{{{Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir. Rasulullah (sav) sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirme yoluna gitmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.
İsmin manasının böylesine ehemmiyetinden dolayıdır ki, Peygamber'imiz (sav) kötü manaya gelen yabancı isimleri iyi manaya gelen Müslüman isimleriyle değiştirme örnekleri vermiştir. Mesela (Uzza putun kulu) manasına gelen (abdu'l-uzza)'yı, Allah'ın kulu manasına gelen (Abdullah) ile değiştirmiştir. Ateş parçası manasına gelen (cemre)'yi de güzel kız manasına gelen (cemile) ile, Harp ismini de Hasan'la düzeltmiştir. Demek ki, Müslüman isminden maksat, mananın kötü olmamasıdır.
Allahü Azimüsşan’ın has isimleri kullara isim olarak verilmez. Ancak sıfatları isim olarak verilebilir. Mesela; Kerim, Halim, Kadir, gibi kelimeleri insanlara isim olarak vermek caizdir. Ancak bu isimlerin başına bir (Abd) kelimesi ilave ederek söylemek ise pek güzel bir dikkattir. Zira (Abd) kelimesini ilave ederek söylediğiniz takdirde Kerim’i Abdülkerim olarak söylersiniz. Bu takdirde Kerim’in kulu demiş olacağınızdan mana pek güzel bir şekil alır.
Cahiliye döneminde Araplarda isim ve isimlendirme farklı şekillerde görülmektedir. Mesela; bir kısım aileler, çocuklarına, Zi'b (Kurt), Kelp (Köpek), Esed (Aslan) gibi isimler vermişlerdir. Bu tür isimlerin seçilmesi, şüphesiz sahip oldukları kültürün bir sonucudur. Bu kültürü Ebu Dükayş isimli bir Arabi şöyle açıklamıştır. Kendisine "Niçin çocuklarınıza kurt, köpek gibi çirkin isimler veriyorsunuz da kölelerinize, Merzuk (Rızıklanmış), Ribh (Kar, kazanç) gibi ma'kul isimler veriyorsunuz?" suali sorulur. Ebu Dükayş şöyle cevap verir: "Biz çocuklarımıza düşmanlarımız için, kölelerimize de kendimiz için isimler veririz."(4) Müşrik Araplar; uğur ve uğursuzluğa son derece önem verdikleri için çocuklarına isim verirken bunu da dikkate almışlardır. Sertliği ifade eden Sahr (Kaya), Hacer (Taş) ve Mu'sab gibi isimler yaygındır. Putların isimlerin önüne; kul manasına gelen "Abd" kelimesini ekleyerek suretiyle (Abdüluzza [Uzzanın kulu], Abdülmenat, Abdüşşems gibi isimler) çocuklarına isim vermişlerdir. Resul-i Ekrem (sav), çocuklara isim verme konusunda; cahiliye döneminin kültür ve adetlerinin bir kısımını iptal, bir kısmını da ıslah ettiği sabittir.
Şimdi sünnetteki isim ve isimlendirme kriterlerine bakalım:
1- Çocuğa verilecek isim ismin, tevhid inancına aykırı (şirki ve kibri çağrıştıran) niteliği olmamalıdır. Hz. Şureyh bin Hani (ra) şu hadisi rivayet etmiştir: "Babam, kavmi ile birlikte Medine'ye murahhas olarak geldiği vakit; Resulullah (sav) kendisine, 'Ebu'l-Hakem' künyesi ile hitap ettiklerini işitmiştir. Bunun üzerine babamı yanına çağırır ve, 'Hakem, yalnız Allah'tır, hüküm de O'na aittir. Şu halde ne diye sana Ebu'l-Hakem diyorlar?' sualini sorar. O, şöyle cevap verir: 'Kavmim bir mesele hususunda ihtilafa düştüğü vakit bana gelir, ben de hakem olarak onlara hükmederim. Her iki taraf da razı olur.' Resul-i Ekrem (sav), 'Bu çok güzel bir şey, fakat, senin çocukların var mı?' diye sorar. O da, 'Benim üç oğlum var. İsimleri Şureyh, Müslim ve Abdullah'tır' cevabını verir. Resul-i Ekrem (sav), 'En büyüğü olan hangisidir?' diye sorar , Şureyh olduğunu öğrenir ve 'Şu halde sen, Ebu'l-Hakem değil, Ebu Şureyh'sin' buyurur."(5) Bu konudaki diğer bir hadis, Hz. Ebu Hüreyre (ra) tarafından nakledilmiştir: Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah katında en çirkin isim 'Melikü'l-emlak' (memleketlerin sahibi) ismidir."(6) Hemmam bin Münebbih tarikiyle gelen bir başka rivayetinde ise Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü Allah katında en çirkin ve kendisine en çok kızılacak kimse, Allah'tan başka hiçbir hakiki melik yok iken, Melikü'l-Emlak adı ile isimlendirilmiş kimsedir."(7) Allahu Teala (cc)'ya ait bir sıfatın; müstakil olarak, insanlara isim olarak verilmesi caiz değildir. İslam alimleri; bu sünneti dikkate alarak, çocuklara Melikü'l-Emlak isminin konulamayacağında ittifak etmişlerdir.(8)
2- Çocuğa verilecek isim, ona kibir ve gurur verecek bir manayı ifade etmemelidir. Resul-i Ekrem (sav), ismiyle övünen "Berre binti Cahş"ın ismini, "Zeyneb" diye değiştirmiştir. Hz. Ebu Hüreyre (ra)'den rivayet edilen hadis-i şerif, bunun delilidir. Hadis mealen şöyledir: "Hz. Zeyneb'in ismi 'Berre' idi. Bazıları, 'Bu kız ismi ile kendisini tezkiye ediyor' dediler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (sav) ona, 'Zeyneb' adını verdi."(9) İmam-ı Nevevi, "Bu hadis-i şerif; çirkin olan veya insanı kibre sevkeden isimlerin, daha güzeli ile değiştirilmesinin sünnet olduğunun delilidir" (10) diyerek, bir inceliğe işaret etmiştir.
