|   | 
  • Nurettin Bilgen

    BİRAZ TEBESSÜM, LÜTFEN!

    Selamların en güzeliyle, güzel kardeşlerim ve çok kıymetli dostlarım!

    Bu gün sizinle biraz tebessüm edelim mi? … Ne dersiniz? Hem niye sessizsiniz? Evet, “Bunca dert yokluk ve kargaşanın içinde bile mi tebessüm edelim?” diye bana sorduğunuzu işitiyor gibiyim. Tebessüm zaten tek çeşit değildir, ama her tebessüm değerlidir ve anlamlı bir eylemdir. Üstelik tebessüm zahmetsizdir, istekle ve irademizle insanlara tebessüm etmek inancımıza göre bize bir sadaka sevabı da getirir. Tebessüm en büyük inkılâpçı eylemdir aynı zamanda. Eğitimci şair ve yazar Abdurrahman Aydınlı Hoca’nın “Tebessüm” adlı kısa şiirini buraya alarak devam edelim.

     

    “Tebessüm tüm dillerde en güzel ve en hoş renktir, 

    En etkili ilaçtır, şifadır tebessüm onulmaz dertlere,

    Kalbin yüzdeki parıldayan ışığıdır tebessüm,

    Pek kolaydır, hem zahmetsizdir ve çok ta sevimlidir o!

     

    Haydi, içten bir tebessüm edelim birbirimize,

    Tüm dinlerde sevaptır, fazilettir tebessüm,

    Zamanı ve mekânı da genişletir tebessüm, 

    Gençlik iksiri olup, ömre berekettir tebessüm.”

     

    Çocuklar niye psikiyatrik rahatsızlıklara en az yakalanırlar, niçin yüzleri hep güler biliyor musunuz?  Çünkü küçük bir iyilik bile bir çocuğu mutlu eder, onun yüzü bu nedenle hep tebessüm eder ve gülücükler saçar. Çocuğun arkadaş çevresi samimidir, onu fazlaca mutlu eder, onunla oyun kurar, elindeki simidini onunla paylaşır ve onunla yoldaşlık yapar çoğu zaman. Paylaşımcı ve dayanışmacıdır çocuklar. Hep, arada kavga bile yapsalar kısa süre sonra yine tebessüm eder yüzleri, parmakları birbirine değip kenetlenir ve barışıverirler, yüzleri canlanır, kanlanır ve yine kaynaşıverir özleri. Bu yüzden çocukların oyun arkadaşı ve okul arkadaşı çok önemlidir. Çocukluk arkadaşlarınızın birçoğu şimdi sizden uzaktalar ve artık sizinle eskisi kadar konuşup kaynaşmıyorlar. Oysa onlarla geçirdiğiniz çocukluk yıllarındaki arkadaşlıklarınız en güzel yıllardı! Onlarla yaşadığınız bayramlar “Şimdi nerede o eski bayramlar?” dediğiniz en güzel bayramlardı. 

     

    Elbette yine bir kısmı bu dostlukların hiç bitmedi ve bitmeyecek de. Hatta yeni dostlar da kazanacağız ve kazanıyoruz. Fakat çocukluktaki saf ve temiz duygular öylesine azaldı ki, gülen yüzler tebessüm eden çehreler o kadar azaldı ki! psikiyatri hastalıkları bu yüzden çok yaygınlaştı. İçki, sigara ve tüm zararlı madde bağımlılıkları bu yüzden ölçüsüz hale geldi.

     

    Başta kendimizle barışık olmalıyız, ardından anne baba ve çocuklarımızla yüz yüze ve güler yüzle iletişim kurmalıyız. Kendi içinde ve ailede mutlu bireyler toplumların da sosyo kültürel hayatına ahenk getirir barış ve huzur getirir.

     

    Hayata pozitif bakabilmek, eşya ve olaylara olumlu yaklaşmak tebessümün ilk adımıdır. Bitlisli Bilge Said’in “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” sözü ne kadar hoş bir sözdür değil mi? Türkçede çok kullandığımız “Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır ve -affedersiniz- eşek hoş laftan ne anlar!” sözleri bu konuda çok yerinde değil midir?

     

    Bazen bir tatlı söz, bazen bir fıkra bazen de anlamlı bir hikâye bizi mutlu eder ve tebessüm ettirir yüzlerimizi. Bazen de yaşadığımız zorluklar ve sıkıntılar altında tebessüm acı gelir ama yine tebessüm etmeye gayret ederiz. 

     

    Tebessüm ve gülümseme anlamsız ve alaycı olursa karşımızdakini hemen üzer, bir süre sonra da bize geri döner ve bizi de üzer. Asık suratlılık kendimize ve çevremize zararlıdır. Anca tebessüm kendimize ve çevremize pozitif enerji verir. Rabbimiz de tebessüm edene bir sadaka verenin sevabını verir.

