ÖĞRETMENLER SARHOŞ OLMASIN SARHOŞLAR ÖĞRETMEN OLMASIN
2020 Yılbaşı gecesi yaşanan bir hadiseyi haberlerden duymuştum. Siz de duymuşsunuzdur: “26 yaşında bir diş hekimi kızımız, içki komasına girip öldü.” Münker, Nekir Melekleri’nin Allah yardımcısı olsun! Ayılması için kim bilir ne kadar beklemek zorunda kalmışlar ve kendisiyle iletişim kurmada ne güçlükler yaşamışlardır! Sarhoşla uğraşmak kolay mı!
Ölen diş hekiminin yanı sıra kimi doktor, kimi mühendis... beş altı genç, âlem yapmak, sesten hızlı uçmak, o çiçekten o çiçeğe konmak üzere içlerinden birinin evinde toplanıyorlar... Alkolle birlikte uyuşturucu da alıyorlar... ses duvarını aşıyorlar, artık nasıl eğlendiler, neler yaşadılarsa... Bir ölen daha var mıydı bilmiyorum. Aklıma, bıçak parası adıyla avanta alan cerrahlardan, rüşvet yiyen polislerden tut, süte su katan sütçülere, haksız yere karısını döven kocalara, kocasını boynuzlayan kadınlara, organ mafyası yamyamlara kadar kimler geldi kimler... Toplum adına, insanlarımızın durumu adına, elbette üzüldüm. Böylesine yoldan çıkmaların nedenlerini düşündüm. Hepimizin sorumlu ve suçlu olduğumuzu da düşündüm. Yine de duyduğum acı sınırlı oldu. Amaaa bu kişiler öğretmen olsalardı, durum çok değişirdi. İçlerinden birisi bile öğretmen olsaydı kalbimden vurulmuş hissederdim kendimi. Çünkü bu, toplumun kalbinden vurulması anlamına gelirdi.
Rahmetli Topçu Hoca’dan öğrendiklerimi de katarak derim ki:
Öğretmen halk gibi, her yaşayan gibi, senin benim gibi yaşayamaz. Bu yolda adanmış bütün bir hayat ister. Saymakla bitmez, öğretmende aranacak nitelikler. O, sıradan bir kişi, sıradan bir vatandaş değil, öğretmendir. Bize, mesuliyetin ne olduğunu bilen muallim lâzımdır. Evet, eğitimimiz başta olmak üzere memleketimizdeki bütün sorunların en önemli sebeplerinden biri budur işte: Öğretmenlerimiz olmaları gerektiği gibi değiller ve çünkü biz öğretmen yetiştirmeyi, seçmeyi bilmemekteyiz.
Bir öğretmen, herhangi bir kişi değildir ve olamaz. Onda her şey ölçülüdür. Edep, efendilik, vakar, ölçü, onun en önemli vazgeçilmezleridir. En doğru, en güzel hayat örneğimiz olmalıdır o. Sözlerine ve söyleyiş biçimine dikkat etmelidir. Toplum içinde konuşurken sesini soluğunu mutlaka doğru ayarlamalıdır. Sululuk sayılacak, boş ve gereksiz söyleşilerden, bayağı şakalardan, yerli yersiz kahkahalardan kaçınmalıdır. Hele kadınsa, çok ama çok daha dikkatli olmalıdır bu konularda. Kadın öğretmenler, kıyafetlerine de dikkat etmelidirler; okula pavyon karıları gibi boyanıp, süslenip gelemezler. Kıçlarını karpuz gibi ortaya çıkaran pantolonlar, bacaklarını gözler önüne seren mini etekler, memelerini yarıya kadar gösteren dekolteler giyemezler. Erkekleri tahrik edecek şuh kokular süremezler. Ben, tâ 1960’lı yıllardaki kendi talebeliğimden biliyorum böyle kıyafetlerle okula gelen kadın öğretmenlerin erkek öğrenciler ve hattâ erkek öğretmenler üzerindeki tahrik edici etkilerini. Kız öğrencilere de nasıl rol-model olduklarını. Bir İngilizce öğretmenimiz vardı; oturup bacak bacak