|   | 
  • Gökhan Bozkuş

    Ela'nın Işığı

     

    Umudun ayak seslerini okşuyoruz... (Erbain)

    Hayatınıza bazen birisi girer. Dokunur size. Hiç kimsenin görmediği derinliklerde ışığı bulup çıkarır. Kuyuların dibinden alıp sizi şahikalarla buluşturur. Dokunmak bazen elle, bazen kelimelerle, bazen de bir anne şefkati ile olur. Notre Dame'ın Kamburu kitabında Esmeralda’nın Quasimodo’ya su vermesi gibi olur bazen de.

    Yazımızın öznesi Ela bir film karakteri. Uğur Yücel’in hem yönettiği hem de Mahir Hoca karakterini oynadığı 2013 yapımı Benim Dünyam filmindeki karakterin ismidir Ela. Gözleri görmeyen, kulakları duymayan küçücük bir çocuktu Ela. Babası onu akıl hastanesine yatıracakken Mahir Hoca’nın dokunuşuyla hayatı değişen Ela.

    Benim Dünyam, Sanjay Leela Bhansali’nin 2005 yapımı Black filminden uyarlama. Aslında uyarlamanın da ötesinde birebir kopya da denilebilir. Uğur Yücel’in ve Beren Saat’in müthiş oyunculukları fark ettiriyor sadece. Aslında Black filmi de Miracle Worker filminin uyarlaması ama Bhansali epey değişiklik yapmıştır bu filmde. İlham kaynağı ise Helen Keller. Yazıya başlık olan Ela, aslında Helen Keller.

     

    Ela görmüyor. Ela duymuyor. Ela kelimelerin manası nedir bilmiyor çok fazla. Hissedebildiği tek bir şey var, o da annesi. Onun dışında başka hiçbir şey bilmeyen bir kız çocuğu. Karanlığı tarif edebilmek mümkün değildir yaşanmışlık yoksa ruh lügatinizde. Mahir Hoca, Ela’nın hocasıdır da Mahir Hoca’nın hocası kim? Zannediyorum acı. Heidegger “Acı, iyileştirici gücünü hiç ummadığımız bir yerde gösterir.” der ya. İşte, Mahir Hoca’da acı bambaşka evreye bürünmüştür. Onun motivasyonu Ela ile aynı kaderi yaşamış olan ablasıdır. Bir yaşanmışlığın ete kemiğe bürünerek ızdıraba dönüşünü çok güzel içselleştirmiş ve sinema diliyle bizlere yansıtmıştır Mahir Hoca. (Uğur Yücel).

     

    Bazı insanların gidişi çok koyar insana. Gitmeseydi de ektiği tohumun çiçeğini, meyvesini görebilseydi demişizdir hayatımızda. Mahir Hoca, Ela’nın başarısını göremeden kaybolmuştur. Yıllar sonra hafızasını kaybederek döner Ela’ya. Bu sefer dokunmak sırası Ela’dadır. Kendini hatırlatmak çabası, gözlerindeki Yusuf’u kuyudan çıkarma telaşı bir ok olur saplanır izleyenlerin kalbine. Filmlerde ben en çok bakışlara tutunuyorum. Sizde de öyle midir bilmiyorum. Beren Saat ile Uğur Yücel’in bakışlarını da eklemiştim tarifsiz bakışlar koleksiyonuma. Hiçbir şey söylemesin, sussun da karşımda sadece sükuti hâl ile baksın bana. Çok şey öğrenirim o gözlerden. Çok ışıklar toplar, çok çiçekler dererim. Film uyarlamanın da birkaç tık ötesinde, bir kopya gibi olsa da o gözleri çok ama çok iyi okuyabilmek mümkün. Acı Dünya filmindeki Yusuf karakterinin gözlerinde olduğu gibi.

    Ela konuşamıyor.

    Ela göremiyor.

    Ela duyamıyor.

    Çevredekiler ise görüyor, duyuyor, konuşuyor oysa. Ama biri geliyor ve dokunuyor karanlıktaki elektrik düğmesine, aydınlanıyor bir an her yer. Birilerinin dokunup kararttığı da oluyor elbette. Yaşanıyor, yaşanmakta, yaşanacak ikisi de.

    İyisi mi içimizi anlayabilene ses verelim. Bize dokunabilene yüz çevirelim. Halil Cibran’ın dediği gibi.

    Kim seni sağır ve dikkatsiz yerine koyabilir, senin anlamadığın bir dille sana sesleniyorsa?”

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.