3- Çocuğa verilecek olan isim, işitildiğinde insan ruhuna sıkıntı, elem ve üzüntü verecek manaları ifade etmemelidir. İmam Ma'mer bin Raşid, ez-Zühri'den, O da İbn Müseyyeb'den haber verdi ki, babası Hazn bin Ebi Vehb el-Kureyşi, huzur-u saadete geldiğinde, Hz. Peygamberimiz (sav) ona "İsmin nedir?" diye sorar. O da "Hazn'dır" diye cevap verir. Bunun üzerine Hz. Peygamberimiz (sav), "Sen hazn değil, Sehl'sin"demiştir. Bunun üzerine o, "Ben babamın bana verdiği ismi değiştirmem" cevabını verir. İbn Müseyyeb, "O hadiseden sonra; bizim aile içinde kıtlık, sertlik ve huzursuzluk hep devam edip durdu" demiştir.(11) Burada iki husus dikkat çekmektedir: Birincisi "Keder, sıkıntı, üzüntü" manalarına gelen, işiten kimsede de ilk defa bu manaları hatırlatan "Hazn" ismini Peygamberimizin, "Kolaylık" manasına gelen "Sehl" ismiyle değiştirmek istemesidir. ikincisi ise; o kişinin isminin değiştirmesini kabul etmemesi ve bunun sonucu olarak da, başlarının ailece dertten kurtulmaması olayıdır. İmam-ı Kastallani bu hadis ile ilgili olarak şöyle demiştir: "Bu hadisi, isim değiştirmenin ve çirkin isimle isimlemekten men etmenin mutlak zorunluluk değil, muhayyerlik olduğunu ifade etmektedir. Çünkü Hz. Peygamberimiz (as), 'Hazn' ismini 'Sehl' ile değiştirmeyi kabul etmediği zaman, onu buna zorlamamıştır. Eğer bu tür isimleri değiştirmek zorunlu olsaydı, Hz. Peygamberimiz, onu 'Ben babamın verdiği ismi değiştirmem' sözü üzerine bırakmazdı."(12)
4- Bir Müslüman çocuğuna; alay edilmeye sebep olabilecek veya uğursuzluk inancını çağrıştıracak isimler vermemelidir. Mesela: Yesar, Rabah, Necih ve Eflah gibi isimler böyledir. Bu tür isimleri Resul-i Ekrem (sav)'in uygun görmediği sabittir. Semüre bin Cündeb (ra)'den şöyle rivayet edilmiştir: "Çocuklarınıza Yesar (kolaylık), Rabah (kazanç), Necih (başarı) ve Eflah (kurtuluş) isimlerini vermeyiniz. Çünkü birisi, 'O burada mı?' diye sorar... Bulunmadığı için muhatabın olan kimse de 'Hayır, burada yok' der."(13)
Peygamberimiz Efendimiz (sav)'in çocuklara konulmasını tavsiye ettiği isimler de vardır. Hz.Ebu vehb El-Cüşemi'den yapılan rivayet şöyledir: Resul-i Ekrem (sav) "Çocuklarınıza Peygamberlerin isimlerini veriniz. Allah'ın en çok sevdiği isimler, Abdullah ve Abdurrahman'dır."(15) Yine Resul-i Ekrem (sav): Çocuklarınıza peygamber isimleri veriniz, fakat melek isimlerini vermeyiniz" buyurmuştur. Sahabeden Yusuf b. Abdisselam: "Rasulüllah bana Yusuf ismini verdi?" demiştir.(16) Ebu Musa (el-Eş'ari)'den rivayet edilmiştir, şöyle dedi: "Bir oğlum oldu. Onu Hz. Peygamberimiz (sav)'in yanına getirdim, adını İbrahim koydu ve bereket ile dua ettikten sonra çocuğu bana verdi. İşte bu Ebu Musa'nın en büyük oğlu idi."