Bilgi Çağında "Öğretmen" Olmak!
Eski bir öğretmenimden dinlemiştim; “biz” demişti, bundan 25 - 30 yıl öncesine kadar bir çay bahçesine ya da bir çınar altına oturduğumuzda, etrafımızdaki ahali sandalyesini kaptığı gibi yanımıza gelir, selamın ardından çaylarımızı söyler ve bir öğretmenin dudaklarından dökülecek her sözcüğü ilahi bir buyruk gibi kaçırmadan takip ederdi. Haliyle biz öğretmenler de tekrara düşmemek ve kendimizi yenilemek için sürekli okumak yeni bilgilere ulaşmak zorundaydık. “Ama bu gün?” diye devam etti, “kusur kimde bilinmez ama ne hürmet kaldı öğretmene ne onun söylediklerine güven.”
Bir “Öğretmenler Günü” nü daha kutlarken, Muzaffer Kılıç Hocam’ın yukarıda dile getirdiğim sözleri üzerine bir kez daha kafa yormak istedim. Sahi şimdi öğretmenler niçin aynı saygıyı görmüyorlar, niçin birikimlerine eskisi kadar başvurulmuyor? Bunun sebebi bilgi çağında olmamız ve dijital ortamda bilgiye çabuk ulaşmaksa sorun yok. Yok böyle değil de toplum içinde bilerek ya da bilmeyerek saygınlığı bitirilmiş, öğrencilerin nazarında ağırlığı kaldırılmış, değeri kazandığı parayla oranlanmış bir öğretmen profili varsa -ki öyle olduğu da bir gerçek - eğitim sistemimizi düzeltmeye öğretmenlerimize iade-i itibarla başlamalıyız.
Gelişmiş ülkelerde, öğrencilerin hangi okula devam edebileceği bile öğretmenin kanaati neticesinde belirlenirken, bizde yaptığı her çalışma kritiğe tabi tutulan, standartların dışına çıktığı takdirde haddini aşmış olarak değerlendirilen, yeni fikirlerine set çekilmiş üstelik dilimiz varmasa da siyasi baskılara göre şekillenmek zorunda kalan bir öğretmen modeli var ya da isteniyor.
Halbuki öğrencilerin ufkunu açmakta ve onları geleceğe hazırlamakta en önemli yapı taşı şüphesiz öğretmenlerdir. Üstelik eğitim verdikleri süre içerisinde öylesine motive olmalılar, dünya işlerinden öylesine soyutlanmalılar ki öğrencilerinin yetişmeleriyle ilgili herhangi bir hatalı davranışları ya da uygulamaları olmasın. Yani son yıllarda sıkça şahit olduğumuz ‘hatalı üretildiği için geri çağırılan otomobiller’ gibi değildir öğrenci, topluma karıştı mı düzeltmek için geri çağırmak gibi ikinci bir şansınız olmaz.
Öyleyse bir toplumu dizayn ederken merkeze öğretmeni almalısınız; ona özgürlük tanımalı, onun saygınlığını artırmalı, onu maddi - manevi güçlü kılmalısınız. Hem öğrenci hem veli hem de yöneticiler olarak öğretmeni baş tacı etmelisiniz. Bütün bunlardan sonra göreceksiniz ki öğrenciler daha idealist, öğretmenler daha istekli veliler ve yöneticiler de daha huzurlu olacaktır.
Son söz, beni bugünlere getiren öğretmenlerim öncelikli olmak üzere bütün eğitim dünyasının “Öğretmenler Günü”nü kutlarım.
YORUMLAR
YORUM YAP!
Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, büyük harf ve kişi ve kurumları rencide edici yorumlar onaylanmamaktadır.