mi var? Hayır, bilhassa son yıllarda memur ve emekli maaşlarının hesaplanmasında farklı; devletin doğrudan etki ettiği kalemlere yapılan zamlarda, güncel söylemle “fiyat güncellemeleri”nde farklı enflasyon oranları kullanıldığını gözlemliyoruz. Devlet, vatandaşa verdiği hizmet karşılığı kalemlerde enflasyonu üç haneli olarak görürken maaş olarak vermesi gereken kalemlerde iki hanenin alt sınırlarından uyguluyor. Suya, elektriğe, doğalgaza gelen zam oranları nerede; memura, emekliye yapılan zam oranları nerede? İş sadece bunlarla sınırlı kalsa yine de iyi!..

     

    Vatandaşın açlık sınırında yaşamasını, onun altında maaş almasını reva gören hükümet, milletvekilleri, bürokrat ve idareciler, kendilerinin birçok yerden maaş almalarını gayrı ahlaki bulmuyorlar, derin bir iç “huzur”la alıyorlar birden fazla maaşları. Hazine millete ait; millete ait olan bu varlığın millete adil bir şekilde dağıtılması çok önemli bir husustur. Çocuklarımızın, gençlerimizin dürüst, âdil ve ahlaklı olmalarını istemek için öncelikle büyükleri, rol modelleri olarak bizlerin dürüst, âdil ve ahlaklı olmamız gerekmez mi? 

     

    Bir yanda “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” buyuran İki Cihan Güneşi Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), diğer yanda onun dünya karşısında eğilip bükülen, değerlerden tavizler veren zavallı ümmeti!..  Doğru sözlü, dürüst, güvenilir tüccar; peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.” (Tirmizi, Buyû, 4) hadisinin hikmeti bu şartlarda daha iyi anlaşılıyor. Bir de “İlk peygamberlerden itibaren halkın hatırında kalan bir söz vardır: Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” hadisinin!..

     

    Tertemiz şirketlere türlü bahanelerle el koyarak âdeta gasp eden, “günah işleme özgürlüğü”nü savunarak hakkın, hakikatin karşısında savrulma yaşayanlardan, ahlaki değerlere uygun bir tebliğ düzenlemesini beklemek, aşılması güç bir handikap olsa gerek!..

     

    Ticari ve idari ahlakımızın bugünkü durumunu ele almaya çalıştığımız bu yazımızı bir sözle noktalayalım: “Bir torba para, iki torba hakikatten güçlüdür.” (Hollanda atasözü) Paraya, makama, şöhrete teslim olanlar, gerçekte, hakikati, kişiliğini ve ahlakını kaybetmiş veya kaybetmekte olanlardır. Vesselam!..

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.