{NUTİZM VE NUTİSTLER-21}
EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!)
Yazımı okuyan nutistler yine bana kızacaklar ama... ben de onlara kızıyorum.
Arkadaşımın kayınpederi ile sohbet ediyorduk:
-“Hoca, bir televizyon kanalında şarkı türkü söyleyen ve söylerken de oynayan bir şarkıcı kadın var. Genellikle Ankara türküleri söylüyor. Onun programı başlayınca, yedisinden yetmişine kahvedeki herkes tavlayı, kâğıdı bırakıp kadını seyre koyuluyor. Hattâ aralarındaki konuşmaları bile kesiyorlar. Hepsinin bakışları mayışıyor, ağızlarının suyu akıyor. Kadının sesi güzel, tamam ama millet sesine değil, kendisine bakıyor. Yanlış anlama hoca, baldır bacak göstermiyor. Fakat öyle bir işvesi var, öyle hareketler, öyle cilveler yapıyor ki etkilenmemek mümkün değil. Benim gibi yaşlı olanlar dahi gözlerini ayıramıyorlar. Üstelik evliymiş de.”
-“Şaşılacak bir şey değil abi, hepimiz nefis taşıyoruz ve nefisler bizimle birlikte yaşlanmıyor tabi. O kadın bu kadar tahrik ettiğine göre açılıp saçılanlar daha çok tahrik ederler.”
-“O kanalda hep şarkıcılar türkücüler çıkıyor. Baldır bacak gösterenler de çok ama bu kadın başka bir şey... Şarkıcı kadınlar niçin açılıp saçılırlar ki, giyinik şarkı söylemek günah mı? Bu kadınlar mazallah yuva yıkarlar be! Gençlerin işi gerçekten zor hoca.”
Ben bir edebiyatçıyım ya biraz ahkâm keseyim: “Sanat”, Arapça bir kelimedir ve o dilde, “üretmek-yapmak” anlamıyla kullanılmaktadır. “Sanatkâr” ise Farsça bir oluşum. Demek ki sanat kelimesi, Arap dilinde olduğu gibi Fars dilinde de aynen kullanılıyor. Yani bizim Türkçede kullandığımız gibi. Bir kaynak, “Bazı düşüncelerin, amaçların, durumların, duyguların ya da olayların deneyimlerden yararlanılarak beceri ve düş gücü kullanılarak anlatılmasına ya da başkalarına iletilmesine yönelik yaratıcı insan etkinliğidir.” diye tanımlıyor sanatı. Başka bir kaynak, “Güzellik karşısında duyulan heyecan ve hayranlığı uyandırmak için insanın kullandığı yaratıcılıktır.” demiş ve eklemiş: “Sanat, insandaki güzeli sevmek ve ondan estetik bir zevk almak duygusundan doğmuştur.” Demek ki söyleştiğim adamın sözünü ettiği o şarkıcı kadın, güzellik karşısında duyulan heyecan ve hayranlığı uyandırmaya çalışan bir sanatçıymış! Öyle ya bu kadın bir şarkıcıdır, sanatın müzik dalıyla uğraşmaktadır.
Sanat dalları nelerdir? Günümüzde sanat denince, «Güzel Sanatlar» anlaşılır. Güzel Sanatlar başlıca dokuz kola ayrılır: 1) Edebiyat 2) Müzik 3) Mimarlık 4) Heykel 5) Resim 6) Tiyatro 7) Sinema 8) Dans 9) Fotoğrafçılık.
Mektep medrese gördük ve mürekkep yaladık ya, sanatın saydığım bütün bu dalları hakkında en azından nazarî bilgim vardır. Dans hâriç diğerleriyle amelî olarak da ilgilendim. Ihlamur ağacından satranç takımı oymuştum örneğin. Lise ikinci sınıftayken, sene sonu sergisine sınıftan üç öğrencinin resimleri alınmıştı; biri bendim, diğer ikisinin ise resimlerini ben yapıvermiştim. Amatörce olsa da bağlama, kaval ve kaşık çalmayı bilirim. Bir zamanlar bir televizyonda senarist ve dramalar ünitesi koordinatörü olarak görev yapmıştım. Geriye ne kaldı, edebiyat mı? Efendim onun ise hem mektebinde okuduğumu hem de otuz beş yıl öğretmenliğini yaptığımı bilirsiniz.
Bunları, övünmek için sıralamadım. Tek sebebim var; şimdi arz edeceğim iddiamda bana inanmanızı ve güvenmenizi sağlayabilmek. İşte iddiam: TOPLUMUMUZDA GÖRÜLEN BÜTÜN OLUMSUZLUKLARIN; MUTSUZLUKLARIN, TATMİNSİZLİKLERİN, SAYGISIZLIKLARIN, TERBİYESİZLİKLERİN, NAMUSSUZLUKLARIN, HAKSIZLIKLARIN, ŞİDDET DÜŞKÜNLÜĞÜNÜN, YUVA YIKILMALARININ, YANİ TOPLUMSAL CİNNETİMİZİN BAŞ SEBEPLERİNDEN BİRİ çizgisinden çıkartılmış sanatTIR MAALESEF! DAHA DOĞRUSU, BİZE SANAT DİYE YUTTURULAN DEJENERASYONDUR.
