Yüce Allah Kur?an-ı Kerim?de insanları tanışmak, bilişmek için farklı farklı yarattığını belirtmektedir. Demek ki 7200 dilin tespit edildiği, 200 üzerinde devletin bulunduğu ve her türden insanın yaşadığı, farklı farklı inanışa sahip olduğu 7 milyara yakın insanın yaşadığı bir dünyada yaşıyoruz. Demek ki bu farklılıkların hikmeti yukarıdaki Allah sözüyle özetlenebilir ki bu insanlık adına bir zenginliktir. Yeter ki irfan gözü körlenmesin!
Bir cemiyetin en küçük parçası insandır. İnsanın yetişmesinde yaşadığı aile, coğrafya ve eğitim ortamının büyük rolü vardır. Yıllar önce MEB Baş müfettişlerinden biri anlatmıştı. ?Hakkari Çukurca?da bir ilkokulda teftişteyim. Ders Türkçe. Konu fırtınaya yakalanan bir kayığın hali tasvir ediliyor. Çocukların hiç biri deniz görmemiş. Kayık görmemiş.
Şimdi çocuklar soruyor?
-Hocam bu kayık batmaz mı? Deniz nasıl bir şey. Kayığı yemez mi vs.
Bir de teftiş heyecanı... Öğretmen kan ter içinde kalmıştı.? dedikten sonra:
-Yahu hocam! Çocukların anlaması için kendi yaşadıkları coğrafyaya göre bir yazı bulamaz mıydın?
Görüldüğü gibi insanların yetişmesinde ve ruh dünyasının zenginleşmesinde yaşadığı coğrafyanın etkisi büyüktür.
İnsan bir cemiyet içerisinde yaşar. Aksi takdirde yalnız başına Robenson Kroze misali yaşar ki bu da her kişiye nasip olmaz. Bunalımlara düşer. Bu olayın bir başka yönü ama insan madem cemiyet içerisinde yaşıyor, cemiyetin hem hukuki ve hem de örfi hukukuna göre davranmalıdır. Aksi takdirde cemiyet bu tür kural dışı yaşayan insana tahammül edemez ve dışlayıverir ve yalnızlaşıverir.
Bazen de insan yaratılışı icabı ruhen yalnızdır. O bakımdan hani meşhur bir şarkımızda:
?Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar
Yeryüzünde sizin kadar yalnızım?
İfadesinde anlatılan durum ortaya çıkar. O kadar değişik insan arasında yalnızlık hissetmek veya bu duruma düşmek! Çok zor bir durum. Bizde en çok buhrana düşen ve intihara yönelen insanlar anlaşılması en zor insanlardır. Karşısındaki kişi ve kendisi diyalog
yolunu çok zor bulduğu için anlaşma da sağlanması zordur. Hemen belirtelim ki kendisiyle barışık, sessizliği tercih eden ve kendine güvenen insanlar bu söylediklerimizin dışındadır.
Fakat cemiyet içerisinde en anlaşılmaz olan insan tipleri ise huzursuz insan tipleridir. Hayatları boyunca her şeye muhalefet ederler. Bugün evet dedikleri şeye yarın hiç çekinmeden hayır derler. Güzeli ve iyiyi görmeyi düşünmeleri çok zayıf ihtimaldir. Kötünün ve çirkinin biraz da gözümüzde olduğunu görmek istemezler. Bazen kötüde ve çirkinde gören göz için ne ibretler vardır. Bu tipler hem kendine hem ailesine ve hem de çevresine huzursuzluk yayarlar. Nitekim ünlü hikemi şairimiz Urfalı Nabî ,bir gazelinde ?Bağ-ı delirin hem hazanın hem baharın görmüşüz? dedikten sonra bu yaşadıklarımız içerisinde nice hüzünler ve nice neşeli günler de geçirdik diyerek sözünü tamamlar.
Yıllar içerisinde biz de nice insanlar tanıdık. Bazen ?büyük? dediğimiz nice gösterişli adamların bir sinek kadar kıymetsiz, ruh dünyalarının fos olduğunu bazen de ?define viranelerde bulunur diyen Seyrâni? gibi nice sade yaşayışı içerisinde örnek davranışlar sergileyen ve öylece de bir gölde gibi yaşayan nice bahtlı insanları da görmüş ve halen de görmekteyiz.
Söz Urfalı Nabi?den açılmışken yeri geldi bir beyitini daha alalım: "Dahi kimden ümid-i sıdk ider- sin Nûbîyâ bilmem
Sabahın bir nefeste nısf-ı kâzıb, nısf-ı sadıktır. ?
Yani... Ey Nâbî sen daha kimden doğruluk umuyorsun, sabahın bile yarısı sahte yarısı gerçektir?
İşte böyle yarısı sahte yarısı gerçek bir dünyada huzurlu olmak, huzurlu yaşamak ve cemiyet adamı olmak ne güzel bir yaşamaktır!
Kayseri E Haber