|   | 
  • Gökhan Bozkuş

    İnsanın Gömüldüğü Yer

    Elini kalbine götürdü;

    Burası var ya…” dedi.

    Taşa, toprağa gerek kalmadan insanın gömüldüğü tek yer.”

    — Neşet Ertaş

     

    Bu gece rüyamda öldürdüğüm birini gördüm. Kısacık sohbet ettik, sonra ayrıldı yollarımız. Giderken “Görüşürüz!” dedi. Rüyamdaki iç sesim fısıldadı: Ben seni öldürmüştüm…

    Okurken şaşırdığınızı hissediyorum. Evet, doğru okudunuz; bugüne kadar çok kişiyi öldürdüm. Sağken artık benim için olmayan, içimde sessizce yok ettiklerimden söz ediyorum.

    “Şeker Portakalı”ndaki küçük Zeze’nin söylediği gibi:

    - Biliyor musun, insanları öldürüyorum Portuga.

    - Nasıl yapıyorsun Zeze?

    - Unutarak.

    Bahsettiğim cinayet tam da budur.

    Neşet Baba’nın dediği gibi diyeyim: Benim de göğüs kafesim dolu. İçimdeki kabristan bir kasabaya yeter. Hangimiz gömmedik ki bazı insanları? Kimimiz “Hangimiz gömülmedik ki?” diyecek belki de…

     

    Yaşar Kemal’in dediği gibi:

    “Sen iyi bir insansın. Onun için seni çok öldürmüşler.”

    Birçoğumuz hem öldüren hem öldürülen olmadık mı defalarca?

    Güneşin doğup batması kadar doğal aslında ömür defterimizde bu kabristanların varlığı.

    Bir zamanlar “La uhibbü’l-âfilîn” ayetinin tekrar ettiği bir şiir yazmaya yeltenmiştim. Kendimle çeliştiğimi fark edip vazgeçmiştim. Vazgeçmeseydim gönül kabristanı bu kadar kalabalık olur muydu?

    Oysa eyvallah deyip geçmek mümkünken, insan neden vefa ezgileri mırıldanır?

    “Dost istersen O yeter…”

    Dost istersen O yeter…

    Ama soracaksınız şimdi:

    Neden öldürdün rüyandaki kişiyi ve diğerlerini?

    Durun, yazıyı bitirmeden önce kendinize sorun bunu.

    Hafızanıza gözlerin tohum gibi ekildiği ilk günden bugüne, beraber yola çıkıp sizi terk edenleri düşünün. Onlar bir yerlerde yaşamaya devam ediyor. Ama siz, içinize çekerek gömdünüz hepsini.

    Yalnız kaldığınız dönemler oldu;

    Kemalettin Kamu gibi gözleriniz dost yüzü, kulaklarınız arkadaş merhabası aradı:

    “Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın,

    Kulaklarım komşuların ayak sesinde;

    Varsın yine bir yudum su veren olmasın,

    Baş ucumda biri bana “Su yok” desin de!”

    “Su yok” bile demeyenlere şahit oldunuz.

    Ve Neşet Baba gibi aldınız elinize küreği…

    Gömdünüz göğüs boşluğunuza “La uhibbü’l-âfilîn” olanları.

    Kısacası, Sezen Aksu gibi tebessüm ederek diyeyim:

    Masum değiliz…

    Hiçbirimiz.”

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.