|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    GÖZLÜK KUSTURUR MU? (2)

    Sevgili karım; SANA BEN (küpe alıp da doğallığını bozmam) YAKUTLARLA ZÜMRÜTLERLE PIRLANTALARLA İŞLENMİŞ ALTIN TAÇ ALAYIM, ALTIN KOLYE ALAYIM, ALTIN BİLEZİK ALAYIM... ama fiyaka için, hava atmak için ‘altın kaplama diş’e heves etme lütfen. Benim gözümde ilkelleşmiş, basitleşmiş olursun. Allah, dişleri, diğer insanlara gösterelim, caka satalım diye mi yaratıyor? Sakın altın dişlerle caka satma hevesine kapılma ve beni kusturma, e mi!... diyerek başlamıştım ilk yazıma. Sonra Saatçı Mustafa’dan dinlediklerimi aktarmış: 

    -“Zenginler kazandıkları parayı, göz alıcı, pahalı şeylere ve bu arada dünyanın en pahalı kol saatlerine harcamayı seviyorlar. Hocam, milyon dolar fiyatlarda kol saatları var. Ama ben size, çoğu kişi bildiği için Rolex marka saatlardan söz edeyim biraz: Tam bir çılgınlık! Tam bir kapitalizm soygunu! Fiyatları, 20-25 bin yuro civarında oynuyor. Ahmağız ya, talep süper! Fiyat yükseldikçe talep artıyor. Fakat adamlar arzı çok az yapıyorlar, ellerinde hazır saat bulunsa bile ‘Şu an için elimizde yok.’ diyorlar... Ya ‘çakma’larının fiyatlarına ne dersiniz? Millet bile bile ve seve seve alıyor. Oysa ne onur kırıcı bir durum... Bir de koleksiyoncu’lar var. On onbeş tane kol saatı olanları biliyorum ben. Saat özentisi konusunda erkekler de kadınlardan geride değiller maalesef.” Ardından da karıcığım, sana seslenmiştim: 

    Gün boyunca, vakti öğrenmek için üç beş defa baktığımız saatın gerçek işlevi unutuldu. Bakmak içn değil göstermek için takıyoruz kolumuza. Gerçekten de bir insan, 25.000 yuro vererek aldığı kol saatına ömrü boyunca kaç defa bakar? Bu insan, dünyada her gün kaç milyon insanın açlıkla kıvrandığını, kaç çocuğun açlıktan öldüğünü düşünür mü hiç? Kendisi toprak altına girdiğinde de Münker ve Nekir’e Rolex’ini gösterecektir herhalde. İster kadın ister erkek olalım, kolumuza bir saat takıyorsak, bunu, zamanı öğrenmek için yapmalıyız; başkalarına gösteriş yapmak için, hava atmak için değil. Marka neymiş! Moda neymiş! Tamam, kolumuza takacağımız saatın estetik görünümlü olması istenebilir ama bir süs eşyası niyetiyle kullanılmasını ve uğruna bir servet ödenmesini içim almıyor. Öyle kişilere iyi gözle bakamıyorum. Sevgili karım, SANA ALTIN BİLEZİK, ALTIN HALHAL ALAYIM ama lütfen kol saatını bir süs aracı olarak kullanmaya kalkma. Ve ayrıca, her mevsime her elbiseye göre ayrı saat... Benim gözümde değerin, kolundaki saatın değeri kadar olur, beni kusturursun.  

    Gözlüğe gelince... 

    Benim gelmek istediğim yer de orası zaten. Ama sözü toparlamayı beceremiyorum ya, anca varabildim işte. 

    Yıl 1994. Turgutlu’daki yatılı bir özel okulda çalışmaktaydım. Pansiyon nöbetçisi olduğum bir akşam, okul misafirhânesinde iki misafirimizin olduğu söylendi ve kendileriyle ilgilenmem, ikramda bulunmam istendi. Adamlar, gözlük pazarlamacısı imişler. Turgutlu’daki gözlükçülerle iş bağlantıları yapmak için İstanbul’dan gelmişler. Okulumuzun kurucu temsilcisi ile ahbaplıkları olduğu için pansiyonda misafir edilmekteymişler. Kendilerinden öğrendim; onlar da İstanbul’daki vakıf okullarına, vakıf yurtlarına ve benzeri hayır kurumlarına parasal yardımlarda bulunurlarmış. 

