“Cehlin ol rütbesi sehl olmaz, Tahsilsiz bu rütbe cehl olmaz”
Özetle diyor ki; Bu kadar cahillik ancak tahsille mümkündür. Ekonominin ve ülkenin gidişatına bakınca, bu sözleri daha anlamlı buldum. Ülkenin başına daha acı bir durum gelemezdi. Göz göre göre adım adım, göstere göstere geldi. Bu ülkenin ekonomisini mahalle bakkalı bile daha iyi yönetir.
İş bilmezlik, işini bilmezlik bu kadar olur. İleri gitmesi gereken ekonomi, yerinde saymayı bıraktık geri gidiyor. Bu gidişat ileri değil. Çağa ayak uyduramayan her zaman geride kalır rakipleri ile arası açılır.
Bu ülkede yönetememe problemi var. Bir işin başına verilen bir insan sıfır bilgiye bile sahip olsa, en azından sora sora öğrenir. Bilmediğini öğrenir onunla amel eder. Sonra edindiği tecrübenin üstüne koymaya gayret eder. Ufku da vizyonu da ona göre açılır.
Kuru fasulye değil, Dolar kuru 7.5 Lira !!!
Dolarda da zirveyi gördük. 7.5 Türk Lirası oldu. Bekliyorduk, şaşırdığımız söylenemez. Siz bir ülke de, üretimi bitirirseniz. Çiftçiyi destekler gibi görünüp, desteklemek yerine köstek olursanız, olacağı bu. Başka ülkenin çiftçisini kalkındırmak için çalışılıyor sanki. Kendi çiftçin, halkın, vatandaşın ne yapacak? Aç mı kalacak? İthalat, rekor üstüne rekorlar kırıyor. Kendine yeten 7 ülkeden biriyken, şimdi kendine yetecek bir ülke var mı? Yazın ortasında 5 TL ye domates yedik. İnsaf yaa. Hem de tam mevsiminde, bu ülkede. Bu nasıl mümkün oluyor birisi izah etsin!
Her sektör can çekişiyor!!!
Tarım bitti, buğdayı bile tarımı bizden az olan Rusya’dan yaptılar. Hayvancılık bitti, çiftlikler maliyet baskısı altında yem ve saman maliyetlerinden muzdarip. Eğitim bitti, okuyan okuduğuna pişman. Milyonlarca üniversite mezunu işsiz var. 18 yaşından büyük her genç geleceğinden endişe ediyor. İş bulma ve yerleşme umudunu her geçen gün yürütüyor. Bir ülkede gençlerin % 75’i bir işe girmek için, torpil gerektiğine inanıyorsa burada gelecekten güven duyulur mu? Yine büyük bir çoğunluğu yurtdışında yaşamayı orada bir hayat kurup okumayı ve çalışmayı itiyorsa o ülke de hayal kurmak mümkün müdür?
Sağlık bitti, Sağlık çalışanları salgın sürecinde inanılmaz yıprandı, yıpratıldı. Ödenekleri bile hakkıyla verilmedi. Çalışma saatleri, iş yükleri mecburiyetten arttı. Kamu hastanelerine malzeme sağlayan tedarikçilerden alacakları hakkında % 60’a varan oranlarda feragat bekleniyormuş. Onun da kalan kısmını alacakları ne zaman olur kim bilir? 2. Dalga da vurduğunda hastanelerde ve acil servislerde yer kalmadığında pandemi ile başa çıkacak dayanma gücümüz, takatimiz kalacak mı bilmiyorum. Vefat eden, şu anda pozitif tanı konulan sağlıkçı sayısı her geçen gün artıyor. Kontrol kaybedildiği an da, salgınla olan savaş kaybedilir.
Din, diyanet bitti. Artık bu ülke de insanlar dinden soğudu. Namaz kılandan korkar olduk. Çocuğumuzu bile emanet edecek kadar güvenmiyoruz. Ülkedeki, deist ve ateist sayısı, inancını sorgulayan insan sayısı ciddi oranda arttı. Bu insanlara neden böyle oldu demeye kimsenin hakkı var mı? Diyanet bile, sırf ekonomik gerekçelerle “müteahhitleri kurtarmak için, faize caiz” dedi. Haram denilen, helal oldu bir fetva ile.
Ahlak bitti, insanlık bitti. Güven bitti. İtimat bitti. Bunların hepsi bir toplumu toplum yapan değerlerdir. Eğer bunları toplumun elinden alırsanız vicdanını kaybetmiş bir toplum meydana getirirsiniz. Bu da toplumsal çöküştür.
Ekonomide iyi günler geride kaldı! Daha kötüsüne hazır mısınız?
Gözlerimizin içine baka baka nasıl da olmayan şeyleri varmış gibi söylüyorsunuz? Milyonlar (Neredeyse 10 Milyon kişi) işsizken, işsizlik nasıl düştü diyebiliyorsunuz? Kısa çalışma ödeneği ile yarım maaşla bir ailenin nasıl yaşamasını bekliyorsunuz? İşten çıkarmayı yasakladım diyerek gerçeklerin üzerini nasıl örtüyorsunuz? Kredi kartı borçlarının haddini aştığını, batık kredi oranlarının bankalar için bile tehlikeli noktalara ulaştığını görmüyor musunuz? Enflasyon, % 50’leri aşmışken halka enflasyonun düştüğünü nasıl söylüyorsunuz? Dünya ülkelerinin, vatandaşlarını bu salgın sürecinde maddi olarak desteklediğini biliyorsunuz, Türk Halkını kendi kaderine neden terk ediyorsunuz? Sosyal patlamaları, intihara sürüklenen insanları neden görmezden geliyorsunuz? Yokmuş gibi, her şey normalmiş de biz farkında değilmişiz algısı yaratıyorsunuz! Bu aklımızla alay etmek değil mi?
“Söylenenler yalan, yaşadıklarımız gerçek”
Yalanı ve yanlışı kasten bile bile söylüyorsunuz hep bir ağızdan. İnsanları öğrenilmiş çaresizliği kabule zorluyorsunuz. Neden yalanda bu kadar ısrar ediliyor biliyor musunuz?
Buna eskiler şöyle cevap vermişler: “Öğretilen cehaletin vebali, esarettir.”Demek ki; bir milleti esaret altına almak isterseniz, ona “cehalet öğretisi” vermek gerekir. Özgürlük ile doğru bilgi, yalan ile cehalet beraberdir.Türk Milleti, esareti bugüne kadar kabul etmedi, hiçbir zamanda kabul etmeyecektir.