üstüne attığı zaman külotunu dahi görüyorduk. Şimdi bile lânetle anmaktayım onları. Küfürlü konuşamaz, hakaret edemez öğretmen. Konuşurken yüzünde mutlaka sevecen, saygılı ve vakarlı bir ifade olmalıdır. Çünkü o gerçekten saygılı olmalıdır, sevecen olmalıdır, vakarlı olmalıdır ve dolayısıyla da saygın. Davranışlarına da dikkat etmelidir. Kumar oynayamaz, içki içip sarhoş olamaz, sigara içemez, elinde yiyecek ortalıkta gezerek tıkınamaz, harama bakamaz, faiz yiyemez, hırsızlık yapamaz, dolandırıcılık yapamaz, rüşvet alamaz, yalan söyleyemez, davranışlarıyla çevresindekileri rahatsız edemez. Çevreyi kirletemez, müsriflik yapamaz, cimrilik yapamaz. Cesurdur, korkak değil. Sabırlıdır, hoşgörülüdür, diğergamdır... Tembellik yapamaz, örneğin derslere vaktinde girer ve kaytarma yoluna gidemez. Hakperesttir, adaletlidir. Tok gözlüdür. Onun duyguları, her zaman iradesinin kontrolü altındadır. Yüklendiği görevin sorumluluğuyla uykusu kaçar öğretmenin, yatamaz, uyuyamaz. Saymakla bitmez, öğretmende aranacak nitelikler.
Öğretmen halk gibi, her yaşayan gibi, senin benim gibi yaşayamaz. Öğretmen, hayatını adadığı bir mefkûresi olan (Gandi gibi) bir dava adamı olmalıdır. Bu yolda adanmış bütün bir hayat ister... Öğretmenin mesuliyetleri çoktur ve toplum hayatının her sahasına uzanmaktadır... Öğretmen, sonuna kadar nefsinden fedakârlık yapmayı göze alabilen cesur insan olmalıdır. Öğretmen her şeyden evvel, hayatımızın sanatkârıdır, yapıcısıdır, aktörüdür. Öyle olmak zorundadır. O, bal yapan bir arı gibi en doğru, en güzel hayat örneğini yapar, hazırlar, bize sunar; biz yaşarız... Öğretmen, hakikatte doktorumuzdur, disiplin kurucumuzdur, toplum düzenimizin bekçisidir, karakter bozukluklarının, medenî terbiyedeki düşüklüklerin sorumlusudur, ekonomik ilişkilerimizin düzenleyicisidir ve siyasî yaşayışımızın üstadıdır. Zira, bunların hepsinden o, haberi olsa da olmasa da sorumludur. O, sıradan bir kişi, sıradan bir vatandaş değil, öğretmendir. Bize, mesuliyetin ne olduğunu bilen muallim lâzımdır. Maarif demek, muallim demektir.
Evet, eğitimimiz başta olmak üzere memleketimizdeki bütün sorunların en önemli sebeplerinden biri budur işte: Öğretmenlerimiz olmaları gerektiği gibi değiller ve biz öğretmen yetiştirmeyi, seçmeyi bilmemekteyiz. Elbette başkaca pek çok sebep var ama eğitimcileriniz, öğretmenleriniz, olmaları gerektiği gibi değillerse, diğer bütün olumsuzluk sebeplerini ortadan kaldırsanız bile hiçbir konuda arzuladığınız düzelmeyi, iyileşmeyi, güzelleşmeyi yakalayamazsınız, nokta. Başa dönelim: Öğretmen yetiştiren kurumların lastikleri patlak ise, öğretmenleriniz hiçbir yolda yürüyemeyen, işe yaramaz araçlardan başka bir şey olamayacaklardır. Öğretmen işe yarar değilse, önce eğitim baş aşağı gidecektir. Peşi sıra inanç, ilim, erdem, güven, hattâ özgürlük ve doğal olarak huzur ve mutluluk Hakk’ın rahmetine kavuşacaktır. Memleket her konuda kahredici bir olumsuzluk sarmalı içine yuvarlanacaktır. Bugün büyük ölçüde olduğu gibi. Vesselâm.
R. Serdar Özmilli