    Çaldım odalarının kapısını. Bir belletmen de termos ve çay bardaklarını getirivermişti. Selâm kelâm... çaylarımızı yudumlarken sohbet derinleşti. İki güzel insan... eh benim de sohbeti tatlı bir adam olmadığım söylenemez yani... Konu onların mesleklerine ve “gözlük”e geldi. Gözlük ve gözlükçülük üzerine birçok şey anlattılar, önceden bilmediğim şaşırtıcı bilgiler verdiler. Sizler de ortak olasınız diye söyledikleri bazı şeyleri aşağıda aktaracağım. Fakat o gün itibariyle 1994 yılında olduğumuzu lütfen göz önünde bulundurunuz: 

    -“Hocam, gözlük dünyası ilginç bir dünyadır. İnsanların bu dünya hakkında bilmedikleri pek çok şey var. Tabi gözlük camlarından değil ama çerçevelerinden söz ediyoruz. Camlar, üç aşağı beş yukarı bütün gözlükler için benzer birkaç özellik taşımaktadır çünkü.” 

    -“Gözlük dünyasında, moda gibi marka gibi yapay tezgâhlamalarla büyük vurgunlar yapılmaktadır. Bazı markalar, reklâm aracılığıyla insanların nazarında çok abartılmış, öne çıkartılmışlardır. İmâlâtlarında aynı temel malzemelerin kullanılmasına rağmen bazı gözlüklere marka adı altında astronomik fiyatlar konulmaktadır ve insanlarda da bu gözlüklere sahip olma konusunda büyük bir iştiyak vardır. İşin en ilginç ve üzücü yanı; sözünü ettiğimiz iştiyâkın, göz bozukluğunu gideren numaralı gözlükler değil, güneş gözlükleri üzerine olmasıdır!” 

    -“Ünlü markaların çakmaları da üretiliyor ve pek çok kişi de çakma olduklarını bile bile o güzlükleri alıp kullanarak caka satıyor.” 

    -“Reklâm için, bir dolu broşür ve katologlar hazırlanmakta, bunlar, perakendecilere ve müşterilere ulaştırılmaktadır. Fotoğraf için seçilen mankenler hep güzel kadınlar ve yakışıklı erkeklerdir ki insanlarda “o gözlüğü takmakla güzel olacakları, yakışıklı olacakları algısı” uyandırılmaktadır. Yani imâlâtçı patronlar, insan zaafını çok iyi kullanmaktadırlar. Bak bizim elimizde de böyle bir sürü katalog var...” 

    -“Bu arada, spotçu denilen bir kesim, gözlükleri çuvallar içinde toptan da temin edebilmektedirler. O çuvalların içinden markalı gözlükler de çıkabilmekte ve o gözlükler çuvaldaki diğer gözlükler için ödenen parayı otomatikman amorti edebilmektedirler. Yani diğer gözlükler bedavaya gelmektedir. Biz de zaman zaman böyle çuvallar alabilmekteyiz. Aynı şansın bize de vurduğu olmaktadır.” 

    -“İşimiz bu. Fakat insanların zaaflarına acı acı güleriz.” 

    Sevgili karım, bunları ben söylemiyorum, o arkadaşlar söylediler. Sen sen ol, markalı gözlük tuzağına ayağını kaptırma. Her kıyafetin için ayrı ayrı gözlük edinmeye de kalkma. Benim başıma saçma sapan masraflar açma. Gözlüğün ne amaçla kullanılan bir araç olduğunu da aklından çıkarma. 

    Evet, gözlük hangi amaçlarla kullanılır? Görme bozukluğunu gidermek için, bazı işleri yaparken gözleri çeşitli tehlikelerden korumak için ve bir de gözleri güneşin etkisinden korumak için. Değil mi? 

