|   | 
  • Cevahir Kadri

    Üşüyen Camiler

    Her mevsim kendi şartlarıyla güzeldir; baharda çiçek, yazda meyve, sonbaharda türlü renk tonlarıyla görsel şölen, kış da kar bereketiyle güzellikleri yansıtır. İlahi sanatı bize en güzel şekilde yansıtır.

     

    Ağaçlar sonbaharda son yapraklarını döker dökmez havalar hızla soğumaya başlar. Bunu hisseder ve görürüz. Isının düşmesi ile yeni bir durumla karşı karşıya kalmakta olduğumuzun ilk işaretini vücudumuz verir: Titremeler, hafif öksürmeler, burun akıntıları, derken nezle veya gribe yakalanmalar, peş peşe sökün eder.

     

    Havalar bu yıl, önceki yıllara göre biraz daha ılık geçti, geçiyor. Şimdilerde, yurdun birçok bölgesinden kar yağışı bilgisi ve görüntüleri paylaşılıyor. Kış kurak geçerse yazda bereket olmaz; bereket olmazsa ambarlar dolmaz.

     

    Geç de olsa, gecikmiş de olsa kış geldi, işte kapımıza dayandı. Sobalar çoktan kuruldu, odunlar çıtır çıtır yanmaya başladı ocaklarda. Kalorifer ve kombiler çoktandır mesaide, birçok yerde. Birkaç gündür bembeyaz karlarla örtülen yerlerde çocuklar fırsat bulur bulmaz, en azından birer naylon çuvalı ile karda kaymanın keyfini, tadını çıkarmakta. 

     

    Her havanın kendine göre kişilere etkisi farklı olur. Rabbim hiç kimseyi kışta kıyamette, açta açıkta bırakmasın, yurtsuz yuvasız eylemesin. İmkânsıza imkân versin, imansıza iman nasip eylesin. Zulmünde ısrar eden zalimleri perme perişan eylesin. O’nun her şeye gücü yeter!.. 

     

    Manzara bakışa hoş gelen görüntü olarak tanımlansa da ortaya koyacağım, hiç de öyle değil. Her kış mevsiminde camilerde gördüğümüz bir manzara vardır. Görünenin etkisi kişiye, algıya, duygulanışa göre değişir. Bana hüzün veren, başkasına haz verebilir. Benim güzel bulduğumu başkası sıradan olarak görebilir. 

     

    Bana mahzun gelen manzara; o görkemli, ihtişamlı, o kadar olmasa bile fiziken geniş alana inşa edilmiş, hayatımızın merkezindeki camilerin kışın ufacık bir âdeta kulübeye dönüştürülmesidir.

     

    Havanın soğuk olması sebebiyle geniş alanı ısıtmak hem zor hem büyük bir masraf. Hem belki de “israf”! Cami cemaati de azalınca bu kadar geniş alanı kullanıma açmaya ne gerek var? Temizliği, bakımı da ayrı bir mesele. Böyle bir anlayış ne kadar doğru? Bu, iki yüz metrekare genişliğe sahip, geniş bir dairenin kullananının az olmasından hareketle kullanılan alanı sınırlandırmaya, dört artı birin üç dairesini ve salonunu kilitleyip peteklerini kapatmaya o koskoca daireyi bir odalı yapıya dönüştürme garabetine benzer. Son model lüks arabası var, ama bir saatlik yol gidecek benzin kullanmaya isteği yok arabanın sahibinin. Düşünülsün!..

     

    Başkası nasıl görür, görüyordur bilmem ama ben bu hâliyle camilerin hüzün ve keder içerisinde olduklarını düşünüyorum. Camiler, aslında, o görüntüyle, feryat figan eylerler. Lakin kalbi taştan katı, gözleri kalın perdelerle bağlı Müslümanlar olarak bunu idrak edebilmemiz ne mümkün!..

     

    Geçenlerde oğlumun kolunda önceden bir ben gibi duran nokta apse olmuş, bir iki gün sonra şişmiş ve ağrı vermeye başlamış. Hafta sonu idi, acile gittik. Acildeki doktor, bandaj ve krem ve hap yazdı. Pazartesi uzman görsün diye de tembihledi. Hemen randevu almak çok zor. Pazartesi günü, sıra alma sırasını almak için, sabahın seherinde, teheccüd vakti hastaneye geldik. Numaratörden muayene sırasını alma sıra numaramızı aldık. Beklemeye başladık. Bu arada sabah namazı vakti girmiş oldu. Hastanenin az ilerisinde, külliye şeklinde yapılmış, büyük bir cami vardı. Hastanedeki memurların gelmesine daha kırk dakika var, vazifeyi yapıp geleyim, dedim. Camiye doğru yürüdüm; o camiye ilk defa girecek olduğum için, giriş kısmını bulmak için çevresini dolaşmak durumunda kaldım. Caminin giriş kapısından içeriye girdim. Son cemaat yeri için genişçe bir alan yapılmış, ama ayakkabı ile giriliyor. Kenarda yapay malzemeden yapılmış hasırlar yığılı. Sanırım, cuma günleri, onlar bu alana serilerek daha çok kişi namaz kılabiliyor. Caminin içine girdim, cemaat olarak henüz gelen olmamış. Caminin içi dedimse küçük bir alan burası.  Kapıdan içeri girer girmez, o külliye şeklinde yapılan caminin, kalın brandalarla otuz otuz beş metrekareye küçültüldüğünü gördüm. Bu uygulama elbette sadece bu camiye mahsus değildi. Köyümüzdeki camide, buna benzer bir işlem yıllar önce yapılmıştı. Ama şehirlerdeki camilerde bunu pek görmüş değildim. Sonra, şehirdeki başka, başka camilerde bu alan küçültme uygulamasının farklı malzemelerle yapılmış olduğunu gördüm, bunun yaygın bir işlem olduğunu anladım. Bunu anlamakla birlikte içimi hüzün kapladı. O anlamayla camilerin daha çok üşüdüğünü fark ettim; ben de üşüdükçe üşüdüm. “Yağmur” şairinin “Kar yağsa da bu ıssız vadiye, gün bitmesin;/ Yapraklar üşüse de çiçekler üşümesin!” dediği gibi, camiler üzerine karlar yağsa da kalpler arasındaki sevgi bitmesin, madden üşüse de manevi olarak cemaat de camiler de üşümesin.

