12.09.2014 tarihli Cuma Hutbesi
Aziz Müminler!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: ?Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur?[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), şöyle dua etmektedir: ?Allah?ım, bana öğrettiklerinle beni faydalandır. Bana fayda verecek ilmi öğret ve ilmimi artır.?[2]
Kardeşlerim!
Biz, kendisini diğer dünyalardan bilgi ile ayıran, bilginin malzemesine ne kadar çok sahip olursa olsun bilgiyi bir ahlâk ve sorumluluk olarak görmeyen kültürleri câhiliye olarak adlandıran bir medeniyetin mensuplarıyız. Yüce dinimizin bilgiye ve bilgili insana ne kadar değer verdiği, kendisini kabul eden fert ve toplumların bilgi ve hikmetle mücehhez olmalarına ne derece ehemmiyet atfettiği herkesçe bilinen gerçeklerdir.
Bilgiye bu denli değer veren dinimiz, bilgiyi elde etme, kullanma ve onun değerini korumaya yönelik de bir takım ölçüler getirmiştir. Buna göre öncelikle bilginin asıl sahibinin Yüce Rabbimiz olduğu unutulmamalıdır. Zira Allah Teâlâ, insanı yarattıktan sonra ona bilmediklerini, bütün eşyanın isimlerini, kendini ifade etmeyi ve canlı-cansız tüm varlıkları birbirinden ayırabilme becerisini öğretendir.
Aziz Kardeşlerim!
Bilgi elde etmekteki amaç, hakikati kavramak, özellikle de Hakk?a yakınlaşmak olmalıdır. Bu bilinçten uzaklaşan insanlar, bilgiyi çıkar aracı hâline dönüştürmüş, insanlara refah ve mutluluk getirmesi beklenen bilgiyi tahrip ve yıkım için kullanmışlardır. Özü gereği doğruya, güzele ve hikmete ulaştırması beklenen bilginin istismarı, bu değerleri kaybettirir. Bilgi istismarı ise insanlığın faydasına kullanılabilecek değerli bir bilgi birikimini kötülüğün hizmetine sunma, menfaate aracı yapma çabasıdır. Ve bu durum, günümüzün en büyük sorunlarından birisidir.
Merhum Hamdi Yazır?ın ifadesiyle ?Haddi zatında her ilim muhteremdir. Fakat büyüklüğü nispetinde ilmî haysiyetle hayru şerre müsaittir. İlim ne kadar harika, engin; ne kadar ince ve yüksek olursa şerr-ü fitne ihtimali o nispette büyük olur. İlimler hüsn-i istimal edilirse zehirlerden devalar yapılır. Su-i istimal edildiği takdirde de devalardan sümum istihsal olunur.?[3] Yani ilim ne kadar derin, ne kadar ince ve yüksek olursa, şer ve fitne ihtimali de o nispette büyük olur. İlimler iyi yönde kullanılırsa nice zehirlerden ilaçlar ve çareler elde edilir. Kötü yönde kullanıldığı takdirde nice ilaçlardan da zehirler elde edilir. Nitekim, insanlar çıkarlarına alet ettikleri bilgi sayesinde koca şehirleri bir bombayla yok edebilecek hâle gelmiş, on binlerce hatta yüz binlerce kişiyi aynı anda öldürme gücüne ulaşmışlardır. Aslında daha vahimi sessizce gerçekleştirilen katliamdır. Bu da Allah?ın insanlara bahşettiği hayat kaynaklarını kurutmak, kimi zaman da canlıların, bitkilerin ve çevrenin doğal genetik yapılarını bozmak şeklinde görülmektedir. Kısacası bugün bilgi pek çok alanda insanlığın hayrına değil, zararına kullanılmaktadır.
Kardeşlerim!
Bugün ne yazık ki insanlığın, özellikle de İslam coğrafyasının durumu içler acısıdır. Pek çok İslam ülkesinde ilim, dünyevi çıkarlara, makam kaygısına, can korkusuna kurban edilebilmektedir. Oysa hakka, hakikate, hikmete götüren, insanlığın yararına olan her doğru bilgiyi paylaşmak ve yaymak, bilgi sahibinin görevlerinden biridir. Özellikle kritik zamanlarda toplumsal duyarlılıkların sesi olmak, toplumun rehberleri konumundaki âlimlerin sorumluluğudur. Unutulmamalıdır ki; geçmişte bizi biz yapan, insanlık medeniyetinin öncüsü kılan bu anlayıştır. Zira dünya üzerinde güzelliklere yelken açabilenler, ancak hakkı, hakikati korkmadan dünyaya haykırabilenlerdir.
Bilginin menfaat ve kişisel tatmin aracı yapılmasının acıklı akıbetini Peygamberimiz (s.a.s), bir hadislerinde şöyle bildirmiştir: ?Aziz ve Yüce olan Allah?ın rızası için öğrenilmesi gereken bir ilmi, sırf dünya menfaati elde etmek için öğrenen bir kimse kıyamet günü cennetin kokusunu dahi alamayacaktır.?[4] Aynı zamanda Allah Resulü (s.a.s), ilmiyle kibirlenen, böbürlenen kişilerin kıyamet günü gerçek yüzlerinin Alemlerin Rabbi tarafından ortaya çıkarılacağını da haber vermiştir.[5]
Kıymetli Kardeşlerim!
Bilgi sahibi olmak sorumlu olmaktır. Bilgi arttıkça sorumluluk da artar. Bilgi, sahibini kendisine karşı, topluma karşı, tabiata karşı ve nihayetinde Allah?a karşı sorumlu hâle getirir. Kısacası bilgi, başlı başına bir sınavdır. Bilgi ahlâkına sahip olma ve onu koruma daha da zor bir sınavdır. Bu yüzden Peygamberimiz, bilgiyle meşgul olanlara şu dualarıyla örnek olmaktadır:
?Allah?ım! Faydasız ilimden sana sığınırım.?[6]
?Allahım! Fayda vermeyen ilimden, kabul edilmeyen duadan, korkmayan kalpten ve doymayan nefisten sana sığınırım.?[7]
Kardeşlerim!
Bir eğitim-öğretim yılının daha eşiğindeyiz. Bu vesileyle yeni eğitim-öğretim yılının geleceğimizin teminatı olan evlatlarımıza, değerli öğretmenlerimize hayırlı olmasını Yüce Allah?tan niyaz ederim. Rabbim, evlatlarımızın kendi rızasına ulaştıracak, ülkemizin, milletimizin, alem-i İslam?ın ve bütün insanlığın yararına kullanacakları bilgilerle donanmalarını nasip eylesin.
[1] İsrâ, 17/36.
[2] Tirmizî, Deavât, 128.
[3] Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur?an Dili, 447.
[4] Ebû Dâvûd, İlim, 12.
[5] Müslim, İmare, 152.
[6] Nesâî, İstiâze, 21.
[7] İbn Mâce, Sunne, 23.
Hazırlayan: Diyanet İşleri Başkanlığı
YORUMLAR
YORUM YAP!
Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, büyük harf ve kişi ve kurumları rencide edici yorumlar onaylanmamaktadır.