    Merakımı yenemeyip interneti de kurcaladım biraz. Gözlük pazarlamacılarının şu ifadelerini çok mânidar buldum: 

    Her zevke ve bütçeye hitap eden, kombinlerinize şıklık katacak birbirinden estetik Ray-Ban güneş gözlüğü modelleri .... Optik'te! 

    Bu gözlükler, her kadının tarzına uyum sağlayacak şekilde titizlikle tasarlanmış ve üretilmiştir.  

    Lavanta, turuncu, gül rengi ve mavi camlı güneş gözlüğü tarzınıza şıklık katabilir. Ayrıca göz rengini veya makyajını açığa çıkarmak isteyenler şeffaf güneş gözlükleri... 

    Tarzınızla sizi öne çıkaracak modern ve göz alıcı Erkek Güneş Gözlüğü modelleri Bilmem nere'de. Bu avantajları keşfetmek için tıklayın! 

    Dünyaca ünlü markaların %100 orijinal güneş gözlükleri ve aksesuarlarını Bilmem ne Optik güvencesiyle... 

    Asıl söylemek istediğim şeye geleyim sevgili karım: 

    Seninle evliydik o zamanlar. Yatılı bir özel okulda çalışıyordum. Yatılı okuyan kız öğrencilerimiz de vardı. Onların annelerini de tanımak ve görüşmek durumundaydım tabiatıyla. Yatılı öğrencilerimize iki haftada bir evci izni veriyorduk ama buna rağmen bir anne, sık sık okulumuza geliyordu. Özel otomobiliyle 80-90 kilometre yol katederek. Her gelişinde kurabiye, pasta, börek cinsinden yiyecekler getiriyor, kantinde kızıyla, kızının arkadaşlarıyla yiyorlardı... Ev hanımı olan bu annenin gelip gitmelerine kendimce sebep(ler) ararken hüsn-i zan çizgisinden çıkmamam gerektiğini elbette biliyorum. Otomobili, lüks bir otomobildi. Kendi üzerinde de markalı, pahalı giysiler oluyordu. Ve çok dikkatimi çeken husus, “Ben burdayım!” diyen havalı güneş gözlüğüydü. Bayan, belki de pahalı bir gözlük olduğu için iç mekânlarda dahi saatlarca hiç ayrılmıyordu ondan. Pahalı olduğu için. Tabi canım, gözlüğü bir aksesuvar niyetiyle kullanıyor olamazdı ya. Fakat, içeride güneş bulunmadığı için, gözlerinde değil de saçlarında duruyordu gözlük. Neden anlattım bunları? Ayrıntıya girmek istemiyorum. 

    Sevgili karım, tabi ki başkalarına karışamayız ama pek çok erkeğin, pek çok kadının ve pek çok türbanlı kadının yaptığı bu davranışı sen yapma lütfen. Gözlüğünü, kullanmadığın zamanlar, çıkar ve kılıfına koy. Türbanının üstüne kaldırarak onunla entel dantel pozu verme, gözlüğü bir câzibe ve kibir aracı olarak kullanma. ALTIN TAÇ İSTİYORSAN ALAYIM, ALTIN KOLYE İSTİYORSAN ALAYIM, ÇOK GÜZEL BUROŞLAR ALAYIM... ama gözlüğünü süs aracı olarak kullanmaya kalkma ve onu, kullanmadığın zamanlarda başörtünün üstüne park etme. Kusturursun beni! Ben böyleyim, kusura bakma. Vesselâm. 

    ARAÇLARIMIZI, GEREÇLERİMİZİ, EŞYALARIMIZI HAVA ATMAK, GÖSTERİŞ YAPMAK İÇİN KULLANMA TERBİYESİZLİĞİNE hayır. 

    KARIMA NOT: Kuzeninin sana hediye ettiği güneş gözlüğü de oldukça havalı. Benimle beraberken onu kullanma lütfen. Birilerinin, gözlüğüne ve dolayısıyla da sana bakmaları hiç hoşuma gitmez. Bence bu da tesettürün bir rüknüdür. 

    Yazımı hazırlarken (https://www.dunya.com/) ve  (https://paratic.com/)danyararlandım. 

    R. Serdar Özmilli 

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.