Düşünün bakalım; sanat diye yutturulan DANS nedir, neyin ifadesidir? Kadınlı erkekli yapılan bu şey, Allah’ın izin verdiği bir şey olabilir mi? Hele ki yabancıların gözleri önünde yapılıyorsa? Hele ki yabancı erkekle yabancı bir kadın birlikteliğiyse? Belki bin danstan, erkek erkeğe yapılan ya da kadınların kendi aralarında yaptıkları bir iki tanesine tecviz kapısı açılabilir. Düşünün bakalım; HEYKEL sanatının cevaz verilebilecek kaç eseri vardır? Düşünün bakalım; FOTOĞRAF ve RESİM alanında üretilenlerin kaçta kaçı masumdur? EDEBİYATa gelince; branşım olduğu için ben biliyorum, çoğu eserlerde, kutsallarımız başta olmak üzere bütün değerlerimiz katledilmektedir. TİYATRO, SİNEMA ve TELEVİZYON ise edebiyatta ortaya konan teorik pisliklere hayat vermekten başka bir şey değildir. Bu dallar konusunda ayrıntılara girmeyeceğim, çünkü ben MÜZİKten söz etmekteyim şimdi.
EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!) Şarkıların, türkülerin hepsi teker teker masaya yatırılmalıdır. Dikkatli bakıldığında görülecektir ki çoğunda rezil felsefeler, rezil duygular, rezil eylemler dile getirilmekte, telkin edilmektedir. Temel taşlarımız yerlerinden oynatılmakta, varlığımız şeytana peşkeş çekilmektedir. Erkeğe erkekliği, kadına kadınlığı, evlâda evlâtlığı unutturulmaktadır. Aile mefhumu ortadan kaldırılmaktadır. Bunların hepsi bir kenara, sahnelerde, televizyonlarda, kliplerde müzik sunan sanatçı(!)lar, edebimize ahlâkımıza aykırı davranışlarıyla, çıplaklıklarıyla insanları günaha sokmakta ve maalesef gençlerimize de rol model olmaktadırlar. Yukarıda dile getirmiştim, arkadaşımın kayınpederi bu durumun vehâmetini az da olsa fark etmiş, anlatıyordu. Daha onun görmediği, bilmediği neler neler var. Sizler, benim bildiğimden de fazlasını biliyorsunuzdur.
Ben bu konuyla ilgilenmeye başlayınca, biraz da interneti kurcaladım. Aman Allahım! Önü alınmaz bir felâketin, hepimizi uçuruma yuvarlamakta olan bir cinnetin varlığıyla ürperdim. Elbette o dünya, benim yabancısı olduğum bir dünyadır ve dolayısıyla benim de bilemediğim, göremediğim astronomik boyutlu çirkinlikler vardır. Gözüme ilişen bir internet sayfasından bir alıntıyı, fikir vermesi bakımından aynen arz edeceğim:
Şöyle bir başlık: “Evli erkeklerle birliktelik yaşayan Gülben Ergen, Edis ve Zeynep Bastık’ın seksi dansını savundu.” (İlgili görseller de verilmiş tabi.)
Arkasından şu cümleler: “Sanatçı Zeynep Bastık’ın evli olmasına rağmen şarkıcı Edis’le yaptığı samimi dans, sosyal medyanın diline düşmüştü. Zeynep Bastık'ın evli olması eleştirilerin merkezi olmuştu.
Zeynep Bastık ve Edis’in seksi dansı sosyal medyaya damga vurdu. Temmuz ayında dünya evine giren Zeynep Bastık’ın, Edis ile olan samimi görüntüleri bomba etkisi yarattı. Zeynep Bastık ve Edis Görgülü bir partide beraber görüntülendi. Kameralara yansıyan seksi dans ise sosyal medyanın diline düştü. Yakın temaslar dikkat çekti. İkili arasındaki yakın temaslar dikkat çekerken, Bastık’ın hayranları…”
Ve Gülben Ergen’in sözleri: “Edis ve Zeynep’in birlikte dans edip, şarkı söylemeleri kimi rahatsız ediyorsa o kişide sorun vardır. Niyeti bozuk olan zihniyet, gördüğü her şeyde ve herkeste art niyet görür. Oysa o, onun iç dünyasının akıttığı zehirdir.” ÖS 3:43 · 9 Eki 2021
Hoppala! Gülben Ergen benden söz etmiş! Hem de benim niyetimin bozuk olduğunu, art niyetli olduğumu, iç dünyamdaki zehiri akıttığımı söylemiş. Ama bu nasıl olur ki; Gülben Ergen beni tanımaz, ben de onu tanımam. Adını duyuyorum ama bir tane bile şarkısını dinlemiş değilim. Adları geçen Zeynep Bastık ve Edis’in isimlerini ise okuduğum bu haber vesileyle ilk defa duymuş oldum. Benim zihniyetime niçin çamur atıldığını aklım bir türlü almadı yani.
Bugünkü şekliyle sanat diye yutturulan şeylerden (Birkaç iyi örnek elbette konumun dışındadır.) bizi ve çocuklarımızı Allah muhafaza etsin. Çocuklarımız, torunlarımız bir foseptik çukuruna çekilmektedir. Hattâ arkadaşımın kayınpederi bile. Sonumuz hayrola. Evine hâlen televizyon sokmamış kimselere de selâm olsun. Vesselâm.
MİLLÎ VE DİNÎ ÖZÜMÜZE TERS DÜŞEN ÜRÜNLERİN VE ETKİNLİKLERİN SANAT DİYE ORTAYA KONULMASINA VE TOPLUM HAYATIMIZI FELÇ ETMESİNE hayır.
NOT: Hiç bilmediğiniz(!!!) bir şey söyleyeyim: Bırakınız görselleri ve şarkıları, mahremi olmayan bir kadının Kur’an tilâvetini dahî bir erkeğin dinlemesi câiz değildir.
R. Serdar Özmilli