(17) Hz. Peygamberimiz (sav), sadece kendisine isim koyması ve dua edivermesi için getirilen çocuklara değil, bizzat kendi çocuklarına da güzel isimler koymuştur. Hz. Hatice'den olan çocuklarından birine Abdullah, Hz. Mariya'dan olan çocuğuna da İbrahim ismini vermiştir. Her ikisi de küçük yaşta iken vefat etmişlerdir.(18) Abdullah babasının, İbrahim ise soyunun geldiği ecdadının ismidir. Bu fiili sünnetten de anlaşılacağı gibi, ecdadın isimlerinin çocuklara ad olarak verilmesi caizdir. Bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Harun (as) iki oğluna Şibr ve Şebir isimlerini verdi. Ben de Harun (as)'ın yaptığı gibi oğullarıma Hasan ve Hüseyin isimlerini verdim." Şibr ve Şebir İbranice olup, Hasan ve Hüseyin manasındadır.(19) Resul-i Ekrem'e (sav) kendi isminin çocuklara verilmesi konusunda da sorulmuş, O da: "Benim ismimi çocuklarınıza veriniz, fakat künyem ile künyelenmeyiniz"(20) buyurmuşlardır. Türkiye'de yaşayan Müslümanlar arasında künye kullanma kültürü zaten mevcut değildir. Dolayısıyle edebe riayet etmek şartıyla, Resul-i Ekrem (sav)'in ismini vermekte bir mahzur yoktur. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim. (Müelliften Allah razı olsun.)
(4) İmam-ı Alusi- Buluğu'l Erab (Ma'rifeti Ahvali'l Arab): C: 3, Sh: 193. (5) Sünen-i Ebu Davud- İst.: 1401 K. Edeb: 68. (6) Sahih-i Müslim- İst.: 1401, K. Edeb: 20. (7) Sahih-i Buhari- İst.: 1401 K. Edeb: 114. Ayrıca Sünen-i Ebu Davud- K. Edeb: 70 (8) İbn Hacer- Fethu'l Bari- Kahire: ty. C: 10, Sh: 486-487. (9) Sahih-i Müslim- İst.: 1401 K.Adab: 17. (10) İmam-ı Nevevi- El-Minhac- Beyrut: 1392 C: 14, Sh:119. (11) Sahih-i Buhari- İst.: 1401 K.Edeb: 107. (12) İmam-ı Kastallani- İrşadü's Sari- Kahire: 1311 C: 9, Sh: 111. (13) Sahih-i Müslim- İst.: 1401 K.Edeb: 13. (15) Sahih-i Buhari-İst.:1401 K. Edeb, 109 Ayrıca Sünen-i Ebu Davud-İst.: 1401 K. Edeb, 61. (16) İbn Hacer- A.g.e. C:10 Sh: 476. (17) Sahih-i Müslim-İst.: 1401 K. Adab: 24, Ayrıca Sahih-i Buhari- K. Edeb, 109 (18) Sünen-i Ebu Davud-İt:1401-K. Cenaiz, 27. (19) İmam-Münavi-Feyzu'l-Kadir-Beyrut: ty C: 4 sh: 111 (20) Sahih-i Buhari-İst.: 1401 K. Edeb: 109 }}}
Konuyla ilgili çalışma yaparken çeşitli kaynaklara başvurdum. Yukarıdaki satırlar da istifade ettiğim internet kaynaklarının birinden alınmıştır. Fakat şu an kaynağı da müellifi de hatırlayamıyorum. Fakat kendisine dualar etmekteyim; Rabbimiz, iki dünyasını da mamur etsin.
Benim esas konum, “insanca yaşam” idi. İnsanca yaşamın en olmazsa olmazı eğitimdir, malum. Ebeveynlerin isim verme kriterleriyle, tercih ettikleri isimlerle eğitim mantaliteleri arasında sıkı bir ilişki olduğunu düşündüğüm için “isimler” konusunu seri biçimde ele alma gereğini duydum. İnşallah faydalı olmuş, insanca yaşama bir katkıda bulunabilmişimdir.
ÇOCUKLARA İSİM VERİRKEN DE REHBER, İSLÂM OLMALIDIR, MÜSLÜMAN OLMAYANLARA SÖZÜM OLAMAZ AMA MÜSLÜMANSAK REHBERİ YOK SAYMAYA hayır. Vesselâm.
R. Serdar ÖZMİLLİ