Yaydan çıkan ok geri dönmezmiş. Hal böyle olunca ağızdan çıkan kulak duysa ne duymasa ne...
Ok yaydan çıktıktan sonra büyük ihtimalle hedefe varır. Sapsa bile hasar açar. Önemli olan oku yaydan hayra fırlatmak. Hasar açmak, can almak değil de belki can kurtarmak, devlet, millet, din kurtarmak, namus kurtarmak için yani. O söz vardırya; "ağızdan çıkanı kulağın duysun" diye. Bu söz, aslında yaydan çıkan ok misali. Yani ağzımızdan çıkanı kulağımız duysa ne faydası var duyulmayacak, kulağı tırmalayacak ya da yara açacak sözleri sarf edecek olduktan sonra. Kulak duyunca zaten olan oluyor.
Kulak yerine ağzımızdan çıkacak olanı kalbimiz duymalı. Yoksa zaten yaydan atılan okun misali, ne geri gelir ne de hasar açmasının önüne geçilir. Bi defa yaydan çıkmışsa, ağız bir defa sözü söylemişse kulak duysa da artık olan olmuştur. Burada kritik olan kalbimiz ile o sözü duymalyız. Bu da içten, insanın sadece kendisinin duyacağı bir ses tonunda söylenmekle mümkün.
Kalbin çek etmediği sözleri söyleyen dudaklar, birçok kalbi yaralayabilir. Hatta telafisiz hasarlar açabilir. Şarkılara konu olmuş 'dil yara'ları da budur işte. Hal böyle olunca ağızdan çıkanı kulak duysa ne yazar. Bugün kalburüstü insanların bulunduğu milletin en saygın ve seviyeli kurumu olan Millet Meclisi'nde bile ne sözler sarf edilmektedir. Oysa ağızdan çıkanı kulağın duyması yerine, henüz söylenmeden kalbin duyması mümkün olsaydı, belki durumun önüne geçilebilirdi ancak burda da şu soru akla gelebilir; 'hangi kalp?'. Bu noktada kişinin temiz ve karşıdakini kendi gibi görecek bir kalbe sahip olması da iktiza eder. Malum her kan pompası olanın kalbi var diye nitelenmeyeceğini türlü tecrübelerle ve şahıslarla gördük ömrümüzde.
Ağızdan çıkanı kulak duymasın, ondan önce kalp bu ağızdan çıkanı çıkmadan duysun. Duysun ki bu ağızdan çıkan söz oklan durulsun.
Kayseri Anadolu Haber