Futbol bir şehrin sadece sosyal ve kültürel etkinliği değil, önemli bir ekonomik dinamiğidir de. Özellikle Süper Lig'de takımı bulunan şehirlerde, maçların olduğu günlerde ekonomik canlılık had safhaya ulaşır. Hele hele Kayseri gibi iki takımı olan şehirler bu konuda daha şanslıdırlar. En azından öyle olması beklenir. Hem her hafta bir Süper Lig maçını canlı izleme şansına sahipler hem de bu işin şehir ekonomisine katkısı, diğer illerden daha iyi durumdadır.
İşin bir de tanıtım ve saygınlık yönü var. Birçok insan, Trabzon'u Türkiye'nin üçüncü büyük ili sanıyor. Nedeni ise Trabzonspor'un başarılı bir takım olması. Süper Lig'de takımı olmayan şehre, "geri kalmış bir şehir" olarak da bakılıyor. Çünkü ekonomik gelişmişlik, beraberinde sportif başarıyı da getiriyor. Şehrin imkânları, arttığı ölçüde futbol takımının başarısı da artıyor.
Bütün bunan niye söylüyorum?
Günümüzde futbola artık sadece bir "sportif müsabaka" gözüyle bakmamak ve ona göre yaklaşım sergilemek gerekir. Bir şehrin kendi takımına sahip çıkması; ekonomisiyle beraber, sosyal ve kültürel değerlerine de sahip çıkması anlamına geliyor.
Bu nedenle, bizim sahip olduğumuz iki Süper Lig takımına da bu anlayışla yaklaşmamız ve desteklememiz gerekmez mi?
"Biz bu sene İstanbul'dan sonra Süper Lig'de iki takımı olan tek şehiriz" diye sevinirken, birileri bu hevesi kursağımızda bırakmak için sanki düğmeye basmış gibi gözüküyor. Önceki gün Erciyesspor'un Fenerbahçe ile oynadığı karşılaşmada yaşanan hakem rezaletini gördünüz. Bunun art niyetsiz bir "hata" olduğunu düşünmek için fazla iyimser olmak gerekir. Maç boyunca çalman düdükler, verilen yanlı kararlar, belli ki kurgulu bir bilinçaltının ürünü. Erciyesspor'un diğer maçlarında da benzer hataların olduğunu hesaba katarsak, birileri sanki düğmeye basmış demekten kendimizi alıkoyamıyoruz.
Gelelim Kayserispor'a...
Geçen sezon ligin ilk maçlarında itibaren hakemler Kayserispor'u biçmeye başladı. Puan almaması için ellerinden geleni yaptılar. Bereket versin ki takım kaliteliydi ve bu tuzağı boşa çıkardı.
Bu sene başlayan ligle beraber, aynı rezalete, aynı kepazeliğe ve aynı aymazlığa yeniden şahit olmaya başladık. Geride kalan 8 haftada kimi
zaman net penaltılar verilmedi, kimi zaman buz gibi goller ofsayt gerekçesiyle geçersiz sayıldı. Bu yıl hakem hataları nedeniyle en az 5 puanı çalındı. Bursaspor maçının son saniyelerinde yaşananları ise ifade edecek kelime bulamıyorum. Bursaspor başkanına düdüğü verseniz ve "maçı yönet" deseniz bu kadar basiretsiz ve kadar yanlı kararlar vermez. Futbol adına, spor ahlakı adına utanç verici bir maç ve maç sonu izledik.
Eğer, 3 tane hakem gözlerinin önünde olan bir pozisyonu göremiyorsa, bu hakemlik müessesesinin çöktüğünü gösterir. Yok eğer görüp, o pozisyonda faul ve kırmızı kart vermiyorlarsa, bu mesleğin içinde satılık düdüklerin olduğunu açık bir biçimde ortaya koyar. Hangi durumla karşı karşıyayız bilemiyoruz.
Ancak bunca haksızlığı uzun süredir yaşıyor olmamız şaşırtıcı mı? diye sorarsanız, olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Çünkü bizde takımlarımızın hakkını top yekun savunacak bir anlayış yok.
Birlik yok, beraberlik yok.