     

    Hepimizin çocukluğunda yer edinen meşhur komedyen Charlie ChaplinTebessüm, kana en hızlı karışan ilaçtır.”  demiş ve bu konuda  başarılı olmuş bir sanatçıdır. “Yeryüzüne üç cemre düşermiş, yâr yüzüne bir tebessüm düşünce” diyor Mevlanâ’nın Hocası Tebrizli Şems. Kalplerinize sevinç cemresinin düştüğü tebessüm eden yüzler diliyorum, hoşça kalın, dostça kalın, tebessümle kalın can dostlarım.

     

    *** 

     

    İBER’DE MESETA PLATOSUNDA GÖNLÜMÜZÜN COŞKUSUNDAYIZ!

     

    Bugün Toleyto’dan ayrılıp Granada’ya doğru gidelim mi sizinle? O her metrekaresi tarih olan kadim şehir Toledo’da hıphızlı geçen zamanı bile engel olamadık ve bir yudum soğuk su içer gibi bitirdik o muhteşem sanat eserlerinin doyumsuz gezisini. Şimdi Kale’den, Tejo Irmağı’nın kavis kısmının ağızına yakın yönünde aşağı doğru inip Madrid- Kurtuba ve Sevilla yoluna ulaştık. Bu yol çift gidiş gelişli konforlu bir yol olup, Meseta Platosu’nda kuzey-güney yönünde uzanıp gidiyordu. 2007 yılında burada yaptığımız bu yolculuk sırasında henüz Türkiye’de olmayan ama burada fark ettiğim ilginç bazı gözlemlerim oldu. Toledo’da ve solunda hafif tepelik alanlarda tarihi yel değirmenlerini görmeye başladık. Hani şu Don Kişot’un kılıçla hücum ettiği rüzgâr gücü ile kanatlarının döndüğü yel değirmenleri. Don Kişot’un heykeli de bunlardan birisinin yanına konulmuştu. Bu tarihi yel değirmenleri artık turizm için kullanılıyordu ve bu alanın hemen devamında modern ve yüksek rüzgârgülleri yapılmıştı. Bunlar sayıca çok fazla ve çok yüksek olarak yapılmışlardı. Bu rüzgârgüllerinin kanatları da alüminyum gibi hafif metallerden yapılmış ve bir tanesinin uzunluğu bir tırın dorsesine sığmayacak kadar uzundu. 

     

    Yola devam ederken bir süre sonra bir de ne görelim, verimsiz kurak ve taşlık engebeler üzerine de güneş panelleri kurulup yan yana geniş alanlarda GES tarlaları (Güneş Enerjisi Santralleri) oluşturulmuştu. Yola çıktığımızdan bu yana Plato üzerinde âdeta enerjinin evrimini yaşıyorduk, bu enerji grupları, bu yıllarda ülkemizde henüz yoktu. Bu hayranlık ve şaşkınlıkla güneye doğru yola devam ederken birazca yüksek dağlık alanların oldukça yüksek eşiklerine (1.500 metre ) ulaştık. Bu eşiklerden sonra güneye doğru yavaş yavaş alçalmaya başlayan arazi eğimi 700- 800 metrelere düşünce etraf çok zengin bir Akdeniz florasının zengin doğal bitki türleri ile kaplandı. Bunun yanında en önemli göstergesini uçsuz bucaksız zeytin ağaçları ile kaplı yamaçlar ve vadiler oluşturuyordu. İspanya dünyada zeytin ve zeytinyağı üretiminde ilk sırada yer alıyordu. İklim olarak kışları ılık ve yazları sıcak bu alanda zeytin tarımı ilk sırada geliyordu. Yine ilk defa İspanya’nın bu bölümünde gördüğüm modern intansif metotlarla yapılan bu kültür tarımında, düzenli sıralı zeytin ağaçları ile kaplı oldukça düz alanlarda damlama sistemi ile ağaçlar sulanıyordu. Madrid ve çevresinde tahıl çeşitleri ile başlayan tarım alanları Toledo’da ve Tejo vadisinde zengin bağcılık alanlarına, oradan da güneye doğru Guadalguivir Irmağı Vadisine doğru ise zeytin tarlalarına evrilmişti. 

     

    Haftaya sizlerle Granada’da buluşuncaya dek Allah’a emanet olun sağlık ve mutluluk diliyorum Yüzünüzden tebessüm eksik olmasın, hoşça kalın dostça kalın.

    ***

    “Derdini sade anlatan adam dertlidir. Güzel anlatan edebiyatçı, haliyle anlatan âşık, tebessümüyle örten âriftir!

     

    Şems-i Tebrizi

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.