Kayseri'de, güzel atlar ülkesi olarak bilinen Kapadokya ile Osmanlı'nın at yetiştirme merkezi olarak bilinen Pınarbaşı ilçesi arasında 1200 rakımdaki ovada yayılarak doğal ortamda beslenen İngiliz atları, katıldıkları yarışlarda daha başarılı oluyor.
Kayserili işadamı ve at yetiştiricisi Muzaffer Necef, yaptığı açıklamada, yarış atlarının elde ettikleri başarılarda ırkları kadar beslenme ve bakımlarının da önemli olduğunu söyledi.
Kayseri'de Kocasinan ilçesine bağlı Akinyazir Mahallesi"nde kurdukları çiftlikte İngiliz yarış atı yetiştirdiklerini belirten Necef, atları her gün çiftliğe yakın alanlardaki otlaklarda yaydıklarını ifade etti.
Bu sayede atların özgürce beslenmelerine imkan tanıdıklarını dile getiren Necef, şöyle devam etti:
"Yarış için hazırladığımız atlarımız kendi doğal ortamlarında neyi isterse hangi besinden ne kadar faydalanmak isterse onu o kadar yiyor. Doğada yüzlerce çeşit ot yiyebiliyorlar. Hepsinden ayrı vitamin, mineral alıyorlar. Bu da hem özgüvenlerinin artmasını hem de daha dayanıklı ve kuvvetli olmalarını sağlıyor. Ayrıca bulunduklarının bölgenin rakımı itibariyle de ciğerleri daha çok gelişiyor. Rakımı yüksek olan bölgelerde at yetiştiriciliği daha iyi sonuç veriyor. Kayseri'de de bizim bulunduğumuz bölge 1200 metre yüksekliğinde. Bu da atları beslenmesi ve yarışa hazırlanması konusunda Türkiye'deki birçok rakibinden bir adım öne geçirmiş oluyor. Nemli, sıcak, rutubetli bölgelerde atlar 20 yaşını görmezken buralarda toprak ve iklim yapısından dolayı atların 35-40 yaşına kadar yaşayabildiğini söyleyebiliriz. Bu bölge ciddi manada avantaj sağlıyor."
Çiftlikte ikisi aygır, 8 kısrak ve 13 tay olmak üzere 23 İngiliz yarış atı bulunduğunu ve 2 yaşını dolduran tayların yarışlara katılmaya başladığını belirten Necef, "Burada yetiştirdiğimiz ve yarışlara katılan taylarımızdan birisi bu zamana kadar 5 yarış yaptı ve 4 ikincilik bir de üçüncülük elde etti. Önümüzdeki günlerde bir yarışa daha katılacak. Ondan da kesinlikle birincilik bekliyoruz. At yetiştiriciliği konusunda daha yeni olmamıza rağmen katıldığımız ilk yarışlarda elde ettiğimiz derecelerin çok iyi olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki yıllarda yetiştirdiğimiz atlarımızın katılacağı tüm yarışları dereceyle bitireceklerine inanıyoruz" diye konuştu.
- Sakatlanma riskinin azalması için taşları temizlemiyorlar
Ayrıca atların gezmek ve oynamak için kullandıkları alandaki taşları da temizletmediklerini ifade eden Necef, taşlı alanda dolaşan ve koşan atların bacak kaslarıyla yürüme ve koşma kabiliyetlerinin geliştiği ve yarışlarda sakatlanma risklerinin daha düşük olduğunu söyledi.
Atların doğdukları andan itibaren taşlı ortamda yürüyüp koştuğu için ayaklarının her türlü zemine adapte olduğunu belirten Necef, "Doğumdan itibaren zor ortama alışık olan hayvanlar özellikle yarışlarda diğer atlara göre çok daha zor sakatlanıyor. Türkiye'de her yıl yaklaşık 1300-1400 tay yarışlara gidiyor. Bunlardan sadece 600-700'ünün sakatlanmadan koşabilme şansları oluyor. Burada yetiştirdiğimiz atların bu açıdan çok büyük avantajı var" dedi.
- İncir, fındık, fıstık takviyesi yapılıyor
Atlara doğal ortamda beslendikten sonra mutlaka ahırlarında kuru besin de verildiğini belirten Necef, İngiliz atlarının çok narin ve hassas hayvanlar olması nedeniyle bakımının ve beslenmelerinin zor olduğunu vurguladı.
Bu atların bağırsak ve midelerinin normalden daha küçük olması nedeniyle sık ve az beslenmeleri, beslenirken de bol miktarda yonca ve ot verilmesi gerektiğini vurgulayan Necef, şöyle devam etti:
"İngiliz atlarında ot ve yonca ile beslenmemeleri durumunda ciddi manada sindirim problemleri ve ölümler görülebiliyor. Bizim için en temel olay bu, hayvanların ot ve yoncayla beslenmesi. Mutlaka gün içinde havanın soğuk veya sıcak olması farketmeksizin açık alana çıkartılıyorlar. Doğal beslenmelerinin yanın sıra yurt dışından gelen ithal yemleri veriyoruz. Besi hayvanlarında kullanılan rasyon dediğimiz kendi ürettiğimiz yemlerden veriyoruz. Yulaf, arpa, protein ağırlıklı olan soya veya küspe, kepekle beslemeye gayret ediyoruz. Ayrıca enerjilerinin artması için zaman zaman incir, kayısı, fındık, fıstık da veriyoruz. Şekerli besinleri çok daha severek tercih ediyorlar."
- Kendi yarış atlarını yetiştiriyorlar
Türkiye'de tay yetiştirmek için yıllardır Türkiye Jokey Kulübü ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının aygır ithal ettiğini anlatan Necef, Türkiye'deki birçok at yetiştiricisinin kısraklarını bu aygırlara yollayarak yavru elde ettiğini söyledi.
Bu işlemin yetiştiriciler açısından çok maliyetli olduğunu ifade eden Necef, bir tayın maliyetinin yaklaşık 35 bin lirayı bulduğunu, her defasında bu parayı vermemek için 16-17 birinciliği bulunan ve yaşından dolayı artık yarışmayan iki aygır aldığını, artık tayları kendisinin elde ettiğini vurguladı.
Yetiştirdikleri tayların yarışlarda başarı kazanması durumunda aygırlardan yılda yaklaşık 1 milyon lira gelir elde edebileceklerini kaydeden Necef, "Yetiştiriciler yavru elde etmek için kısraklarını Türkiye Jokey Kulübü'ne götürmek yerine bize getirecekler. Kulübe ödedikleri parayı bize ödemiş olacaklar. Ayrıca yurt dışından da aygır ithal etmek zorunda kalmayacağız. Ülke açısından da önemli bir kazanç olacak" şeklinde konuştu.
Türkiye'de ingiliz atlarının soy kütüğünün yaklaşık 400 yıldır hiç bozulmadan günümüze kadar geldiğine dikkati çeken Necef, bir tay doğduğunda kanının alındığını ve boynuna çip denilen bir aygıt takıldığını belirtti.
Atın bütün fiziksel özelliklerinin resmiyle birlikte bu çipe kaydedildiğini dile getiren Necef, bu sayede tayın genetik olarak nerede olursa olsun tanındığını söyledi.
YORUMLAR
YORUM YAP!
Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, büyük harf ve kişi ve kurumları rencide edici yorumlar onaylanmamaktadır.