     

    Camiler cemaatsiz kalınca üzülür bunu bilirdim, ama üşüdüklerini anladım bu işlemle. Cemaati azalmasa, çok olsa cemaati, camilerde ısınma problemi olur mu? Olmaz. Çocukluğumda köydeki camide kışın namaz kıldığımızda soba yakılır, cami ısınırdı. Cemaati bugüne göre biraz fazlaydı, o kadar da çok değildi yani. Ama camiyi bölmek gibi bir şey geçmemişti o zamanki görevlilerin, cemaatin.

     

    Önce insanların inançları, düşünme biçimleri bozuldu, kalpleri bölündü. Dini anlayış, siyasetin üzerine bina edilince, Allah’ın huzurunda aynı safta, zahiren yan yana duran iki kul, birbirleriyle neredeyse düşman kardeşler durumuna düştü. Bilhassa, her türlü hususun siyasetle belirlendiği meşum temmuz olayından sonra hutbelerin ayrıştırıcı, ötekileştirici bir üslupla yazılıp okunmasının bir yansıması olarak insanların camiye, cemaate, imama olan güvensizliği, soğukluğu arttı, cami cemaati azaldıkça azaldı. Kalplerde oluşan soğukluk cemaatin azalmasına, gençlerin dine, dini değerlere bakışında olumsuzlukların oluşmasına sebep oldu. Bütün bu olup bitenlerle camiler sadece kışın değil, yazın da soğuk mekânlar arasında yerini aldı. Bütün bu soğukluk ve olumsuzluklara rağmen camiye devam eden az sayıdaki cemaatin maddi soğuklardan etkilenmemesi için camilerde bu mekân daralmasına gidildi.

     

    Anlayan, anlamak isteyen için her şey bir kılavuzdur. Dini değer ve düşünce konusunda hassasiyet gösteren, bunları dert edinen mesuliyet sahibi görevliler de bu durum karşısında elbette üzülür. Ama siyasetin güdümüne girmiş olanlar için cami cemaatinin az olmuşluğunun hiçbir önemi yoktur; âdeta “Giderlerse gitsinler, gelmezlerse gelmesinler, kendileri bilir.” diyerek siyasi bir tavır sergiler. Oysaki Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) “Bir insanın hidayetine vesile olmak yüz kızıl tüylü deveden veyahut üzerinde güneşin doğup battığı bütün toprakların fethinden daha hayırlıdır.” (Buhari) buyurmuşlardır. 

     

    Şimdi düşünmek lâzım; hidayetine vesile olmak bu kadar sevaba ermeye, hayırlı bir iş yapmaya vesile ise ya bunun zıddı nedir? İnsanları camiden cemaatten, dinden imandan soğutmanın, uzaklaştırmanın bedeli; bunu hiç düşünüyor muyuz acaba? Hiç kimse kendini “cennetle müjdelenmiş”, “cennetin sahibi ve biletçisi” olarak görmemeli. Bu konuda hiç kimsenin garantisi yok, bunu böyle bilmeli. Bazı yazılarımda dediğim gibi, din adamı bırak sevmediği siyasetçilere laf etmeyi, siyasi görüşünü dahi açıklamamalıdır. Çünkü İslam her insanın muhatabıdır; İslamiyet adına “görev” yapan, “din görevlisi”nin de muhatabı bütün insanlardır. Hâl böyle olunca bir din görevlisi, benimsemediği bir siyasî anlayıştaki kimselere “Ben bu dini onlara anlatmayacağım, onların bu camiye gelmesine gerek yok!” diyebilir mi? Bu anlayışta bir imam, önder olabilir mi? Olursa buna imamet, önderlik verilebilir mi?

     

    Her Müslümanın İslam’ın emrettiği hâl üzere hâlini şekillendirmesi önemlidir. Ama hayati bir derecede önemli olan ise “din görevlilerinin” söylemin dine uygun olması ile birlikte eylemlerinin de dilleriyle uyumlu olması, kâl-hâl zıtlığının yaşanmaması, söylem-eylem birliğinin uyumlu olması gerekir. Camilerimiz o zaman üşümekten kurtulur. Ancak o zaman, cemaat camiye ilgi gösterir ve camideki cemaat sayısı artar, maddi manevi soğukluk da ortadan kalkar.

     

    Rabbim, kalpler arasındaki soğukluğun giderildiği, bütün camilerde, siyasi anlayışların değil sadece İslam’ın evrensel mesajının anlatıldığı huzurlu günlere, düşmanlık ve kavganın olmadığı, akıl, kalp ve zihinlerde barışın tesis edildiği günlere eriştirsin, cemaat de camiler de üşümesin!.. 

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.